uzun süre yeni bölüm koymadığım için hepinizden özür dilerim. bölüm bana göre kısa oldu. bir kaç bölüm sonra olaylar gerçekleşmeye başlayacak ve bir kaç bölüm sonra final yapmayı düşünüyorum. 2. kitap olayında emşn değilim. ama korkmayın finale çok bölüm var
iyi okumalar.
‘’Emir, hadi uyan.’’ Gözlerimi sıkıp uykunun yeniden beni alıp rüyalar âlemine bırakmasını istedim. ‘’Emir, teyzen aradı. İstemeye geç kalacaksın.’’ Gözlerimi açıp Nisa’ya baktım. ‘’Bana öyle bakma. Kalk ve evimden çık. Bende evi toplayıp kuzenime yemek yapayım.’’ Göz devirip yerde duran boxerımı giydim. Hala yatakta yatan meleğime minik buse verip yerde ki elbiselerimi aldım.
‘’Beni kovmak istediğine emin misin?’’
‘’Evet. Akşam sana gelirim.’’ Pantolonumun fermuarını çekip ona baktım.
‘’Anahtarın var mı?’’
‘’Evet.’’ Tişörtümü de giyip odadan çıktım. Aslında hiçbir şey hatırlamıyorum. Sanki o an biri benim yerime geçmiş gibiydi. Koltuktan anahtarımı ve telefonumu alıp evden çıktım. Arabamın silecekleri havadaydı. Derin bir nefes verip silecekleri indirdim. Cama yapıştırılmış kâğıt dikkatimi çekti.
‘’Keşke ilkin ben olsaydım.’’ Etrafıma baktım ama kimse yoktu. Biri benimle dalga geçiyor ya da peşimde sapık var. Kâğıdı katlayıp cebime koyup ablamın evine gittim.
ATEŞ’İN AĞZINDAN
Kardeşimin dolabının önünde durmuş gece için uygun birkaç şey bakıyorduk. Düşünen adam moduna girdim. Elimle elbiseleri alıp kardeşimin üstünde tutup yatağa geri atıyorum.
‘’Abla boş ver ben kendimce şeyler seçer giyerim.’’ Ona ‘sen kafayı mı yedin’ bakışı attım. Kolumdan tutup yatağa çekti.
‘’O zaman anlat bakalım ben evde depresyondayken neler oldu?’’
‘’Aslında pek bir şey olmadı. Emir biraz kafayı yedi. Her akşam bara gidip içmeye başladı. Arada kendine zarar veriyordu. Biz de onu yalnız bırakmamak için yanında gezmeye başladık. Senin gibi Emin de kendini eve kapattı.’’ Kaşlarımı çattım.
‘’Neden?’’ derin bir nefes alıp anlatmaya devam etti.
‘’Bir gün hepimiz toplanmış bi’ kâffede oturuyorduk Emin’in telefonu çaldı. Açtı ve konuşmaya başladı. Açarken güller açan yüzü bir anda soldu. Biz daha ne olduğu anlayamadan telefonunu yere atıp kâffeden çıktı. O günden sonrada onu görmedim. Tuna’nın dediğine göre Tuba Eminden ayrılmış. Nedenini söylemedi ama Emin günlerce kendini odasına kilitledi. Ya aynaya ya da tavana bakıyormuş.’’
‘’Ama bu hafta başında evime geldi ve benimle konuştu.’’ Başını salladı. Tuba ile uzun zamandır görüşmüyorduk. En son Dikili’ye giderken görmüştüm. Derin bir nefes alıp tekrar dolabın karşısına geçmiştim ama aklım hala Emin’deydi. En sonunda dolabın dibinden sıfır kollu, dantel işlemeli, beyaz bej renginde elbise ile elbise renginde ucu siyah platformlu çıkartıp önüne attım.
Emir’in ağzından
Takım elbisemi giymiş papyonu bağlamaya çalışıyordum. Allah’ım benim gibi karizmatik, yakışıklı, badboy, six packsli, maviş bir taş nasıl olurda böyle bir duruma düşer. Papyon ipini alıp Emin’in odasına girdim. Takım elbisesini giymiş aynanın karşısına geçmişti. Yine o donuk gözlerle bakıyordu yansımasına. Günlerce konuşmamış sadece bakmıştı. Sanki ruhu ondan alınmış. Gülünce çıkan gamzeleri yıkılan benliği ile derinlere gömüldü. Onu ne zaman görsem sanki kalbim atmayı bırakıyor. Yanına gidip kollarımın arasına aldım âşık sarışınımı. Yıllardır annesinden ayrı kalmış çocuk anında kollarını belime dolandı. Kafasını göğsüme gömdü. Kalbim parçalanıyor, kan yerine zehir pompalıyordu vücuduma. Başını tutup gözlerine baktım. O denize meydan okuyan mavi gözleri kıpkırmızı olmuştu ağlamaktan. Derinlerde acılarını görüyordum. Yalnızlık, boşluk, karanlığa hapis olmuşluk…
‘’Bir kız için çok fazla değil mi bu gözyaşları. Sevginden şüphe ediyorsa bırak özgürlüne kavuşsun kalbin, bırak başka bedende can bulsun aşkın.’’
‘’Sende bir kız için değiştin. Ruhunu şeytana sattın.’’ İlk kez konuştuğuna sevineyim mi yoksa doğruları söylediği için yanayım mı?
‘’Aşk o kadar sinsi ki geldiğini dahi anlayamazsın. Bir anda tavana bakarken o aklına gelir. Aşk öyle bir duygu ki onu kalbinle hissedemezsin. Kendisi gibi ölümsüz olan ruhunla hissedersin. Bir ağaç misali kök salar ona. Ama o yok olduğunda kendisiyle birlikte ruhunu da alır götürür. Değişmek zorunda kalırsın. Ayakta kalmak için, güçlü olduğunu göstermek için değişmek, gerekirse tamamen zıt biri olmak zorunda kalırsın.’’
‘’Aşk o kadar güçlü bir duyguysa neden mesafeler onu öldürüyor?’’ derin bir nefes aldım. Küçük bir çocuğa aşkı anlatıyordum sanki ama sıkılmıyordum. Kollarımın arasında ki kardeşim beklide benim sayemde eskisi gibi olabilir.
‘’Onu öldüren mesafeler değil biziz. Bizim birbirimize olan güvensizliğimiz. Mesafeler içimizdeki sesi ortaya çıkartır ve bir anda onun esiri oluruz. Onun dediğine inanır, onun isteklerini yaparız. Yanlış olduğunu bildiğimiz halde belki de dünyada ki en doğru şeyini yapıyormuş gibi ayrılırız. Kalbimiz parçalanır o sözlerle. Her şeyi fark ettiğimizde çok geç kalmış oluruz.’’ Kedi gibi iyice sokuldu bana. Göz kapakları kapanmıştı.
Haftalardır doğru düzgün uyumuyordu. Kucağıma alıp yatağına bıraktım. Arkamı döndüğüm sırada elimi tutup çekti ve sarıldı. Kalbim ısınmıştı bir anda. Nisa’dan sonra ilk kez attığını hissettim. Gülümseyip hemen uzağımdaki sandalyeyi çekip oturdum.
Omzumun dürtülmesiyle gözlerimi açtım. Ablam gülümseyip saati gösterdi. Gülümseyip gerindim. Papyonumu ablama yaptırıp arabalara bindik. İsteme evine geldiğimizde istemeden de olsa gerilmiştim. Nede olsa eski sevgilimin evine gelmiştim.
Ateş’in ağzından
Kapı çaldığında koşarak kapının önünde toplandık. Alev derin bir nefes alıp kapıyı açtı. Onunla göz göze geldiğimde aklımın en derinliklerinde ki anılarımız canlandı. Sahilde yürüyüşümüz, İstanbul’a gidişimiz ve daha bir sürü anımız.
Salona geçip oturdular. Annem kaş göz işaretleri ile kahve dediğinde mutfağa geçtik. Tuna’nın kahvesine tuz koyduk. Alev servisi yapıp yanıma geldi. Tuna’nın babası kahvesini masaya koyup birkaç kez öksürdü.
‘’Sebeb-i ziyaretimiz belli. Allah’ın emri Peygamberin kavliyle kızınız Alev’i oğlumuz Tuna’ya istiyoruz.’’
‘’Vermiyorum.’’ Alevin elinde ki tepsi gürültüyle yere düştü. Herkes şok olmuş birbirine bakarken babamla Emir arasında ölümcül bakışlar geçiyordu.
‘’Neden?’’
‘’Daha küçükler.’’ Babam kesin bir ses tonuyla konuştu.
‘’Hemen evlensinler demiyoruz ki. Okul bitince, yaşları gelince evlenirler. Neden yalanların arkasına saklanıyorsunuz.’’ Emir kibar bir dil kullansa da sinirlendiği her halinden belliydi.
‘’Gerçekleri mi istiyorsun. Sen, sen kızımın günlerce odasına kapanmasına neden oldun. Sen, sen kara böcek oğlumun komaya girmesine neden oldun. Siz ailecek çocuklarıma zarar veriyorsunuz. Siz hepiniz ölüm saçıyorsunuz. Siktirin evimden.’’ Emir ayağa kalkınca bütün aile ayağa kalktı. Hepsi çıksa da Emir kaldı ve babamın gözlerine baktı.
‘’Saygım her zaman her şeyden önce gelir ama şuan sınırlarınızı ve benimde sabırlarımı zorluyorsunuz. Size sadece şunları söyleyeceğim; acı, yıkım ve yangın yoksa orada gerçek aşk yoktur.’’ Babamın omzuna vurup gitti.
‘’Odana gidiyorsun, hemen!’’ Alev ağlayarak babamın önüne geçti.
‘’Neden. Neden bana bunu yapıyorsun. Acı çekmem sana zevk mi veriyor.’’ Babam elini kaldırdığı sırada önüne geçip elini tuttum.
‘’Sıra ona mı geldi. Bana abime yaptıkların yetmedi sırada Alev mi var!’’ öfkemi kusarcasına bağırdım. Annem babamı alıp salona geçti. Bende Alev’i alıp odasına gittim. Ağlayarak sarıldı bana. Onu koruyamamıştım. Onu babamın gazabından canım pahasına koruyacağıma yemin etmiştim…
multi: Emin Emre
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞ VE BUZ (Dilsizdir Benim Sevdalarım)
Novela JuvenilGeçirdiği sinir krizi sonucu akrabalarına rest çeken ve babası tarafından Çeşme'ye gönderilen genç. Gencimiz, yaşayacağı şeyler sonucunda ya soğuk olan kalbi buz tutup sadist olacak yada kalbi ısınıp eskisi gibi etrafına neşe saçacak. (Dilsizdir Be...