Buz Ateşi.

166 8 0
                                    

ATEŞ'İN AĞZINDAN

Başımın ağrımasıysa uyandım. Dün geceyi hatırlamıyordum. En son biri bana tecavüz edecekti. Aslında bu üçüncü kez olurdu. Birinde İstanbul'da okulda kalmıştım ve biri beni tutup erkekler tuvaletine çekmişti. Diğeri de burada evimize giren hırsız tarafındandı ve hamile kalmıştım. Bebek büyüyünce aldırmıştım ama adım bütün ilçede duyulunca annemler beni buraya yolladı.

Başımı sağ çevirip gözlerimi araladım. Gördüğüm şeyle yorganın altındaki vücuduma baktım. Dünkü giydiklerim duruyordu. Tekrardan taştan yaratılmış ama insan kıyafeti giymiş varlığa baktım. Yüzü kusursuzdu. Dudaklarına baktığımda kalbim halay çekmeye başladı. Kasları fazla belirgin olmasa da vardı. Altan birinci ve ikinci sıra arasında gazlı bez vardı. Evimde ultra taş bir çocuk uyuyordu. Parmak ucumda mutfağa gidip ekmek bıçağını aldım. Taş olsa da evimde bir yabancı vardı. Parmaklarımı açıp kapatarak bıçağı iyice kavradım. Nefesimi yavaş alırken tekrar parmak ucumda odama gittim.

Bu varlığa kıyılır mı? İç sesimin uyarısıyla tekrar baktım ona. Dünyanın senin gibi birini kaybetmesi kötü olacak, hem de çok kötü. Dudaklarımı yalayıp nefes verdim. Yüzüne yaklaştıkça beynim de silik anılar beliriyordu.

Çakan şimşeklerle akşamı hatırladım. Biri beni kurtarmıştı ama adam çakı ile kurtarıcıma saldırmıştı. Birazda hızlanıp yanına gittim. Nefesi yüzüme vurunca kendimden geçtim. Beş tane sevgilim olmuştu ama hiç biri böyle hissettirmemişti. Yüzünü yakından görmemle konuşmamızı hatırladım. Adı Emirdi sanırım.

''Bıçağı bırak.'' Gözlerimi sonuna kadar açtım. İstemsizce bıçağı ona doğrulttum.

''Sen dün gece beni kurtaran kişisin, dimi?'' Ayağa kalkıp saçlarını geriye attı. Kalbimin attığından şüpheliyim.

''Evet, seni kurtaran bendim ve o şeyi indir.'' İşaret parmağıyla bıçağı kenara itti.

''Teşekkür ederim ve kahvaltıya kalırsan sevinirim.'' Tek kaşını kaldırıp bana baktı. Sanırım biraz abartım. Evet kesinlikle abarttım. Tanımadığın insanı kahvaltıya davet etmekte ne? Hay aklıma...

''Tanımadığın birini kahvaltıya kalmasını istiyorsun neden?'' Şüpheyle dolu bir adım attı. Gözleri okyanus gibiydi. Donmuş ve üstü buz tutmuş bir okyanus. Buzun altındaysa gerçekleri vardı, azda olsa görmüştüm onu. Gerçek onu. Bakışları insan kalbini soğutuyordu.

''Teşekkür için ve o bezi değiştirmen gerek fazla kanlı.'' İşaret parmağımla gösterdim. Kaslarını yakından görüyordum. Ateş çemberinin ortasında kalmıştım. Her yerim, her hücrem yanıyordu.

Hormonlara sahip çık Ateş. Hızlı adımlarla banyoya gidip çantayı aldım. Aynaya baktığımda kızarmıştım. Elimle hava yapıp geçmesini bekledim. İçeri girdiğimde bandı çıkarmaya çalışıyordu ama beceremiyordu. Başımı sallayıp elimdekini ona verdim ve önünde eğilip yarayla aynı hizaya geldim.

Derin birkaç nefes alıp bir elimi bandın üstüne koydum diğeriyle de ucunu çekmeye çalışıyordu ama bu sırada parmağım baklavasına değiyordu. Tenine değince midemde kelebekler uçmaya başladı. Bandı yavaşça sökerken yapışan dersi gelmesin diye elimi bandın arkasından sürüyordum. Vücudu kasılmaya başladı. Annemi arayıp bunların neler olduğunu sormalıyım. Bandı çıkardıktan sonra çantadan büyük kare şeklinde yara bandı alıp yapıştırdım. Elimle üstünden geçtim.

Hızla ayağa katlım ama burunlarımız birbirine değdi. Dudaklarımız arasında 5 santim ya vardı ya yoktu. İstemsizce dudaklarına baktım. Beynim durmuş, kalbim çarpıyordu. Çarparken de adını söylüyordu sanki. Gözlerinin kararıyordu, okyanus mavisi bir anda laciverte dönmüştü. Göğsünün hızla inip şiştiğini hissediyordum. Nefesi yüzüme değdiğinde yüzüm alev alıyordu. Neydi bu his? Hoşlanmak mı yoksa daha fazlası, daha kötüsü mü? Bağlanmış mıydım ona? Onun buz gibi soğuk ateşinde yanacak mıydım yoksa?

ATEŞ VE BUZ (Dilsizdir Benim Sevdalarım)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin