Hande Baladın:
"adın
sonu gelmez bir tartışma
herkesin
bildiğinde direndiği bir yanılma
kutsal bir yanılma
ki çözümü
dünyanın son gecesinde
şimdilik kimsenin bilmediği"Ne güzel demiş Turgut Uyar. Bir keresinde bana bu şiirin fotoğrafını atmıştın. Hiç üstüme alınmadım ama sen bana attın diye ezberledim. Ezberlediğim için pişman değilim çünkü kendi kendime bu şiiri okuyup mutlu olabiliyorum sayende. Adının ne kadar güzel olduğunu ve ona iltifatlar edemeyeceğimi anladığımda bu şiire sığınıyorum işte. Ama senin bunu bilmene gerek yok.
Zehra gözlerini açtığında afalladım. Ne zamandır onu izlediğimi bilmiyordum ama boş boş suratına bakarken gözlerini açması hiç iyi olmadı.
"Günaydın. Başım çok ağrıyor. Dün ben buraya mı geldim? Of. Kusura bakma. Bazen kendime hakim olamıyorum. Kontrolden çıkmışım biraz dün. Sana bir şey söyledim mi? Söylemedim diye hatırlıyorum. Kalbini kıracak bir şey yaptıysam yine de-"
Susmayacağını anladığımda sözünü bölmek zorunda kalmıştım. "Özür mü dilersin? Çok kafana takma be Zehra. Yine çekip gidersin, arkanda ne bıraktığın önemli değil sonuçta." Onu üzmek istemiyordum aslında ama belirsizlikleriyle yaşamak benim için çok zor bir hale gelmişti.
"Hata ettim gelmekle. Gideyim ben." Kalkmak için hareketlendiğinde kafamı göğsüne yatırdım.
"Gitmeden biraz böyle kalabilir miyiz?" Ne tepki verdiğini göremiyordum ama sessiz kalmıştı. Bunu olumlu bir yanıt olarak kabul etmek istedim.
Bir süre sonra hareketlendi. Daha fazla bu halimize katlanamayacak olsa gerek ki ayağa kalktı. O kalkınca bütün gece baş ucunda oturduğum için ağrıyan sırtımı yatakla buluşturdum.
"Duşa girmek istersen girebilirsin veya kahvaltı da hazırlayabilirim sana. Evine gitmen de iyi olabilir. Dün Tuna'yı aradın mı? Seni merak etmiştir." Tuna'yı hatırlayınca moralim bozulmuştu ama bunu ona belli edecek değildim.
Bana döndü. "Tuna'yı aramadım. Merak da etmemiştir. Beni evime bırakabilir misin?" Keşke hep benim evimde kalıp evimin her bir köşesini kendi varlığı ile taçlandırsaydı. Her bir köşem Zehra koksaydı.
"Tamamdır, sen nasıl istersen." Arabanın anahtarlarını çekmecemden çıkarttım ve kapıya doğru yöneldim. Adımları beni takip ediyordu. "Mucizelere hiç inanmazdım aslında. Yanımda yürüdün ya ve bunu gördü dünya." Bu şarkı tam olarak şu an benim yanımda olmasına yönelik yazılmış olmalıydı. Yanımda yürüyordun be güzelim, daha ne olsun.
Arabaya bindiğimizde radyoyu karıştırmaya başladı. Normalde radyomu benden başkasının kullanmasına izin vermem ama o farklı. Sonra karşılaştığı şarkıyı tanımış olmalı ki yüzüne bir tebessüm yerleştirip arkasına yaslandı.
Runtown'dan For Life şarkısı çalıyordu. Bu şarkıyı benden biliyor olmalıydı. "Niye bu şarkıda durdun?"
"Röportajlarında hiç dilinden düşürmediğin için birkaç kere dinlemiştim. Melodisi hoşuma gidiyor." Aramızda nasıl hem kilometreler olup hem de bir nefes uzağımdaymış gibi olabiliyordu? Çözemiyordum.
"Geldik. Kafanı topladığında bana haber verirsin daha düzgünce konuşup her şeyi netliğe kavuştururuz olur mu?" Beni başıyla onayladıktan sonra arabadan indi. Eve girdiğini gördükten sonra arabayı çalıştırdım ve evime doğru sürmeye başladım.
Eve girer girmez en son Zehra'nın yattığı ve evden çıkarken toplama gereği duymadığım yatağıma doğru ilerledim. Gece doğru düzgün uyuyamadığım için şimdi birkaç saat de olsa uyumam gerekiyordu. Her gözümü kapattığımda onun gözleri aklıma geliyor olmasaydı daha kolay uyuyabilirdim. Neyse ki artık buna alıştığım için uykuya dalmam o kadar da uzun sürmemişti.
🎴
Telefonun çalmasıyla gözlerimi araladım. Ekranda yazan ismi okumaya çalıştım ama yeni uyanmış olduğum için gözlerim bana hiç yardımcı olmuyorlardı. Kimin aradığını anlamadan çağrıyı yanıtladım.
- Alo.
"Müsait misin?"
Bu sesin sahibi kalbimin sahibiydi işte. Zehra Güneş yine günümü aydınlatmayı başarmıştı.
- Müsaitim, bir şey mi oldu?
"Konuşalım demiştik ya. O yüzden şey etmiştim ben. Yani yarından itibaren kamp başlıyor sonuçta ondan önce halletsek iyi olur diye düşündüm."
- Neyi nasıl halledeceksek sanki, neyse. Dışarıda mı buluşalım yoksa benim eve gelebilir misin?
"Senin eve geleyim öyleyse, seni de daha fazla yormamış olurum. Görüşürüz."
- Peki, bekliyorum.
Telefonu kapattıktan sonra mutfağa geçtim. Buzdolabını açıp yemek için bir şeyler aradım ama dikkatimi çeken bir şey olmadığı için sinirle geri kapattım. Zaten midem bulanıyordu yemesem de olurdu.
Hafif aralık olan penceremden dışarıya baktım. Hava neredeyse kararmıştı. Saat yaklaşık olarak yediydi.
Zehra gelene kadar kendimi meşgul etmek için bir şeyler bulmalıydım. Buzdolabını tekrar açıp bir bira aldım kendime. Bu biraz rahatlamamı sağlayabilirdi belki.
Bu aralar fazla alkole sarmıştım. Yarın milli takım kampının başlamasıyle birlikte uzun bir süre daha içmeyeceğimi bildiğim için bugün kendime izin vermiştim aslında.
Kanepeye geçip biramı yudumlarken Zehra gelmişti. Bu kadar erken gelmesi beklemiyordum. Aslında beni aramadan önce bugün gelmesini bile beklemiyordum.
"İçmeden bana bir geldiler
Gaipten düşünceler
Yok artık, çüş, daha neler
Neler, neler, neler, neler
İlacım sende, bilirsin
Sen de olsan delirirsin
Yokluğun sol yanımı deler"🎴
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hoşça Kalamam | HanZeh (gxg)
Teen FictionKeşke yanına yatıp kokusunu içime çekebilseydim. Olsun, bu saatte evime geldiğine göre en azından onu izleme hakkım vardı bence. Yatağın dibine çöküp kulaklığımı taktım. Onu izleyerek müzik dinlemek kesinlikle alkolden daha iyi bir çözümdü.