LOVE

97 9 2
                                    

Ateş ve Evan için final vakti...


Neydi beni ayakta tutan. Hayallerim mi, aşkım mı, yıkılmış kalbim mi, çökmüş umutlarım mı? Hayır. İntikamdı beni ayakta tutan, parçalanmış gururumdu. Dökülen gözyaşlarımdaki öfkemdi. Ben, beni sevdiğini sandığım adama kalbimi açmıştım ama yine ezilen, zarar gören bendim. Yine ölüm gibi ızdırap çekecek olan bendim. Ağlamaktan alev gibi yanıyordu gözlerim artık. Gözümün içene kor ateşi koyulmuş gibiydi. Sıcaklık gözlerimi ardından da beynimi yakıp kavuruyordu. Ellerimi birleştirip başımın altına koydum. Belki bir rüyadır ve uyuyup uyanınca eskisi bene geri döneceğim, belki yıllar öncesi belki haftalar. Kandırma kendini diye bağırdı iç sesim ölene kadar bu lekeyle yaşayacaksın. Diyip kahkaha attı. Haklıydı. Kendimi kandırıyordum sadece. Sabah söylediği her şey yalandı. Beni de diğer kızlar gibi altına almak istiyordu sadece ve başardı da. ''Kimse benim için ağlamaz, kimse benim için üzülmez. Annem bile benim için ağlamamıştır. Ben asla sevilmem çünkü sevdiklerinde neler olacağını onlarda biliyor, sonlarının kara bir bataklık olacağını biliyorlar.'' O gece arabada söyledikleri geldi aklıma. Haklıydı kimse onu böyleyken sevmez sevemezlerdi. Ama ben içindeki sevgiyi ve çocuğu görmüştüm. Sadece sevgiye ihtiyacı vardı. Yalnızdı ve kalbi boştu. Bu boşluğu da etrafındaki kızlarla kapatmaya çalışıyordu. Klasikti ama böyleydi. Bizim masal'ımız tesadüfle başlamış aşk rüzgâr'ı ile alevlenmiş ve hatayla birlikte bitmişti. Pes etmek kolay yoldu. Seni incitmezdi. Düz yoldan yürümek gibidir. Yapmamız gereken yürümekti. Ama mücadele etmek dikenli ve taşlarla dolu yolda yürümek gibiydi. Seni yorar, yıpratırdı. Bazen koşmak bazen atlamak bazen de gözyaşlarınla yolu ıslatmak gerekirdi. Peki, ben hangisini seçeceğim?

Evan

Onunda gözlerindeki hatayı görmüştüm. Ama onunkiler biz korunmadıktan çok sevilmemiz hataydı. Ben onu kast etmemiştim ama o öyle sanıp koşarak odasına girmiş kapıyı kilitlemişti. Saatlerce bağırsam da bir işe yaramamıştı. Yıllık dolabına gidip fotoğraf albümümü aldım. Ben sadece korkmuştum bu yaşta hamile kalmasından. Bende isterdim baba olmayı, çocuğuma bir şeyler öğretmeyi, O ilk adımlarını atarken hemen arkasında durup tam düşeceği sırada onu tutmayı, okuldaki ilk gününde yanında olmayı, okuldan geldiğinde ona yardım etmeyi, sınava hazırlanırken ona destek olmayı, oğlum sevgiliyle dışarı çıkacağı zaman benden yalan söyleyerek para istediğinde yâda kızımın Mervelere gidiyorum diyerek yalan söylediğinde ona gülümseyerek bakarak inanıyım mı? demeyi, ilk ayrılında yanında olmayı, ilk depresyona girdiğinde onu mutlu etmeye çalışmayı, kızım bizi sevgiliyse tanıştırdığında erkek arkadaşına 'kızımdan uzak dur' bakışları atmayı, düğününde hemen yanında olmayı, onunda çocuğu olduğunda her zaman yaptığım gibi ona el uzatmayı yardım etmeyi ve en önemlisi her doğum gününde yanında olmayı bende istiyorum. Gözyaşlarım albümü ıslatıyordu. Gülümseyerek sildim resimleri. Her biri birbirinden değerli anılarla doluydu ama ortak yanları sadece ben olmamdı. Ailemden biri bile yoktu fotoğraflarda. İstenmeyen çocuktum. Bunları biliyordum ama nedenini değil. Yüzüme gülen insanlar neden arkamdan nefret bakışları atıyorlardı ki. Ben bunu hak etmedim ve ne pahasına olursa olsun kendimi evladımı koruyacağım. Ondan bir an bile sevgimi esirgemeyeceğim. Albümü kapatıp yerine koydum.

