Zehra Güneş:
Arabaya bindiğimizden beri ikimiz de hiç konuşmamıştık. Normalde Hande şimdiye kadar çoktan radyoyla uğraşmaya başlamış olurdu ama bu sefer kafasını cama yaslamış sessizce yolu izliyordu.
Beni bir karmaşanın içine sürüklemişti. O ise
çok uzun zamandır karmaşık hissediyordu muhtemelen.Ondan ayrı kalmak, onsuz bir hayat istemiyordum. Aynı zamanda o bana aşıkken onunla eskisi gibi olmam ona zarar verirse diye korkuyordum.
Tuna'ya artık aşık değildim o yüzden bu ayrılık beni çok dağıtmamıştı. Ama Hande'nin bana aşık olması beni yerle bir etmişti. Bunun sebebi benim hislerimden çok onun üzülüyor olmasıydı.
Bana aşıktı ama olmaması gerekiyordu. Çünkü insan sevildiği bir kalpte yer edinmeliydi kendine. O kalp benim kalbim değildi ki. Onun evi ben olamazdım ama o beni evi olarak görüyordu.
Bu evi şimdi yıksam açıkta mı kalırdı? Ondan uzaklaşsam başka birileri girebilir miydi hayatına? Aylarca ondan uzak durmama rağmen beni unutamadıysa bu haldeyken tekrar onu bırakamazdım.
Bunu görmezden gelmeyi deneyecektim. Eskisi gibi iki yakın arkadaş olmak bize iyi gelebilirdi. Hem belki zamanla o da benden vazgeçip sadece arkadaş olarak severdi beni? Olmaz mıydı ki?
Umarım olurdu.
🎴
Hande Baladın:
"Kaldın sen gitmedin yok hala bitmedin
Odamda hayalin saklı bak"Milli takım sezonu başlayalı birkaç ay olmuştu. Şimdiye kadar katıldığımız iki turnuvayı da şampiyonlukla tamamlamıştık. Rüya gibi bir yaz geçiriyorduk. Bu yaz altın yazıydı işte. Her şey çok güzel gidiyordu. Hayır, aslında her şey değil. Bir şey hariç. O da Zehra... Haksızlık etmemem gerekiyor, onsuz geçirdiğim zamanlardan sonra şimdi sürekli yakın olmamız hoşuma gidiyor.
Aşk o kadar güzel bir şey ki. Karşılıksız bile olsa. Hayatın anlamını ona dair her bir parçada her bir ayrısında saklı bulmak... Ama bu kız benim kaderim, ben ona boyun eğmeliyim, uğrunda kendimi büsbütün mağlup etmeliyim. Zehra'yla bu yaz eskisi gibiydik sanki. Doğum günümü bile kutlamıştı! Geçen sene bütün gün ondan kısa da olsa bir mesaj beklemiştim ama sonu hüsranla bitmişti. Bu sefer sanki geçen seneyi de telafi eder gibi bütün gün doğum günümü kutlamıştı.
Tabii bunlar güzel yanlarıydı. Beni mutsuz eden asıl şey ise onu sevdiğimi, aşık olduğumu unutmuş gibi davranmasıydı. Tabii bu konuyu pek konuşmuyorduk. Bildiğim kadarıyla o da Tuna'dan sonra kimseyle ilgilenmemişti. Yoğunluktan olsa gerekti. Ama bazen ister istemez aşka dair şeyler konuşuluyordu işte. İlişkiler olmasa bile flörtleşilen insanlar giriyordu hayatımıza. Bu süreçte o kadar rahat davranıyordu ve kırıcı oluyordu ki.
Hala ondan hoşlandığımın farkında olmaması mümkün değil. Sadece bunu görmezden gelmek istiyor sanırım. Haklı tabii, ben de ona ayak uyduruyorum. Ama görmezden gelişi canımı acıtıyor bazen.
Bazen bu yaptığı şeyleri biraz kendinden soğutmaya çalışıyormuş gibi hissediyorum. Ondan soğuyabileceğime ihtimal veriyorsa bu gerçekten komik.
Her an Güneş'imi düşünmekten mahvediyorum kendimi. Olimpiyat elemeleri de bittikten sonra milli takım sezonu bitecekti. Ben yine Güneş'imden uzak kalacaktım. Ben onsuz çok üşürdüm ki...
"Handeeeee. Hadi kalk artık ya, maça gelmeyeceksin herhalde." Canım oda arkadaşım Singe'm gelmiş, hoş gelmiş. Odaya adımını atar atmaz benimle uğraşmasa günü aymazdı galiba.
"Sana da günaydın hayatım. Hayırdır, nereden geliyorsun böyle sabah sabah?"
"Yürüyüşe çıktım, Berkay'la konuştuk telefonda. Malum sen uyuduğun için rahatsız etmeyeyim dışarıda konuşayım dedim." Ben ona göz kırpmıştım ama o bana gözünü devirerek cevap vermişti. Çok ayıp.
Yatağının üzerindeki yastığı alıp bana fırlattı. "Kalk hadi kalk. Kahvaltıya inelim."
Saatime baktım. Dokuzu çeyrek geçiyordu. Kahvaltı dokuz buçukta bitiyordu ve 10.00'da antrenman başlıyordu. "Oha! Geç kalmışız, herkes gitmiştir şimdi. Kimse yoktur kahvaltıda, ben inmeyeceğim direkt antrenmana geçerim."
"Handan'ım. Canım. Birtanem..." Aha. Kızacaktı şimdi. Herkes sığınaklara ya. İmdat. Kimse yok muuu?
"... Kalk hemen inelim biraz bir şeyler atıştıralım. İkimiz baş başa bir kahvaltı yapalım. Yoksa verimli olmaz biliyorsun. Beni oraya getirip seni dövmek zorunda bırakma. Ayrıca Zehra'yı göreceğini bilsen koşa koşa giderdin şimdi. Sırf o yok diye böyle yapıyorsun, yeme beni."
Evet. Bir de o mesele vardı. Zehra bugün izin alıp dışarı çıkmıştı. Antrenmana katılmayacaktı direkt maça gelecekti. Hayır yani Japonya'da bu kadar önemli ne işi olabilirdi? O söyleme girişiminde bulunmayınca ben de sormamıştım. Vereceği cevaplardan korktuğum zaman sorulardan kaçmayı tercih ediyordum.
"Simgeeeem. Tamam hadi yemiyim seni. İnelim de kahvaltıdakileri yiyelim." Kalkıp sadece üzerimdeki tişörtü değiştirdim ve sırf Simge'yi sinirlendirmemek için onunla kahvaltıya geçtim.
Kahvaltımızı yaptıktan sonra doğrudan antrenmana geçtik. Artık akşam olsundu. Akşam olsun ki Güneş'im doğsun. O gelsin ki ben de kendime geleyim. Aç kapıyı, gir içeri, gönlüm bekliyor seni. Bana ne şu yalan dünyadan yanımda sen olmazsan.
Antrenman bitince soyunma odasına geçtik. İlkin odağıma girdi. Her zamanki enerjisi yok gibiydi. "Pişt güzellik hangi denizde gemilerin battı?"
"Batmadı bizim gemiler. Yandı, yandıııı. Kül olduk bittik."
Keyfi biraz yerine gelir diye düşünerek aklıma gelen şarkıyı söylemeye başladım. Bir yandan da onun ellerini tutup birlikte benimle dans ettirttim.
"Yaktım gemileri
Her gün birileri ölsün yoluna
Ben ölmeyeceğim."Başta olmayan keyfi hafiften yerine gelmişti. O da bir yandan şarkıya eşlik edip bir yandan saçma ama eğlenceli dansımızı devam ettiriyordu.
"Sensizim ilelebet
Aşkı bulana dek
Umudumu hiç yitirmeyeceğim."Yüzünün güldüğünü görünce "Mission completed." diye mırıldanıp hazırlanmaya devam ettim. İlkin şarkıyı açmış dans etmeye devam ediyordu.
Maç için makyajımı yaparken soyunma odasından içeri bir adet Zehra Güneş salına salına girdi.
"Toprak yağmura ben sana
Aşık olduk yeniden
İmkansız gibi görünen
Bu mesele"🎴
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hoşça Kalamam | HanZeh (gxg)
Teen FictionKeşke yanına yatıp kokusunu içime çekebilseydim. Olsun, bu saatte evime geldiğine göre en azından onu izleme hakkım vardı bence. Yatağın dibine çöküp kulaklığımı taktım. Onu izleyerek müzik dinlemek kesinlikle alkolden daha iyi bir çözümdü.