sıfır

1.9K 101 11
                                    

Hande Baladın:

"Anlat derseler eğer, seni bi' şarkıyı sığdıramam."

Şarkının bitmesiyle beraber kulaklığımı çıkarıp camı kapattım. Odama geçip kendimi yatağın üstüne bıraktım. Eminim ki üstümdeki yorgunluğu atmamın yolunun uyumak olduğunu düşünenler vardır lakin ben çözümün bu olmadığının çoktan beri farkındayım. Fiziksel olarak ne kadar yorulursam yorulayım ruhsal yorgunluğumun önüne geçemiyor. Ayrıca çözüm gerçekten uyumaksa bile ben bunu beceremiyorum.

Bunları düşünürken her zamanki gibi aklımda bir şarkı sözü beliriveriyor. "Hani kızardın ya bana uyumadığım için. Yazarken bunları hatırlamaktan bıktım."

Keşke yine kızsan bana uyumadığım için güzelim. Uykusuz kaldığım gecelerin hesabını sorsan bana.

Düşüncelerimi bölen şey kapının çalınması oldu. Saate kaydı gözüm. Gece yarısını geçmişti. Gecenin ikisinde kapımın çalması kadar saçma bir şey olamazdı değil mi? Aklıma gelen replikle birlikte içime bir hüzün çöktü. yi olan hiçbir şey gece saat 2'den sonra gerçekleşmez. Saat gece yarısı 2 olduğunda, sadece eve gidin ve uyuyun. Çünkü saat 2'den sonra verdiğin kararlar, yanlış kararlardır."

Bu saatte kapımı çalan kişiyi sırf bu replikten dolayı kapımda bırakmam ne kadar yanlış olurdu? Şimdi git sabah gel kardeşim mi diyecektim? Kapının tekrar çalınması ile birlikte kapıdakini daha fazla bekletmemeye karar verdim.

Kapıyı açtığımda gördüğüm manzara ise galiba bana bütün bildiklerimi unutturdu. Hani gece 2'den sonra güzel şeyler olmuyordu? Şu an karşımda duran ve kafamın içinden "Dünyanın en güzel kızı, hem kalpsiz hem kalp hırsızı." sözlerinin geçmesini sağlayan insan evladını kime nasıl anlatabilirdim?

"Zehra..." diye mırıldandım. Gözlerini kıstı. Beni daha net görmeye çalışırmış gibi. Sarhoş olma ihtimali olabilir miydi? Ama o hiç içmezdi ki. Gözlerini gözlerime sabitlemeyi başarınca konuşmaya başladı.

"Ben özür dilerim." dedi. Her zamanki gibi. Bundan nefret ediyordum. Keşke özür dilemek bir şeyleri çözseydi be güzelim. "Neden?" diye sordum. Sebebini bilmediğim için değil aslında ama onun kafasının içinden geçenleri daha iyi anlamaya çalışıyordum. Bana bu konuda gerçekten yardımcı olmuyordu.

"Her şey için." deyip sustu. Dalga mı geçiyorsun demek istedim, seni çok özlüyorum her şeyi boş ver birazcık yanımda kal demek istedim, ona sarılıp ağlamak istedim, ona küfretmek bile istedim. Bütün duyguları bana aynı anda yaşatabiliyordu. Her konuda mükemmel olduğu aklıma gelince kendimi tutamayıp tebessüm ettim. Bunu fark edince kaşlarını çattı. Sinirlenmişti. "Ben her şeye rağmen yine sana geliyorum ama sen gülüyor musun gerçekten?" diye kızdı.

"Gülmedim. Yani düşündüğün anlamda değil en azından. Seni görünce gülmemek ne mümkün?" dediğimde çatılan kaşları normale dönmüştü. Gök gürültüsüyle birlikte yağmurun yağdığının ancak farkına varabildim. Bu yağmurda kızı kapıda mı bırakmıştım?

Onu hızlıca içeri çektim. Üstü fazla ıslanmamıştı, yine de onu odama götürdüm. "Benim kıyafetlerimi giymek istememeni anlarım ama lütfen en azından üstündekini değiştirsen, bir sweatshirt giysen iyi olur."

Gözlerine çöken hüzne anlam veremeden rahatsız olmasın diye odadan çıkacekken az önce aklıma gelen soruyu ona yönelttim. "Sen sarhoş musun? Normalde alkol almazsın ama..."

"Sen haklıymışsın, bu kafayı susturmanın yolu bazen sadece alkolden geçiyormuş." dedi. Hayır, haksızdım. Onun gözleri varken alkol etki bile etmezdi. "Bu bir çözüm değil." dedim. Bir şey söyleyecekti ama daha fazla üstünü değiştirmezse üşüyebileceğini düşündüm ve konuşmasına izin vermeden "Ben seni kapının önünde bekliyorum, üstünü değiştir öyle konuşuruz." deyip kapıyı kapattım.

İlk defa içmiş olmalıydı. Nasıl etkileneceğini bilmiyordum. Ne içtiğini ve ne kadar içtiğini öğrenirsem az çok tahmin edebilirdim belki.

Kapı açılınca hemen dibine sokuldum. "Ne içtin, ne kadar içtin güzelim?"

Zehra gülümsemişti. Bugün ilk defa yüzü gülüyordu. "Hatırlamıyorum. Arkadaşım vardı yanımda. Biraz abarttık sanırım. Boş versene güzelim." Güzelim mi? Ne? Hayır. Ben ona güzelim dediğim için gülmüştü ve beni taklit etmişti. Bunu şimdi fark ediyor olmam harikaydı gerçekten!

"Sarhoş olan sensin ama senin yanındayken bir şekilde hep kendimi kaybeden ben oluyorum işte, idare et." diye göz kırptım. Üzülmüş müydü o? Hadi be, yine yanlış bir şey söylemiş olmalıydım.

Dudağını büzdü. "Hande, bana bu kadar çok mu değer veriyorsun gerçekten?" Dur ya, tabii. Kız sarhoştu ve şu an ben onun iyice kafasını karıştırıyor olmalıydım.

Ona döndüm. Yüzünü ellerimin içine aldım. "Sen şimdi bunları düşünme. Bugünlük benim yatağımda uyu. Yarın sabah kendine gelince evine geçersin. Hem zaten antrenman da yok."

"Senin yatağın mı? Olmaz ki. Ben seni öyle sevmiyorum birlikte yatamayız ki."

Buna niye bu kadar kalbim kırılmıştı? Onunla yatmayı düşünmüyordum tabii ki de. Ama yine de beni sevmediğini söylemek zorunda mıydı? Sarhoş olduğu için farkında olmadan kalbimi kırmıştı. Sarhoş olmasaydı böyle söylemezdi. Hadi ama kendimi kandırıyordum, sarhoş olmasa da kalbimi kırıyordu o benim.

"Ben seninle yatmayacağım Zehra. Merak etme. Hadi gel." Onu yatağa yatırınca birden beni çekmesiyle dengemi kaybettim ve üstüne doğru düştüm. Sırıtıp yanağıma bir buse kondurdu.

Ben daha kendime gelememişken o çoktan alkolün verdiği etkiyle sızıp kalmıştı. Zehra Güneş, Hande Baladın'ın yatağında sızıp kendinden geçmişti. Ne kadar güzel bir olay değil mi?

Keşke yanına yatıp kokusunu içime çekebilseydim. Olsun, bu saatte evime geldiğine göre en azından onu izleme hakkım vardı bence. Yatağın dibine çöküp kulaklığımı taktım.

Onu izleyerek müzik dinlemek kesinlikle alkolden daha iyi bir çözümdü.

"Sevgilim
İyiyim dedin, hep yordun kendini, kim bilir
Seni nasıl üzdüler, hiç bahsetmedi, gözlerin
Çok ağlamış, çaktırmıyo' belli, servetim
Canımı yolda buldum, sana verdim, dert değil
Bilmediğin şeyler var, inan hiç dert değil
Ama gözünün önündeydim, beni gör diye bekledim."

🎴

Hoşça Kalamam | HanZeh (gxg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin