40~[Suçluluk]

473 66 55
                                    

SHava çocukların tarafındaymış gibi güzeldi. Meltem esiyor, sokaktaki herkesin suratını gıdıklıyordu. İnsanlar şehrin bir ucundaki curcunadan habersiz kendi hayat koşuşturmacalarında savruluyorlardı. Her yer insan seli doluydu. Bu sel kesintisiz şekilde çağlayarak akıp gidiyordu. Kim nereden bilebilirdi ki şehrin bir ucunda bir aile dramının gerçekleştiğini?

Ay güzel hüzmelerini ufak saydam bulutlar arasından şehre yayıyordu. İnsanlar gece olmasına rağmen eğlencelerine devam edebilmek için barlara akın ediyor, yarın yokmuşcasına içmeyi hayal ediyorlardı.

Yoongi ve diğerleri de az önceki olayı sindirmiş bir şekilde bu uçsuz bucaksız sokaklarda insan seline karşı salınarak yürüyorlardı. Yoongi'nin babası çocukların saldırılarına dayanamayarak polisi çağırdığında çocuklar hiçbir şey düşünmeden koşarak evden uzaklaşmışlardı. Tek sorun Yoongi'nin yarın sabah bunların hiçbirini hatırlamayacak olmasıydı.

Çocukların hepsinin sırtında aynı yük vardı; Yoongi'nin hayatını mahvettik...

Hepsi yaptıkları fevri davranışın yükünü omuzlarında hissedermiş gibi kambur yürürken aralarındaki mutlu tek kişi Yoongi'ydi. Şu an yapılan şeyden eğleniyordu ama yarın sabah eğlenmeyeceği kesindi.

Jimin meltemin okşadığı gibi dudaklarını konuşmaya başlamak için usulca yaladı. Dakikalardır ölüm sessizliğinin dolandığı sokakta ilk defa ses çıkaran birisi olacaktı sonunda.

"Yapacağımız planı sikeyim Jeongguk..."

Üzerindeki yük ona ağır geliyordu. Yoongi'yi babası ile karşı karşıya getirdiği için yaşadığı pişmanlık boğazında bir yumrunun durmasına neden oluyordu. Bir yandan sarhoş Yoongi'yi taşımak da ona ağır gelenlerden birisiydi. Onun yüzünden şu an Yoongi sarhoştu.

Jeongguk da usulca kuru dudaklarını yaladı. Plan ondan çıkmıştı ve olayların bu hale gelebileceğini asla tahmin etmemişti. O da en az diğerleri kadar hatta diğerlerinden daha fazla pişmanlık duyuyordu.

"Bir daha asla Yoongi hyunga içirmiyoruz..."

Diğerleri Jeongguk'u onaylayan mırıltılar çıkardı. Buna Namjoon bile dahildi. Bu zamana kadar Yoongi'ye yaptıkları gözünün önünde oynayıp duruyordu. Kalbi bile ağrımaya başlamıştı pişmanlık duygusuyla.

"Yoongi'nin hayatını mahvettik sanırım."

Herkesin aklında dolanan cümleyi söze dökebilecek cesareti tek Namjoon bulmuştu. Namjoon diğerlerine göz gezdirdiğinde benzer yüzler ile karşılaştı. Herkesin pişmanlığı yüzünden okunuyordu. Yoongi kıkırdayarak saçlarını yüzünden çekti. Diğerleri ona bakarken yüzündeki gülüş herkesi ürpertti.

"Nolmuş benim hayatıma?"

Herkesi ölüm sessizliğine sokacak o soruyu sordu Yoongi. Diğerleri ise bu soruyu cevaplayacak cesareti kendilerinde bulamadılar. Ölüm sessizliğini bozan şey önlerinden geçtikleri bir gece kulübünün içinden gelen müzik sesiydi. Yoongi bakışlarını gece kulübüne çevirerek Jimin'in kolunun altından çıktı. Resmen gece kulübü onu kendisine çekiyordu.

Çocuklar dibe batmıştı, Yoongi ise hayatının zirvesini yaşıyordu. Herkes aynı hissi hissediyordu; çünkü yaşamın zirvesi de dibi de aynı şekilde hissedilir...

"İçeriye gireceğim."

Yalpalayan adımlarla kulübe doğru adımladı. Kimse onu tutma tenezzülünde bulunmadı. Herkesin kafasındaki düşünceler ortaktı; madem bu gece hayatını mahvettik, bari son kez eğlensin.

Diğerleri seslerini çıkarmadan Yoongi'nin arkasından içeriye girdiler. İçerisi tamamen bambaşka bir dünyadan olan insanlarla doluydu. Hiçbir dertleri yokmuş gibi içenler, dans edenler. Hepsi sanki bu gece ölecekmiş yarın sabah güneş doğduğunda burada olmayacaklarmış gibi dağıtıyorlardı. Belki de sabahı görmek istemedikleri için bu kadar içiyorlardı...

Yoongi bar tezgahına usulca giderken diğerleri tek sıra halinde onu takip ediyordu. İçerisi her ne kadar eğlenceli bir mekan gibi gözükse de kasvetli bir havası vardı. Çocukları tüm bu insanlar boğuyordu. Halbuki onlar da kendi istekleriyle burada olsalardı onlar da bu insanların bir parçası olacaktı. Omuzlarında hissettikleri o pişmanlık duygusu insanlar sanki üzerlerine geliyormuş gibi hissetmelerine neden oluyordu.

Etraftaki müzik altında derin anlamlar varmış gibi geliyordu çocukların kulağına. Bu suçluluk hissiyle yarın sabahı nasıl göreceklerdi merak ediyorlardı.

Yoongi bar tezgahının dibindeki yüksek tabureye oturup elini şıklattı. Etraftaki herkes çoktan kafayı bulmuş, kendi isimlerini bile unutacak kadar içmiş ve bu gece kendilerine eşlik edecek yabancı bedenleri bulmuşlardı.

Barmen Yoongi'nin önünde durarak Yoongi'yi duyabilmek amacıyla başını eğdi.

"Bir cin tonik."

Yoongi'nin söylediğiyle başını sallayarak bar tezgahının diğer ucuna adımladı. Diğer altı kişi de üçer üçer durarak Yoongi'nin sağına ve soluna oturdu. Hiçbir şey düşünemeyen bu altı beden sabaha kadar sadece Yoongi'nin istediklerini yapacaklardı. Bu suçluluk hissinden anca böyle sabaha çıkabilirlerdi.

Barmen, Yoongi'nin toniğini getirince Yoongi gülerek bardağı eline aldı. Hiçbir şey hissetmiyordu Yoongi, müzikten başka. Kendi ismini doğru hatırladığından bile emin değildi şu an. Zaten şu an kendi ismi de umurunda değildi. Umurunda olan tek şey kulaklarını patlatacak kadar yüksek sesle çalan müzikti.

O gece bar kapanana kadar Yoongi içti. Bar kapandığında ise onu Hoseok ve Seokjin eve taşıdı. Jimin bara girdiğinden beri tırnaklarını ısırıyordu. Bu suçluluk bedenine fazlasıyla ağır geliyor, ağlamamak için zor tutuyordu kendisini.

Jimin'in evine girdiklerinde herkes soluk soluğa kalmıştı. Jimin herkese su getirdi. Yoongi ise yere uzanmış gülüyordu. Yoongi hayatında hiç gülmediği kadar çok gülüyordu. Alkol kesinlikle Yoongi'ye iyi gelmemişti.

Yoongi başını kaldırarak dudaklarını yaladı.

"Daha içki yok mu?"

Jimin derin bir nefes verdi. Bu geceden etiyle kemiğiyle nefret etmişti. Her şey daha ne kadar kötü olabilir diyordu içinden. Yoongi ise fazlasıyla uçuktu...

-

Sabah güneş doğduğunda yatağında kıpırdanan ilk beden Jimin'di. Tüm gece uyuyamamıştı. Yanında hala mışıl mışıl uyuyan Yoongi'ye bakışlarını çevirdiğinde dudaklarını birbirine bastırdı. Ne kadar masum uyuyordu Yoongi.

Sanki dün gece hayatı mahvolmamış gibi uyuyordu yanı başında. Jimin artık kalbinin ağrılarına dayanamayarak saatler önce sessizce gözyaşları dökmeye başlamıştı. Yanı başında sızan Yoongi'nin ise hiçbir şeyden haberi yoktu.

Jimin yataktan kalkarak elini yüzünü yıkamaya gitti. Gözleri şişmiş, dudakları kurumuştu. Defalarca soğuk suyu yüzüne çarptı. Sanki her şeyin rüya olması mümkünmüş olsun diye içinden dualar ediyordu. Dün gece keşke yaşanmamış olsa diyordu.

Diğerleri de uyku ile uyanıklık arasındalardı. Hepsi salona sıralanmış bazen birbirlerine bakıyorlar bazen de gözleri yorgunlukla dalıyordu. Herkesin kafasında tek bir isim vardı; Yoongi.

Jimin odaya geri döndüğünde Yoongi'nin bugün hiç uyanmamasını istiyordu. Çünkü Yoongi uyandığında gece olanları anlatacak cesareti kendisinde bulamıyordu. Nasıl söylerdi ki babasını taşladıklarını?

Bu derin suçluluk gruptaki herkesi öldürecek gibiydi. Ama her zaman olduğu gibi bu olay sonrasında da zaman geçti ve kimsenin istemediği o şey gerçekleşti: Yoongi sonunda uykusundan uyandı...

𝑺𝒊𝒍𝒍𝒂𝒈𝒆 | yoonmin|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin