09; into the fire

312 29 18
                                    


[they are all small men, none of them fit to lead the realm. but we are. so we will]



 so we will]

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.







Birbirine bağıran iki ses ve çarpılan kapılar onu meraka soktuğunda Maegon yemek salonuna girmek üzereydi. Geri dönüp neler olup bittiğine bakmak istese de onu alıkoyan annesinin bakışları oldu. Masadakilere selam verip, kraliçe ve evlatlarının yüzü her zamanki gibi sirke sattığı için onlarla pek yüz göz olmamayı tercih etse de, prensesin yanına geçti.

"Duydun mu?" Bardağına şıra doldurmaya gelen hizmetçi kızı reddederken sordu. "Ya çok iyi anlaşıyorlar ya da birbirlerinden nefret ediyormuşçasına hareket ediyorlar. Onları anlamak zor."

Prenses sıcak şarabını yudumlamak için kadehini kaldırdı. Oğlunun yaptığı yoruma sırıtarak güldüğünü duyan eşi de söylenenleri duymak için kaydı. Daemon kaşlarını çatarak koridor tarafına kulak kabarttı ancak tartışma sona ermiş olmalıydı. Tam Alysanne hakkında bir yorum yapacaktı ki kapının açılıp kardeşinin eşikte gözükmesiyle gülerek arkasına yaslanmayı tercih etti. Rhaegar'ın yüzünde onu her şeyden ve herkesten tiksiniyormuş gibi gösteren bir bakış vardı.

"Günaydın kardeşim," diye selamladı onu Daemon. Birkaç büyük adımda gelip onların tarafındaki boş yerlerden birine kurulan adam ona sadece başını sallamakla yetindi. Ağabeyini görmek için bakındığında ise kralın yerinin boş olduğunu gördü. Yine ağrıları yüzünden yataktan çıkamamış olmalıydı.

"Sesleriniz buraya kadar geliyordu? Sorun ne?"

"Her zamanki şeyler," dedi Rhaegar, Deanora'nın uzattığı ekmeği alırken. "O benim hoşuma gitmeyen şeyler yapıyor, ben onun hoşuna gitmeyen şeyler yapıyorum. Sonunda birbirimize bağırıp hıncımızı çıkarmaya çalışıyoruz."

"Gerçekten de rutininizi oluşturan şeylermiş."

Ailenin tek oğlu onaylayınca kız kardeşi başını salladı. Kendi aralarında geliştirdikleri bir nevi vücut diliyle anlaştıktan sonra sandalyelerine yaslanırken neredeyse aynı fikirleri paylaşıyorlardı. Belki ikiz değillerdi ama aralarındaki küçük yaş farkı onları birbirlerine olabildiğince yakınlaştırmıştı. Ablaları bile her ne kadar kendisi söz konusu olunca bu düşünceye karşı çıksa da, kardeşlerinin ruh ikizi olarak yaratıldığına inanıyordu. Hayatında onlar kadar iyi iletişim kuran ve her konuda birbirine destek olan iki kişiyi daha görmemişti.

"Bu sabah oldukça... dalgalı görünüyorsun amca." Kafasını içki kadehinden kaldırabilen Aegon aileye karışma kararı alınca konuştu. Annesinden bir uyarı bakışı almasına rağmen devam etmek istemişti. Olur olmadık işlere burnunu sokmaya bayılıyor olmalıydı. "Bir problem mi var?"

Rhaegar ne onunla tek bir diyalogda bulunmak ne de göz göze gelmek istiyordu ama ağabeyinin onuruna ithafen bu konudaki tez canlılığını rafa kaldırdı. "Hayır Aegon, aslına bakarsan keyfim yerinde. Sadece ufak bir baş ağrısıyla baş etmeye çalışıyorum o kadar."

mine to rule' alysanne targaryenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin