HAFIZA.

621 30 5
                                    

YİNE KARŞINIZDAYIM. ÜÇ GÜN ÜST ÜSTE BÖLÜM PALAŞTIM. NEYSE SİZDEN YİNE VE YİNE DÜŞÜNCELERİNİZİ PAYŞALMANIZI İSTİYORUM. İTHAFLARI OKUYUN DİYE YAPMADIM. İSTER OKUYUN İSTER OKUMAYIN. BENİ TAKİP EDENLERE KARŞI GERİ DÖNÜŞ.

İYİ OKUMALAR.

Uzaktan sesler geliyordu ama anlaşılmıyordu. Yumuşak bir yerde yatıyordum. Gözlerimi açmak istedim ama canım acıdı. Burnuma en sevdiğim şeyin kokusu geliyordu ama neye ait olduğunu çözemiyordum. Sevdiğim şeyin ne olacağını unutacak kadar ne yaşadım acaba. Sanki beynim kendine format atmış ve bazı şeyleri silmişti.

Dizlerime bir ağırlık çöktü. Ayağımı hissedebiliyordum yani felç değildim. Yüzüme üflenen hava ile gözlerimi açmayı denedim. Canım acıyordu ama açabiliyordum. Karşımda mavinin en güzel tonuna sahip bir çift göz vardı. Acılarımı umursamadan güldüm.

''Dayım uyandı!'' Diye bağırıp boynuma sarıldı. Kalp atışlarını hissedebiliyordum. O kadar çok korkmuş ki sanki kalbi dışarıda atıyordu. Serumu umursamadan sarıldım küçük bedenine. O kadar çok sıkıyordum ki kollarımın arasında kaybolacaktı.

''Özledin mi beni?'' Başını kaldırmadan yanıtladı. Onu bilmiyordum ama ben özlemiştim. Kokusunu, derin mavi gözlerini, saçlarını... Kısaca her şeyi özlemiştim. Onsuz kalemsiz bir şair gibiydim, ilham perisi olan ama onu duyamayan...

''Hem de çok.'' Kokusunu içime çektim. Küçük bedeni nasıl yapıyor bilmiyorum ama kalbimin en derinliklerinden eski beni bulup çıkartıyordu.

''Emir, kalk dayının üstünden.'' Boynuma daha çok sardı incecik kollarını.

''Ama anne çok özledim onu.'' İsimlerimiz aynıydı. Eniştemin önerisi ile koyuldu.

İkimizde aynıydık. Beninle aynı tonda mavi göze ve sarı kahve karışımı saçlara sahipti. Aynı gün doğduk. Hayat bana benim küçüklüğümü gösteriyordu sanki. Ona her baktığımda kendimi görüyordum; benim klonum gibiydi, tavırları, konuşma şekli, dil hataları, telaffuz hataları... Korktuğum bana benzemesi değildi. Korktuğum şey ya benim gibi dayanaklı olamazsa ya benim onu bulduğum gibi o birini bulamaz ve kendine zarar verirse hatta intihar ederse. Acılarımı silkemeden daha sıkı sarıldım. Onsuz olamazdım ben. Ablamdan sonra odaya tanımadığım birçok kişi ve teyzemle kuzenlerim girdi. Ablamı elimle yanıma çağırdım.

''Teyzemle içeri girenler kim? Sen tanıyor musun?'' Bana uzaylı görmüş gibi bakıyordu. Cevap vereceği sırada içeri doktor girdi.

''Uyanmışız. Kendini nasıl hissediyorsun?''

''Tır çarpmış gibi.'' Başını defterden kaldırıp bana baktı ve güldü.

''Sana zaten tır çarptı. Yaşaman bile bir mucize. Bakalım beyninde hasar var mı?'' cebinde kalem gibi bir şey çıkartıp gözüme ışık tuttu. ''Buraya geldiğinde başında yara vardı ve kanıyordu. Çarpma sırasında mı oldu? Hatırladığın kadarıyla neler olduğunu anlatır mısın?''

''Şey başımda ki yara doğumum sırasında olmuş yere düşüncede patlamış olmalı. Kaza ya gelirsek, şezlongda oturuyordum sonra kulaklığımı takıp müzik dinlemeye başladım. Canım sıkılınca da yolun karşısında ki otelime gitmek istedim. Yoldan geçerken iki şarkı arasında ki boşlukta korna ve fren sesi duydum sonrası karanlık.'' Deftere bir şeyler yazıp tekrar bana baktı.

''Peki, hatırlayamadığın bir şey var mı?'' Başım ağrısa gidebildiğim en uzak anıma kadar düşündüm. Arada karanlık boşluklar vardı ama sorun etmiyordu, çizilmiş CD gibi sadece belli yerler yok.

''Şey aslında var. Müzik dinlemeye başlamadan önce ne yaptığımı hatırlamıyorum. Yani birileriyle mesajlaştım ama kimlerle ve ne yazdığım hakkında hiçbir halt hatırlamıyorum.'' Gerçekten beynimin o kısmı koca bir karanlıktı.

ATEŞ VE BUZ (Dilsizdir Benim Sevdalarım)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin