Sabah kalktığımda başımın içerisinde milyon tane enstrümanın birbirinden bağımsız bangır bangır çaldığını hissediyordum. Kırmızı elbisem hala üzerimdeydi. Parmaklarımla şakaklarıma uyguladığım kısa süreli masajımdan sonra. Uyuşuk bir şekilde banyoya yol aldım. Banyonun kapısını açtığımda burnuma o hiç değişmeyen böğürtlenli duş jelinin kokusu geldi. Kokuyu ciğerlerime çektikten sonra banyonun kapısını kapattım ve üzerimdeki elbiseden kurtuldum. Musluğu açıp küvetin dolmasını beklerken aynanın karşısına geçtim ve kendimi izlemeye başladım. Sabahları fazlasıyla itici oluyordum.
saçlarım haftalarca taranmamış gibi oluyordu ve ah tabi gözlerim sabaha kadar uyuşturucu almış gibi duruyordu. Aynada kendimi aşağılama faslım bittiğinde küvete girdim ve ılık suyun beni rahatlatmasına izin verdim. Su içimdeki bütün sıkıntıyı tereyağından kıl çeker gibi alıyordu.
Yaklaşık yarım saat suda kaldıktan sonra artık banyodan çıkma vaktim gelmişti. Eflatun bornoza sarıldıktan sonra kapıyı açtım ve banyodan çıktım. Odama girdiğimde telefonumu elime aldım ve babamı aradım. Babam telefonu açtığında sesi oldukça neşeli geliyordu ''günaydın! acaba benim prensesim bu sabah nasıl uyandı?'' dediğinde gülümsedim ve ''prensesin sizi çok özledi babacığım'' dediğimde
''giderken pekte istekliydiniz küçük hanım bu kadar çabuk mu?'' dedi ve samimi bir kahkaha attı ''baba çok kötüsün'' dediğimde ''bebeğim seni daha sonra arayacağım müşteri geldi'' dedi ve telefonu kapattı. Zaten müşteriler hiç bitmezdi ee iyi bir fotoğrafçı olmak kolay değildi. Asıl mesleği mimar olmasına rağmen neden fotoğrafçılığı seçtiği konusunda hala aklıma takılan sorular vardı.
Telefonu yatağın üzerine bıraktıktan sonra limon sarısı bir atlet ve kot bir şort giydim ve burnuma gelen omlet kokusunu takip ederek mutfağa ulaştım. Büyük annem bana dönerek ''günaydın hayatım'' dediğinde eğilip yanağından öptüm ve ''günaydın'' dedim. Masaya oturduğumda büyük annem de elinde kahvesiyle birlikte masaya oturdu ve gülümseyerek ''bugün senin için alışverişe çıkmalıyız senin için çok parlak fikirlerim var'' dediğinde bu fikirlerin benim için ne kadar uygun olabileceğini düşünmeye başladım ve tek kaşımı kaldırarak ''şimdiden anlaşalım göğüslerimin ön planda olduğu şeyler almayacağız'' dedim. İçten bir kahkaha attı ve ''hayatım merak etme sadece tarzına biraz el atacağım o kadar'' dedi ve kahvesinden bir yudum aldı.
__________________________________________________________________
AVM den içeriye girdiğimizde insanların hiç işleri olmadığını düşünmek saçma olmazdı. Fazlasıyla kalabalık ve bunaltıcı bir ortamdaydık. Büyük annemin yönlendirmesiyle bir giyim mağazasına girdik. İçerisi gereksiz ışıklandırmalar olan bir yerdi. Fazla sürmeden büyük annem ''tatlım bunlar harika'' diyerek deri ağırlıklı kıyafetlerin yanına doğru ilerlemeye başladı. Gözlerim otomatik olarak o yöne baktığında yuvalarından çıkacak duruma gelmişti çünkü hepsi fazlasıyla gösterişli ve -rahat- diye tabir edebileceğimiz kızların giyebileceği türden şeylerdi. ''Ama büyük anne..'' dediğimde elime parlament mavisi omuzlarında çapraz bantları olan deri büstiyerle siyah deri dar pantolonu tutuşturup ''hemen denemelisin sana yakışacağına adım gibi eminim hayatım'' dediğinde itiraz etmenin sadece zaman kaybı olduğunu düşünerek kabine girdim ve üzerimdeki kıyafetlerden kurtulduktan sonra deri kıyafetleri giydim.
Aynadaki yansımama baktığımda tuhaftır ki bende beğenmiştim ve nedense derinin beni seksi göstermesi hoşuma bile gitmişti. Kabinden çıktığımda büyük annem ben demiştim der gibi beni süzdü ve ''itiraz istemiyorum alıyoruz'' dedi ve tekrar söze girerek ''ne duruyorsun tatlım daha alacağımız çok şey var'' dedi ve kıyafetlerin olduğu bölüme doğru yürümeye başladı.