Zehra Güneş:
Hande beni eve bıraktıktan sonra önce bir duş almıştım. Sonra Tuna aramıştı. Tuna... Eski sevgilim...
Tuna'yla en son geçen hafta konuşup ayrılmıştık. Bundan kimseye bahsetmemiştim. Saklamak istediğim için değil ama konuşasım, açıklayasım gelmemişti. Belki Hande'yle eskisi gibi olsaydık ona anlatabilirdim.
Tuna'nın telefonunu meşgule atıp üstümü giyinmeye başladım. Neden arıyordu ki? Ayrılmıştık ve bitmişti. Ona karşı duygularım hala tam olarak bitmiş miydi bilmiyorum ama onun dengesizlikleriyle uğraşacak değildim.
Telefon tekrar çalıp meşgule attığımda bir mesaj geldi. Tuna yazmıştı tabii ki.
"Telefonu açar mısın lütfen? Bir şey konuşmak istiyorum."
Şu an ona cevap vermek bile istemiyordum ama mesajını yanıtlayarak bir umut bunu sonlandırmak istedim.
- Ben konuşmak istemiyorum Tuna. Ne anlatacağını merak da etmiyorum. Lütfen artık rahatsız etme.
Başım ağrıyordu. Dün ilk defa alkol almıştım ve Hande'nin kapısında bulmuştum kendimi. Gece gece ona rezil olmuştum. Arkadaşlığımızın bitmesi bana ağır geliyordu. Bir şekilde onunla hep görüşmek istiyordum. Ona yaptığım her şeye rağmen o her seferinde alttan almış ve benim yanımda durmuştu. Ben ise hep kaçmıştım.
Kaçmama rağmen yolum bir şekilde hep ona çıkıyordu. En son yaptıklarımdan sonra bile yine yanımda durur muydu? Benim ona ihtiyacım vardı. Her zaman, her koşulda ne kadar kaçarsam kaçayım onsuz yapamıyordum.
Dün birlikte kafayı dağıttığım Ebrar'ı aradım. Ben ilk defa içtiğim için çok içmemiştim ama Ebrar eve giderken ayakta bile duramıyordu. Telefonumu açmadığı için uyuyor olabileceğini düşündüm. Aslında gece kendi evime gelmiş olsaydım muhtemelen ben de şu an uyuyor olurdum.
Hande ne yapıyordu acaba şu an? Uyandığımda yanımda oturmuş beni izliyordu. Muhtemelen benim yüzümden gece doğru düzgün uyuyamamıştı. Eğer bütün akşam öyle durduysa sırtı da ağrıyor olmalıydı. Yine bir şekilde ona zarar veriyordum.
Daha fazla düşünmemek için televizyondan rastgele bir film açtım. Kendi düşüncelerimden sıyrılmak istediğimde ağır bir bilim kurgu filmi bana iyi geliyordu. Filmi anlamaya çalışırken hayattaki anlam veremediğim şeylerden belki de yine kaçıyordum. Benim yaşam biçimim kaçmak üzerine kuruluydu resmen.
Bir ara filme ara verip yemek yedikten sonra filmi bitirip başka bir filme geçtim. Akşama kadar bu şekilde oyalanmayı planlıyordum.
Güneşin batmaya yakın olduğunu fark ettiğim an üçüncü filmdeydim galiba. Televizyonu kapatıp yanıma sadece telefonumu ve arabamın anahtarını aldıktan sonra kendimi dışarı attım.
Arabayı sahil kenarına sürdüm. Sahil kenarında boş olan banklardan birine oturup güneşin batmasını izledim. Bugün yaptığım en kaliteli aktivite kesinlikle buydu.
Dünya üzerinde yaşanan bazı anlar diğer zamanlara göre oldukça değerli ve özeldir. Gün batımını izlemek bana göre çok kıymetli bir an. Biliyor musunuz? İnsan gün batımını daha bir başka seviyor, içi üzgünken.
Ben hep Güneş'i örnek almaya çalışırım. Soyadım gibi olmak isterim. Güneş gibi olmak gerek ki korkmayalım batmaktan. Ne kadar batsak da yılmamalıyız doğmaktan.
Yarın milli takım kampı başlıyordu. Yorucu kulüp sezonunun ardından doğru düzgün tatil bile yapamadan uzun bir milli takım süreci bizi bekliyordu. Ne kadar yoğun geçmiş olsa bile sezon sonunda emeklerimin karşılığını aldığım için kendimi aşırı yorgun hissetmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hoşça Kalamam | HanZeh (gxg)
Roman pour AdolescentsKeşke yanına yatıp kokusunu içime çekebilseydim. Olsun, bu saatte evime geldiğine göre en azından onu izleme hakkım vardı bence. Yatağın dibine çöküp kulaklığımı taktım. Onu izleyerek müzik dinlemek kesinlikle alkolden daha iyi bir çözümdü.