ACI

157 10 0
                                    

DIŞARDAN ANLATIM (İLAHİ BAKIŞ AÇISI)

Genç adam başına giren ağrıyla gözlerini açtı ve yerdeki kıyafetlere baktı. Yerde gördüğü kırmızı etekle başını yana çevirdi ve hızla geri çekildi.

‘’Sende kimsin?’’ korkuyla sormuştu bu soruları. Gerçeklerden korkuyordu. Dün geceye dair hiçbir şey hatırlamıyordu.

‘’Dün gece böyle demiyordun ama.’’ Hıçkırık sesiyle başını kapıya çevirdi ve o an kalbi durdu.

‘’Ateş?’’ sesi çok kısık çıkmıştı, kendi bile zor duymuştu. Ateş koşarak evden çıktı. Emir kalkmak istedi ama yanında ki kız onu tuttu.

‘’Bırak beni!’’ öfkeyle bağırdı genç. Yataktan kalktığı gibi yerdeki kıyafetlerini giydi ve hızla dışarı çıktı ama yetişememişti. Alev bir taksiye binip yola koyulmuştu çoktan. Sinirle ellerini dağınık saçlarından geçirdi. Hırsla yukarı çıkıp kızın resmini çekti ve kolundan tuttuğu gibi evden dışarı attı. Genç kız gözyaşlarını bırakmıştı çoktan. Taksi şoförü bir peçete uzattı kıza.

Taksi durduğunda parasını verip taksiden indi ve evine girdi genç kız. Odasına girdi ve üstünü değiştirdi. Hala ağlıyordu. Aldatılmanın, ihanete uğramanın verdiği acıyı ilk kez tadıyordu. Kapı yumruklandı.

‘’Ateş!’’ bu sesi tanıyordu. Esin sahibini görmek istemiyordu, onun sesini duymak istemiyordu artık.

‘’Ateş çık dışarı konuşalım. Sandığın gibi değil.’’ Kız konuşmadan kapının yanına gitti ve elini kapının üstüne koydu. Konuşmak istiyordu ama kalbinde ki acı engelliyordu onu.

‘’Ateş lütfen aç kapıyı.’’ Genç elini kapıya koydu. Orada olduğunu biliyordu ama onu görmeye ihtiyacı vardı. Telefonu çalınca elini kapıdan çekti ve aramayı cevapladı.

‘’Efendim, aradığınız kızı buldum. Bilgilerini mesaj olarak atıyorum size.’’ Tekrar kapıya baktı ve merdivenlerden aşağı inip arabasına bindi. Gazı sonuna kadar kökledi ve gelen mesajda yazan adrese sürdü.

Burak duyduğu şeyle arabasına bindi ve hızla Çeşme’ye sürmeye başladı. İlçeye girdiğinde telefonunu çıkartıp Tuğba’yı aradı.

‘’Aşağı in geliyorum.’’ Sesi bir buz kadar soğuk çıkmıştı. Kardeşleri onun için her şeyiydi. Onların bir tek gözyaşına yapamayacağı şey yoktu. Tuğba telefona öylece bakıyordu. Neler olduğunu bilmiyordu ve içinden bir ses kötü şeyler olacak diyordu. Üstüne bir şeyler alıp aşağı indi. Nişanlısını görünce gülümseyerek yanına gitti ve arabaya bindi. Sevgilisinin yüzü bir buz gibi sopsoğuktu. Bir şeylerin ters gittiğine emindi artık.

Genç gazı kökledi ve bir uçuruma doğru sürmeye başladı. Yanında ki kız ona bakıyor ve soru sormak istiyordu ama o sadece yola adaklanmıştı. Uçuruma vardıklarında arabayı durdurdu ve kapıyı kırarcasına kapatarak dışarı çıktı. Genç kızda arkasından çıktı.

‘’Neler olduğunu bana da söyleyecek misin?’’ genç sinirle arkasına döndü.

‘’Kuzenin kardeşimi aldattı.’’ Kız şok yaşıyordu. Onu çok iyi tanıyordu. Kuzeninin böyle bir şey yapacağına inanmıyordu.

‘’İnanmıyorum.’’ Gözlerinden bir damla düştü yere. Neden ağladığını bilmiyordu ama kalbinde büyük bir boşluk oluşmuştu.

‘’Kime? Bana mı kuzeninin yaptığına mı?’’

‘’Sana. Kuzenim asla böyle bir şey yapmaz.’’

‘’Sende onun gibisin dimi? Yalan söyleyip insanları kandırmak sizin aile geleneğiniz dimi?’’ Öfkeyle bağırdı genç, kız bir adım geri gitti korkuyla. Gözlerinden yaşlar süzülmeye başlamıştı. Kalbi bin bir parçaya ayrılmıştı. Genç yaptığı hatanın farkına varmıştı ama artık çok geçti. Kız elinde ki yüzüğü çıkartıp Burak’a yaklaştı bir iki adım.

‘’Eğer benim bir sürtük olduğu düşünüyorsan, ailemin yalancı ve insanların duygularıyla oynamaktan zevk aldığını düşünüyorsan al bu yüzü başka bir kıza ver.’’ Avucunda sıktığı yüzüğü gencin yüzüne attı ve yürümeye başladı.

‘’Tuğba.’’ Genç, kızın elini tuttu ama kız elini hızla çekti.

‘’Sakın bana dokunma!’’ Koşarak oradan uzaklaştı. Burak eğilip yerden yüzüğü aldı ve uçurumun kenarına oturdu ve ayakları altında ki şehre baktı. İstemeden söylemişti o sözleri, sevdiği kadının kalbini parçalamıştı. Nefret ediyordu kendinden.

Alev, ağabeyinden öğrendiği haberle telefonundan sevgilisini aradı ama geç kalmıştı. Sevgilisi, ablasından her şeyi öğrenmişti.

‘’Efendim.’’ İstemeden de olsa sesi çok ince çıkmıştı.

‘’Efendim Alev, bir şey mi oldu?’’

‘’Buluşalım mı, önemli.’’

‘’Tamam.’’ Telefonu kulağından uzaklaştırıp yatağa bıraktı. Üstünü değiştirip aşağı indi. Sevgilisi gelince sahile indiler. Genç kız sormak istiyordu ama korkuyordu ya aynı şeyi kendisi de yaşarsa. Ağabeyi yaptığı şeyden pişmandı. Alev’de kaybetmek istemiyordu yeni bulduğu aşkını, kalbinin sahibini. Tuna onu kendine çevirdi.

‘’Sormak istediğini sor Alev.’’ Kız yutkundu ve cesaretini toplayıp gencin gözlerine baktı.

‘’Kuzenin ablamı aldatmış, doğru mu?’’ kızın kalbi çok hızlı atıyordu, korkuyordu ağabeyinin yaşadığını yaşamaktan, tekrardan sevdiği birini kaybetmekten. Tuna görmüştü kızın korkusunu gözlerinde. Yaklaştı ona ve ellerini ellerinin arasına aldı.

‘’Korkma.’’ Şefkat vardı sesinde, kızın korkusu zayıflamıştı ama geçmemişti. ‘’Seni asla bırakmam. Olaylar doğruysa da inanmıyorum. Kuzenimi tanırım o böyle bir şey yapmaz ama onların ayrılığı bizi etkilemesin, lütfen.’’ Kızın korkusu daha da hafiflemişti. Sıkıca sarıldı ona. Tuna da sarıldı ve güven verircesine öptü saçlarını.

Adrese vardığında Emir arabasından indi ve iki katlı müstakil eve baktı. Gözleri sinirden kıpkırmızı olmuştu. Hızlı adımlarla kapının yanına vardı ve hırsla zili çaldı. Kapı açıldığında sabah yanında gördüğü sarışın kızı gördü ve boynunu sıkıp içeri soktu ve kapıyı ayağıyla kapattı.

‘’Beni mi özledin aşkım?’’ sürtükler gibi ağzını yayarak konuşmuştu. Emir yüzünü ekşitip kıza bağırdı.

‘’Neden yaptın bunu?’’

‘’Hadi ama intikam diye bir şey var, bilmiyor musun?’’

‘’Kimsin sen?’’

‘’Tanımadın mı beni? Haklısın aslında, saçlarımı sarıya boyattım. Siyah olarak düşün onları.’’ Genç düşündü ve aklında çakan şimşekle kıza baktı.

‘’O gece barda bıçakladığım kızsın.’’

‘’Doğru tahmin.’’ Cebinden silahını çıkartıp anlına dayadı kızın.

‘’Son cümlen ne?’’

‘’Seni cehennemde bekliyor olacağım aşkım.’’ Gözünü dahi kırpmadan tetiğe bastı ve kızın beyni salona dağıldı. Genç evden çıktı ve arabasına binip telefonundan birini aradı.

‘’Ali, attığın adrese birini yolla ve cesedi yok et gerekirse intihar süsü ver.’’ Telefonu kapatıp diğer koltukta ki kutuya baktı. Aşkı niçin aldığı bir hediyeydi. Kızın evine vardığında kutuyu alıp kızın evine çıktı ve kapıyı çaldı. Genç kız yine onun geldiğini biliyordu, açmadı. Kapıya sırtını verip yere oturdu. Gözyaşları hala akıyordu. Gençte sırtını kapıya verip oturdu. O da ağlıyordu.

‘’Benim için fazla mükemmeldin zaten.’’ Genç, hediye kutusunu kapı önüne koyup ayağa kalktı ve son kez kapıya, kapı ardında duran sevgilisine baktı.

‘’Benim karanlığıma doğan güneştin sen ama karanlığım ışığını yok ediyordu. Bir çiçek gibi solmana, bir ampul gibi sönmene izin veremem. Elveda kalbimin tek sahibi, benim için fazla mükemmel olan kız.’’

SELAM. DÖNDÜM DEMEK İSTERDİM AMA DÖNMEDİM. BOŞ ZAMANLARIMDA YAZDIĞIM BİR BÖLÜM VE EVET BİLİYORUM KISA OLDU.

ATEŞ VE BUZ (Dilsizdir Benim Sevdalarım)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin