Ben ne yapıyordum? Şu an gerçekten henüz bir kaç saattir tanıdığım birinin kucağında mıydım ? Kendime gelmeliydim artık her şey bu kadar basit olmamalıydı. Tamam kabul ilk defa birisi beni bu kadar etkilemişti ama kendimi bu kadar çabuk salmamalıydım. Duygularımı ikinci plana atıp güçlü kalmalıydım.
Aykan beni ilk geldiğimizde olduğu gibi yatağa nazikçe bırakmıştı. Tek başıma beni o yola bırakan kişi o değilmiş gibi. Gözlerime kısa süreli etkileyici bakışlarını yollarken olduğum yerde kalmamı hemen döneceğini söylemişti. Şu saçma boş konuşmalar beni her zaman deli etmiştir. Dizim acıyordu ve bir yere kıpırdayamayacağımı bildiği halde böyle bir cümle kurmuştu. Fazla sürmeden elinde çeşitli pansuman malzemeleriyle döndüğünde benden pantolonumu sıyırmamı istemişti. Bir dakika bu çok fazlaydı ne yapmaya çalışıyordu bu. Elinden malzemeleri kaptıktan sonra ''ben hallederim teşekkürler'' dedim ve pantolonumun paçasını yukarıya sıyırdıktan sonra pamuğa oksijenli su damlattım ve dizime baskı uygulamaya başladım. Canım fazlasıyla yanmıştı bunu daha fazla sürdüremeyecektim. ''Bu kadar yeterli sanırım'' dedim ve pantolonumu aşağıya sıyıracakken ''benim yüzümden oldu bırak halledeyim'' dediğinde siyah gözlerini gözlerime dikmişti.
Hayır demeye hazırlanırken çoktan önümde eğilmişti bile. Eline yeni bir pamuk aldı ve benim yaptığım gibi oksijenli su yardımıyla dizimde açılan yarayı temizlemeye başladı. Elleri tenime değdikçe tüylerim ürperiyordu. Canım fazlasıyla yanıyordu fakat onun bana dokunması bu durumu unutmama sebep oluyordu. ''Canın yanıyor mu?'' dediğinde ''sence'' diyerek tersledim ve tekrar söze girerek ''bu kadar yeter temizlendi işte'' diyerek pantolonumun paçasını tuttum ve indirmeye hazırlandım. ''Senin yaranı temizlemeye meraklı değilim bekle de yara bandı yapıştıralım'' dediğinde eski sert bakışlarına kavuşmuştu.
Sert bakmak bir insana ancak bu kadar yakışabilirdi. Fakat bu bakışlara yenik düşmeyecektim. Pantolonumun paçasını tuttuktan sonra yavaşça aşağıya çekmeye başladı. Elleri tenimde dolaşıyordu ve bu benim fazlasıyla hoşuma gidiyordu. Pantolonumu aşağıya çektikten sonra ''sana son bir soru soracağım ve sonra seni evine bırakacağım'' dediğinde gözlerimin içine bakıyordu. Sor der gibi başımı salladığımda ''bu akşam neden böyle bir şey yaptın ? yani amacın neydi?'' dediğinde. Ne söylemem gerektiği hakkında en ufak bir fikre sahip değildim. ''Oldu ve geçti tamam mı uzatmayalım artık'' dediğimde ''peki sen bilirsin'' dedi umursamaz bir tavırla. Bir dakika ya nasıl bu kadar umursamaz olabiliyordu ? beni cevap vermem için zorlamayacak mıydı gerçekten? nedense bu durum sinirlerimi bozmuştu ama ona belli etmemiştim.
''Yürüyebilirsin artık, çünkü seni bir daha taşımaya niyetim yok'' dediğinde ne kadar öküz bir insana ratsladığıma lanet etmeye başlamıştım. ''Sağ ol bir şeyim yok yürüyebilirim'' dediğimde aykan çoktan ayaktaydı çantamı alıp zorla da olsa ayağa kalkmaya çalışırken bunu ona belli etmemiştim. Ayağa kalktığımda zafer kazanmış gibi gülümsedim. Bir adım atmaya kalktığımda sendeledim ve neredeyse tekrar yere kapaklanacaktım ki aykan beni yakaladı. Bu akşam birçok kez yakınlaşmıştık fakat bu seferki fazlasıyla yakındı. Burunlarımız birbirine değiyordu. Bu durum kalp atışlarımı hızlandırmıştı. Gözleri bu mesafeden siyah bir deniz gibi gözüküyordu. Beni içine çekmek isteyen siyah bir deniz gibi. Yaklaşık üç-dört saniye bu şekilde bekledikten sonra aykan ''anlaşılan iş yine bana düştü ama bu bir daha tekrarlanmayacak'' dediğinde bütün büyü bozulmuştu. ''Gerek yok ben iyiyim'' dedim ve yürümeye başladım.
Sinirlerim fazlasıyla bozulmuştu bir insan bu kadar odun ve umursamaz olabilir miydi gerçekten? Arabanın önüne geldiğimizde kapıyı açtım ve oturdum. Arabası mat siyah bir arabaydı. Fazlasıyla pahalı bir parçaya benziyordu. Aykan şoför koltuğuna oturdu ve arabayı çalıştırdı. Hiç konuşmuyordu bu durum benim sinirlerimi daha fazla bozuyordu. İlk defa bir erkek için bu hale düşmüştüm ve o bunu umursamıyordu bile. İlerlemeye başladığımızda çaktırmadan yüzünü izlemeye başladım. Sanki yüzü kara kalem bir resimden fırlamış gibi keskin hatlara sahipti. Dudakları beyaz teniyle tezat, kırmızı renkteydi. Oldukça kırmızı.
Bir an bana döndüğünde kafamı hemen başka yöne çevirdim. ''Ee adresi vermeyecek misin artık?'' dediğinde ona dönerek soğuk bir sesle adresi tarif ettim. Arabayı çok hızlı kullanıyordu fakat bu beni korkutmuyordu çünkü hız yapmayı bende severdim. Babam bana araba kullanmayı öğretmişti ve fırsat buldukça babamın arabasını kaçırıp hız yaptığım olmuştur. ''Nerede yaşıyorsun ?'' dediğimde biraz bekledikten sonra ''genelde o gördüğün yerde kalıyorum ama ara sıra babamdan kalan eve de gidiyorum'' dedi. ''peki baban nerede?'' dediğimde ''annemle babamı trafik kazasında kaybettim ama biliyorum durum trafik kazası filan değil'' dediğinde ne demek istediğini anlamasam da sormadım. Bir süreli sessizlikten sonra ''peki hiç akraban yok mu ?'' dediğimde ''amcam ve yengem var. Artık şu konuyu kapatsan gerçekten sıkıldım '' dedi.
''son bir soru'' dediğimde iç çekerek sert bir şekilde gözlerimin içine baktı ve ''ne var '' dedi. ''Kaldığın yerde yani evinde müzik aletleri gördüm müzikle mi ilgileniyorsun?'' dediğimde cevabı kısa ve netti ''evet''. Eve yaklaşmıştık. Peki bu böyle bitecek miydi? Bu muydu yani? Evin önüne geldiğimizde burası dedim. Çantamı aldıktan sonra indim ve kapıyı sertçe kapattım. Daha bahçe kapısından girmeden gitmişti bile. Ne kadar kaba bir insandı bu böyle. Zili çaldığımda büyük annem kapıyı açtı ve '' hayatım saat kaç oldu çok merak ettim'' dediğinde ''anlattım ya büyük anne büyütülecek bir şey yok'' dedim ve evin içine adım attım. Büyük annem yalpalayarak yürüdüğümü görünce ''busem ayağına ne oldu ?'' dedi. ''Topuklu ayakkabılarla yürüyemediğimi bilirsin büyük anne'' diye kestirip atar cinsten bir cevap verdikten sonra yorgun olduğumu ve uyumak istediğimi söyledikten sonra odama çekildim. Üzerimdeki deri kıyafetlerden kurtulduktan sonra geceliğimi giyip kendimi yatağa bıraktım.
__________________________________________________________________
Büyük annem yine döktürmüştü. Bir kadın nasıl olur da her konuda bu kadar becerikli olabilirdi ki ? Kahvaltımızı yaparken büyük annem küçükken yaptığım yaramazlıklardan bahsediyordu. Küçükken çok yaramazmışım ve çoğu zaman beni durdurmak için çok uğraşırlarmış. Kapı zili çaldığında büyük annemin sözü yarıda kaldı ve ikimizde birbirimize soru soran gözlerle bakmaya başladık. ''Büyük anne misafir mi bekliyordun?'' dediğimde ''hayır beklemiyordum tatlım'' dedi. Mutfaktan çıktım ve kapıya doğru ilerlemeye başladım. Bu saatte kim gelmiş olabilir diye düşünürken kapıyı açtım.