Başlamadan önce hatırlatmamı yapayım, yorumlarınız çok kıymetli... Satır içine, sağına, soluna, nereyi uygun bulursanız bekliyorum. :)
Zehra Güneş:
"Senin aşkın da giderse tutunamam hiç kimseye
Unutturma beni kendine"Odaya çıkar çıkmaz telefonu yatağın üstüne fırlattım ve kendimi de yatağa bıraktım. Elim saçımdaki tokaya gitti. Çıkarttım ve elime alıp oynamaya başladım. Hande'min tokasıydı. Onun tokasını bile takmayı hak etmiyordum belki de. Ebrar kendi oda kartıyla içeri girdiğinde elimdeki tokayı bırakıp ona döndüm.
Sorgumuz başlıyordu galiba. Antrenman sırasında Hande'yle konuştuklarını görmüştüm, dün gece olanları konuştuklarını varsayıyordum. Şimdi sadece telefon sorgulaması kalmıştı. En azından Hande'nin yanındayken çok zorlamamıştı. Odada konuşabilirdik. Baş başa. Hande olmadan.
"Evet Ebrar, gönder gelsin."
"Sen anlatacaksın. Ben yorumumu ona göre yapayım. Kırıcı olabilirim yoksa."
Kendimden nefret ediyordum şu an. Bir çıkış yolu bulamıyordum. "Sabah Tuna yazdı. Biliyorsun, eski sevgilim. Dün annemlerle konuşmuştum Hande meselesini, böyle bir ilişkiye onay vermeyeceklerini söylemişlerdi. Umursamadım. Her şeye rağmen Hande'ye gittim. Ne olacaksa olsun dedim. Neyse işte. Annemle Tuna'nın ilişkisi de niye bu kadar iyiyse amına koyayım. Annem Tuna'yı aramış. Böyle şey mi olur ya? Durumun saçmalığı midemi bulandırıyor hala. Sorun bu da değil. Karşıma ailemi almışım ben, Tuna kim zaten de..."
Ebrar şaşkınlıkla ağzını açmış beni dinliyordu. Devam ettim. "... Hande'nin abisiyle arkadaşmış Tuna. Hande abisiyle çok görüşme fırsatı bulamıyor ama onu çok seviyor. Abisi de homofobiğin teki. Sabahtan beri Tuna'yı ikna etmeye çalışıyorum Hande'nin abisine bir şey söylememesi için. Ama tek yolu ayrılmamız gibi duruyor Ebrar. Ya sikerler ama. Bütün evren biz bir araya gelmeyelim diye plan yapsa bu kadar olur."
Ebrar yanıma gelip gözyaşlarımı silince fark ettim ağladığımı. Hande benim yüzünden abisini kaybetsin istemiyordum ya. "Ağlama tamam. Bir yolunu buluruz. Hande'ye söyleyelim bence."
"Hayır, söyleyemeyiz. Benimle abisi arasında seçim mi yaptırmak zorunda bırakayım Ebrar? Olmaz. Ben onu çok üzdüm zaten, benimle birlikte olup mutsuz olmasını kaldıramam."
"Tamam da sen ondan ayrılırsan da mutsuz olmayacak mı? Söyleyelim işte. O seçsin hangi ihtimalde daha mutlu olacaksa."
Nefesim daralmaya başlıyordu. "Olmaz."
"Of saçmalama Zehra. Tamam anlıyorum, gerçekten zor bir durum ama söylemek zorundasın. Konuşmak zorundasınız."
Oda dar geliyordu. Temiz hava almam gerekiyordu. "Ben terasa geçiyorum."
Ebrar arkamdan oflarken kendimi dışarı attım. Terasa çıktığımda telefonumu ve oda kartımı unuttuğumu fark eder etmez odaya dönüp kapıyı tıkladım. Çok geçmeden kapı açılmıştı. Ama Ebrar değildi kapıyı açan.
Daha yeni çıkmıştım ben. Ne ara gelmişti hemen? Işınlanmayı icat etmiş olabilir miydi bu Hande Baladın kadını? Ağlamaktan dolayı kızaran gözlerimi fark etmesin diye başımı hafifçe eğdim ama ne çare.
Başımı ellerinin arasına alıp yukarı kaldırdı. Ellerini çekmeden yavaş yavaş yaklaştı. İki yanağımdan da öpüp geri çekildi. "İyi misin?" diye sordu. Sanki iyi olmadığım belli olmuyormuş gibi.
"Hande. Ben seninle bir şey konuşmak istiyorum. Ama böyle kapıda değil." Gözlerimi alayla kısıp devam ettim. "Resmen kendi odama almıyorsun şu an beni."
Hande hemen yanlış bir şey yapmış da şimdi farkına varmış gibi kenara çekilmişti. Bu gereksiz telaşına kıkırdayıp içeri geçtim ben de.
O an Ebrar'la göz göze geldik. Gözleriyle bana bir şeyler anlatmaya çalışıyordu sanki yapma diyor gibiydi. Ona buruk bir şekilde gülümseyip Hande'yi ellerinden tutup yatağıma oturttum. Ben de yanına oturdum. Hala ellerini bırakmamıştım.
"Zehra n'olur kötü bir şey söyleme. Bir gün ya sadece bir günümüz mutlu geçseydi bari."
İçim gidiyordu. Keşke Hande'nin hayatına hiç girmemiş olsaydım, onunla arkadaş bile olmasaydım, bana hiç aşık olmamış olsaydı, hatta beni hiç sevmemiş olsaydı. Kendime yediremiyorum onu bu kadar severken ona en çok zarar veren kişi olmayı...
"Üzgünüm. Bunu şimdi söylemezsem sana haksızlık olur. Ben her şey daha güzel olur sanmıştım ama düşündüğüm gibi olmadı."
Dudaklarını yapma demek için oynattı ama sesini çıkartmadı. Sessizce ne diyeceğimi biliyormuşçasına beni dinliyordu. "Seni seviyorum bunu biliyorsun değil mi?" Dediğimde gözlerini yumup başını iki yana salladı.
Ayağa kalktı ve sessizliğini bozdu. "Anladım. Seviyorsun, hep aynı hikaye. Ama aşk anlamında sevmiyorsun. Seni heyecanlandırmıyorum. Bana olan hislerinin hiçbir zaman aşk olmadığını anladın. Doğru muyum?"
Yüzü solmuştu ama gözlerinde hiçbir ifade yoktu. Başımı öne eğip olumlu anlamda sallayabildim sadece. Öyle değildi, kahretsin ki değildi. Dün onun odasına gittikten sonra hayatımın en güzel gecesini yaşamıştım belki de.
Ben konuşmayınca o gözlerini tekrar sıkıca kapayıp açtığında devam etti. "Anladım. Telefonunu göster o zaman bana."
Hayda. Telefonumu gösteremezdim ki. O zaman öğrenirdi her şeyi. Bir daha üzülürdü. Şimdi çok üzülmüş gibi durmuyordu, belki o da beni istemiyordu, vazgeçmişti benden.
"Özel hayatıma saygı mı duysan acaba? Seni ilgilendirmez telefonum."
Birden sesini yükseltti. Daha doğrusu bağırdı bana. "Göstereceksin! Sabahtan beri derdin neymiş bakacağım. Bu kadarını hak ediyorum başlatma özeline."
Yardım dilenmek amacıyla Ebrar'a baktım. Beni bu durumdan kurtarması gerekiyordu. Ağzını oynattı sessizce. "Gerçeği anlat."
"Sanki hiç çıkış yolum yok bir kaçış yolum
Bu bağları çözmeliyim."🎴
Hikayenin hiçbir zaman tek tarafı yoktur.
Size göre yanlış olan şey başkasının doğrusu olabilir. Hayatın göreceli olduğunu unutmayın.Sınır 75 vote <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hoşça Kalamam | HanZeh (gxg)
Teen FictionKeşke yanına yatıp kokusunu içime çekebilseydim. Olsun, bu saatte evime geldiğine göre en azından onu izleme hakkım vardı bence. Yatağın dibine çöküp kulaklığımı taktım. Onu izleyerek müzik dinlemek kesinlikle alkolden daha iyi bir çözümdü.