1 hafta sonra

Bir haftadır birbirimizle konuşmuyorduk. Üstüme mont geçirip kapıyı açtım. Ateş arabanın içinde bekliyordu beni. Yanına oturup arabayı çalıştırdım. Arabadaki gerginlik elle tutulur gibiydi.

''Ateş...''

''Akşamı bekle. Konuşma zamanı değil.'' Başımı yola odaklandım. Korkuyordum. Ateş birkaç gündür kusuyor ve bana midemi üşüttüm diyordu ama içimde hamile olduğuna dair hisler vardı.

Hastaneye vardığımızda o doktora gitti. Bende kendi doktoruma gittim. yatağa yattım ve ilacın kanıma işlemesini bekledim. Sanki öldürüyordu beni, tanrı hatalarımın günahını acıyla ödetiyordu.

Ateş

Koltukta oturup sonuçların çıkmasını bekliyorum. Birkaç gündür kusuyorum ve bunun ne anlama geldiğimi biliyorum. Hamile olmaktan korkuyorum çünkü biliyorum Evan bu bebeği istemeyecek. O geceyi hataya olarak geren biri o hatandan doğan bir çocuğu nasıl isterdi, ona evladım diyerek nasıl sarılırdı ki? Gözyaşımı silip burnumu çektim kendimi her şeye hazırlamalıydım. Adımı duymamla derin bir nefes alıp hemşireden kâğıdı aldım. Kağıdı açıyordum ve bir taraftan da dışarı çıkıyordum. Kağıdı yavaşça açtım ve banka oturdum. Ciğerlerim yanıyor sanki. Kurumuş dudaklarımı ıslatıp okumaya başladım. gözlerim pozitif yazısını bulduğundaysa kağıt ellerimden kayıp rüzgara kapılarak uzaklaştı. Yanıma yaşlı bir teyze oturdu. Gülümsedi. Bense sadece yere bakıyordum.

''Are you Turkish?'' dudaklarımı birbirine bastırıp başımı salladım. ''Güzel kızım, niye ağlıyorsun?'' istemsizce teyzeye sarıldım. Ağlamam şiddetlenmişti.

''Hamileyim ama...'' başımı iki eli arasına alıp gözüme baktı.

''Belki de yanlış anladın onu. Eli uzat bakalım güzel kızım.'' Dediğini yaptım. Elime birkaç dakika baktı.

''Sen çok acı çekmişsin kızım. Ama üzülme mutlu günler çok yakında. Üçünüz çok güzel bir aile olacaksınız. Sen onu tamamen yanlış anlamışsın. İkiniz toprak olacaksınız, topraksa susuzluktan çatlayacak ama korkma su damlası ona hayat verecek tıpkı ondan o hayatı aldığı gibi. Üç güzel çiçek açacak suyun toprağa değdiği yerden. Üzme o güzel kalbini.'' Kalkıp uzaklaştı. Ondan saniyeler sonra Evan geldi. Arabaya binip yola çıktık. Sabahkinden farksızdı. Hava gerginlik kokuyordu. Eve geldiğimizde koltuğa oturdum ve Evan'ı da yanıma çektim.

''Beni dinle olur mu ama asla sözümü kesme çünkü bir daha bu cesareti bulamam.'' Derin nefes alıp devam ettim. '' o gün yaşadığımız şeyler senin için hata olabilir ama benim için özel bir yere sahip. Ben hamileyim ve senin bundan hiç hoşnut olmayacağını biliyorum. Bu masum bebek o kirli gecenin tek masum şeyi. Sen nasıl davranırsan davran ne tepki verirsen ver ben bu çocuğu doğuracağım. İstesen de istemesen de.'' Aniden bana sarıldı.

''Salak! Sen beni yanlış anladın o gece öyle dedim çünkü o gece korunmadık. Ve ben bu çocuğu en az senin kadar istiyorum.''

''Ama ben sandım ki...''

''Biliyorum. Seninle konuşmak istedim ama kendine gelmen içinde sana biraz zaman verdim.'' Yanıma gelip bir elini omzuma diğer elini karnıma koydu.

''Bence senin gibi güzel, zeki ve merhametli olacak benim kızım.''

Tek bir hatam bitirebilirdi beklide bu aileyi. Benim hikayem daha küçükken kötü başlamış hayatıma izinsiz giren bir çok insanla ölüm havuzuna dönüşmüştü ama Evan sayesinde düzelmeye başlamış ve şimdiyse mutlu sonla bitiyordu.


Bizim için artık sahne ışıları sönüyordu, büyük kırmızı perde ağır şekilde kapanıyordu. Bizim hikâyemiz buraya kadar. Bizimki mutlu sonla biten nadir hikayelerdendi umarım sizinki de öyle olur.


Elveda...

ATEŞ VE BUZ (Dilsizdir Benim Sevdalarım)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin