ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Bölüm Şarkısı : Göksel, Acıyor.
Aydilge, Sorma.
Sofia Karlberg, Crazy in Love.Duru'nun anlatımından;
20 Haziran...
Edis ile sahilden döndüğümüzde, sitede yabancı bir çehre gördük. Küçük bir kız çocuğu. Dizlerini kendine çekmiş, ellerini çenesine dayamış bir şekilde bankta oturuyordu.
"Allah Allah." dedim. "Çiçek Abla'nın torunlarından başka çocuk olmaz burada."
"Gel, tanışalım." dedi Edis. Küçük kızın yanına gittik.
Kafasını kaldırıp, bize baktı. İki gözü farklı renklerdeydi."Merhaba." dedim. "Ben Duru. Burada oturuyorum. Sen kimsin?" İkimize baktı ve cevap verdi: "İsmim Lara." dedi. "Buraya yeni taşındık."
"Memnun oldum,Lara." dedim. Benden sonra, Edis de Lara'yla tanıştı.
"Merhaba, küçük hanım, ben de Edis. Memnun oldum."
Lara, Edis'e gülümsedi. Ve gözleri başka bir yere kaydı: ellerimize. Edis elimi tutuyordu, Lara ise bir şeyler hatırlıyor gibi ellerimize bakıyordu. "Babam da annemin elini tutardı." dedi.O sırada, Lara'nın babası geldi. "Baba," dedi Lara. "Duru ve Edis. Burada oturuyorlarmış. Biz tanıştık." Adam kızına baktı ve gülümsedi. Sonra bize döndü. "Merhaba, memnun oldum. Arel ben de."
Edis ve ben adının Arel olduğunu öğrendiğimiz adama döndük ve gülümsedik. "Biz de öyle. Kızınız çok tatlıymış." dedi Edis.Arel, Lara'ya döndü ve gülümsedi. Beslediği şefkat ve sevgiyi gözleri belli ediyordu. Daha sonra iyi günler diledik ve evlere girmek için yürümeye başladık. Fakat Edis'te bir tuhaflık sezdim, az önceki gülümseyen adam yok olmuştu sanki.
Koluna dokundum. "Edis," dedim. "Bir şey var sende."
"İyiyim." dedi zorlukla. Ama yutkunduğunu gördüm. İyi değildi. "Edis," dedim. "İyi olmadığını görüyorum."Dudakları titredi. Bir kez.
Elimi tuttu, ve beni kendi evlerine götürdü.Odasına girdik. Edis, yatağına oturdu. Ben de yanına oturdum. Titriyordu. Elim yüzünü okşadı. Edis yüzüme bakarken gülümsemek istedi ama dudakları öyle titriyordu ki bunu başaramadı. Ellerim yüzünü okşarken konuştum:
"Ne oldu sana,Edis? Anlat bana, ne oldu sana canımın içi?"
Gözünden bir damla yaş aktı. Benim çenem titredi.
"Ağlamak istiyorum." dedi. "Ağlarsam utanır mısın benden?"
Gözlerimden yaşlar boşaldı. Sıkı sıkı sarıldım Edis'e. "O ne demek!" dedim. "Ağla, ben yüreğini görüyorum senin. Ben seviyorum seni. Ben çok aşığım sana, ne utanması!"
Yüzünü boynuma gömdü ve orada akıtmaya başladı gözyaşlarını yavaş yavaş. Ne olduğunu bilmiyordum, ama Edis ağlıyordu. Bu da ağlamam için yeterli bir sebepti.
Belki bir saat, belki iki... Edis boynumda öylece ağladı. Sakinleştiğinde, yan yana uzanıyorduk. Ellerim saçlarını okşuyordu. Nihayet anlatmaya başladı.
"Kaç yaşındayım, bilmiyorum ama anneme deli gibi düşkünüm, bunu hatırlıyorum. O zamanlar da annem ile babam geçinemiyorlar bir türlü. Annemin 'A'dediğine babam 'B' diyor. Bu yüzden evde sürekli kavga çıkıyor. Kavga çıktığı zaman öyle korkuyorum ki, odamdan çıkamıyorum."
Derin bir nefes aldı. Saçlarını öptüm.
"Bu kavgalar öyle bir iki kere değil. Birçok kere. 'Neden eve geç geliyorsun, Ahmet?' , 'Neden onu giydin, Yeşim?', 'Telefonunda bulduğum mesajlar neydi Ahmet?, 'Neden bu saatte evde değildin Yeşim...' aklına gelebilecek her türlü saçmalıktan sebep kavga ederlerdi. En son, annem aldatıldığını öğrendi. Kavgalar büyüdü..."
Bir süre anlatmaya ara verdi. Bana doğru döndü ve sarıldı. Dudakları da boynuma ufak bir öpücük kondurmuştu.
