Uzun zaman oldu görüşmeyeli. Umarım iyisinizdir.
Başlamadan söyleyeyim satır arası yorumlarınızı bekliyorum. Sonra ben duymadım, görmedim kabul etmiyoruz. İyi okumalar...
Hande Baladın:
"Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git.
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem, bilirsin."Alarm sesiyle uyandığımda gözlerimi doğru düzgün açmadan elimi telefona götürüp alarmı kapattım. Yanımdaki kadına çevirdim bedenimi. Başımı elimin üstüne dayayıp onu seyretmeye başladım. Yavaş yavaş araladı gözlerini. Benim pusulama göre doğu da batı da onun gözlerini gösteriyordu. Sabah olunca onun yeşilin en güzel tonundaki gözleri doğu oluverirdi. Akşam olup gözleri kapandığında ise batı...
Hafifçe gülümsedim ona doğru. "Günaydın Güneş'im." Gözlerini ovuşturdu. Başını iki elinin arasına alıp sıktı. Gözlerimi sorgularcasına kısıp "Başın mı ağrıyor?" diye sordum. Cevap vermedi bir süre. Yüzüme bakmakla yetindi. Yattığı yerden doğruldu. Tam konuşmak için ağzını aralamıştı ki elini ağzına götürüp tutarak banyoya doğru koştu. Hemen peşinden gittim. "Gelme sakın." dedi. Klozete eğilmiş kusmasını durdurmaya çalışıyordu. Saçımdaki tokayı çıkartıp yanına gittim, saçlarını arkadan topuz yapıp lavabonun kenarındaki havluyu ıslatıp rahatlaması için boynuna koydum.
"Gece bu kadar çok mu içmiştin?" diye sordum. Bana dönmeden konuşmaya başladı. "Galiba. Hatırlamıyorum ne kadar içtiğimi. Çok midem bulanıyor." Hatırlamıyor muydu? Ne kadar hatırlamıyordu? Neyi hatırlamıyordu? Bana gelip söylediklerini, dün akşam yaşadıklarımızı da mı hatırlamıyordu ki?
"Ben sana su getireyim." Dolaptan bir su şişesi çıkartıp götürecektim ki suyun soğuk olacağı aklıma gelmişti. Suyun bir kısmını döküp ılık su ile dengeledikten sonra tekrar banyoya döndüm. Suyu içirdikten sonra ona destek olup tekrar yatağa götürdüm. O yatağın üstüne oturup kendine gelmeye çalışırken mutfağa gidip bir şeyler hazırlamaya başladım.
Maalesef ki çok sık alkol tüketen birisi olduğumdan dolayı akşamdan kalma birine neyin iyi geldiğini biliyordum. O yüzden ona uygun bir kahvaltı hazırlamaya koyuldum. O sırada Zehra komodinin üstündeki telefonunu alıp yanıma gelmişti. Masaya oturmuş, bir yandan benim hazırladığım şeylerden atıştırırken bir yandan da telefonda birisiyle mesajlaşıyordu.
"Sabah sabah kime yazıyoruz ya?" diye takıldım alaycı bir şekilde. Panikleyip elindeki telefonu hızlıca kapattı. "Hiç öyle." Onunla uğraşmak için sorduğum soruya bu kadar paniklemesi hiç normal değildi. "Neden bana karşı dürüst olmuyorsun ki?"
"Anlamıyorum, ne demek istiyorsun şimdi?"
"Niye geriliyorsun Zehra? Hiçbir şey yaşanmamış gibi davranıyorsun. Hatırlamıyor olamazsın, öyle olsaydı kavga ettikten sonra aynı yatakta uyanmamızı sorgulamadan duramazdın."
"Of Hande daha yeni uyandık hemen başlama."
Haklıydı belki de. Hatırlamama ihtimali fazla kafamda kurmama sebep olmuştu. Ama buna bir tepki vermemesi her şeyi hatırladığını gösterirdi bence. "Tamam güzelim. Bak kahvelerimizi de getirdim. Sonra kavga ederiz." Dediğim şeyle güldü. "Kavga edeceğimize emin olmak... Üzdü Baladın."
"Çözeriiiz. Kaçmaya devam şimdilik. Biraz daha erteleyelim n'olcak? Sen yanımdasın sonuçta."
Uzandı parmaklarının ucunu elimin üstünde gezdirdi. Elimi sıkıca tuttu. Beni kendine doğru çekip dudaklarıma kısa bir öpücük bıraktı. "Kahvaltımı böyle yapsam olmuyor mu ya?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hoşça Kalamam | HanZeh (gxg)
Novela JuvenilKeşke yanına yatıp kokusunu içime çekebilseydim. Olsun, bu saatte evime geldiğine göre en azından onu izleme hakkım vardı bence. Yatağın dibine çöküp kulaklığımı taktım. Onu izleyerek müzik dinlemek kesinlikle alkolden daha iyi bir çözümdü.