"Kavgalar," dedi zorlukla. "Ölümle son buldu. Annem..." dedi devamını getiremedi bir süre. Söylemek istedi ama söyleyemedi. Fakat ben anladım. Edis'in annesi canına kıymıştı. "Sonra, babam delirdi. Ciddi anlamda. Öyle korkunç bir adam oldu ki, teyzemler beni kendi evlerine aldılar onunla kalmayayım diye. Ama... Çok zordu, be Duru. Öksüz kalmak çok zordu o yaşta."
Hâlâ bana sıkı sıkı sarılıyordu, ben de ona. Durmadan Edis'in saçlarını öpüyordum. Durmadan.
Doğruldu. Yüzüme baktı. "Bu gün," dedi. "yirmi Haziran. Benim annem, beni terk etti seneler önce bu gün."
O titriyordu, ben titriyordum. İkimiz birbirimize yaklaştık. Ellerimiz yüzlerimizi buldu ve gözyaşlarımız yok oldu. Ne söylesem bilmiyordum. Yatağının yanında bir sürahi bir de bardak vardı. Edis'e bir bardak su koydum ve uzattım. Suyu içti. Derin bir nefes aldı. Ayağa kalktım. Perdelerini ve camını açtım. İçeri hava ve güneş girdi.
"Bundan sonra hep böyle olacak." dedim. "Ne zaman kaybolmuş hissedersen, senin için perdeleri açacağım ve içeri güneş girmesini sağlayacağım. Duydun mu beni?"
Edis gülümsedi. Sanki kalbimde güneş açtı. "Bundan sonra, 20 Haziranlarda üzülmeni de istemiyorum." dedim baskın bir sesle. "Tabii ki acını yaşayacaksın, ama kendine eziyet ederek değil. Kendine yapıyorsun, Edis. Kendini yıpratıyorsun. O, öksüz çocuğu bir de sen yoruyorsun. Bundan sonra, Haziranın yirmisinde, beraber anneni ziyaret etmeye gideceğiz. Sevdiği bir çiçek var mıydı?" dedim.
"Lavanta." dedi. "Sen de lavanta kokuyorsun." gülümsedi. "Sanırım annem melek olup, seni bana gönderdi. Lavanta kokulu bir peri..."
"Bu cümleyi bana sonra hatırlat." dedim. "Her neyse, ne diyordum? Haziranın yirmisinde, bundan sonra, Lavantalarla annene gideceğiz. Dua ederiz, konuşursun, içini dökersin. Hem, ben de tanışırım annenle. Bundan sonra, ne kendini helak etmene izin veririm, ne de o öksüz çocuğu. "
Yatağa oturdum tekrar.
Yatağın üzerindeki ellerimi tuttu ve öptü. "Tamam." dedi. "Tamam, birtanem. Sen ne dersen ben onu yaparım. Ne istersen." Yüzünü avuçlarıma aldım. Bakışları dudaklarıma düştü. Ben de farklı bir yere bakmıyordum zaten. Ellerim, Edis'in dudaklarının yanına dokundu. Okşadım orayı. Kalbim titredi. "Öpsem seni..." dedim fısıldayarak. Bana yaklaştı. Burnu burnuma değdi. "Öp beni, Duru."
Dudaklarım dudaklarını buldu, ve sanki eksik yapboz, parçasını buldu. Dudakları dudaklarımdaydı. Edis beni öpüyordu... Elleri yüzümü okşuyordu bir yandan. Benim elim ise yüzüyle boynu arasındaydı ama dudaklarımız birbirine kenetliydi. Kalbim çok hızlı atıyordu. Bir saniye, sadece bir saniye nefes almak için Edis'in dudaklarından dudaklarımı ayırmak istedim ama izin vermedi. Dudaklarından memnuniyetsiz bir ses çıktı. Dudaklarından ayrılmamı istemiyordu... Dudaklarını tekrar öperken, Edis'in gülümsediğini hissettim. Sayamadığım birkaç saniye -belki de dakika- sonrasında dudaklarımız ayrıldı. Ellerim Edis'in yüzündeydi, onun elleri ise saçlarım ile çenemde.
Yüzüne baktım. "Ariel," dedi Edis. "Bu öpücüğün ilk olduğunu söyle bana."
Gülümsedim. "İlkti." dedim. "İlk öpücüğümdü."
Edis, gülümsedi. "İlkti, Duru. Benim için de." dedi. Sonra kulağıma yaklaşıp, fısıldadı: "Ama son olmasına hiç izin vermeyeceğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇİÇEK SOKAK
RomanceDuru, Kardelen, Kayra, Dora. Her yaz olduğu gibi, yazı Çiçek Sokakta geçirecek dört arkadaş. Bir yaz, yine Çiçek Sokakta iken, dört yabancının yan eve yerleşmesiyle olaylar değişir. Yeni arkadaşlar, ilk aşklar... Çiçek Sokak'a hoşgeldiniz.