Gün yavaşça doğuyor, aralık perdeden güneş ışığı küçük hüzmeleriyle odaya sızıyordu. Hoseok'un evi ise tam bir savaş alanıydı...
Hoseok giriş kapısında sırtını duvara yaslayarak sızmıştı. Jeongguk yemek masasının üstünde, Taehyung ise sandalyelerden birisine oturarak başını Jeongguk'un karnına koymuş haldeydi. Seokjin her ne kadar düzgün bir şekilde kanepeye yatmış olsa da yere düşmüş, yerde uyuyakalan Jimin'in yanına yuvarlanmıştı. Namjoon ise diğer herkesin üstüne battaniye örtüp Hoseok'un yatağına uzanmıştı. Tek sorun deli gibi yatan grubun hiçbirinin üstünde battaniyenin kalmamış olmasıydı.
Yoongi ise tüm gece yaşadıklarını düşünmüştü. Jimin'in söylediklerine de kendi söylediklerine de inanamıyordu. Neydi ki o söylediği sözler? Nasıl ağzından öyle sözler çıkabilmişti ki? Kendisine cidden inanamıyordu...
Yattığı yerden uyanan ilk kişi gözüne vuran güneş ışınları sayesinde Seokjin olmuştu. Kaşlarını çatarak biraz huysuzlanmış sonrasında sinirle oflayarak yerden doğrulmuştu. Sırtındaki ağrıyla sızlanarak ensesini ovalamaya başladı. Gözlerini ovalayarak etrafına bakındığında derin bir nefes verdi.
"Tiplere bak..."
Derin bir nefes vererek sırtını kanepeye yasladığında geceden kalan hayal meyal hatırladığı şeylerle gözleri açılmıştı. Namjoon...
"Siktir, Namjoon ile biz öpüştük!"
Ellerini başının arasına alarak şakaklarını ovalamaya başladı. Nasıl öpüşmüşlerdi...
Namjoon çalan alarmıyla uyandığında sinirle ofladı.
"Haftasonu alarmımı kapatmayı unutmuşum..."
Yataktan doğrularak saçlarını karıştırıp etrafına bakındı. Her ne kadar gece fazla içmemesine rağmen olanları iyi hatırlıyor olsa da başının ağrısıyla kaşları çatıldı. Aklına dolan anla birkaç saniye duraksayarak, dudaklarına dokundu.
"Ben, Jin ile öpüştüm..."
Dudaklarını birbirine bastırarak zevkle kıvrılmalarını engellemeden gülmeye başladı. Birden gözleri parıldamış, hatırladığı anla içi huzurla dolmuştu. Boğazını temizleyerek yataktan kalkıp bir hışımla kapıyı açtı.
Jin kapı sesiyle başını kaldırdığında afallamış, etrafına bakınıp sonrasında ensesini ovalamaya başlamıştı. Namjoon, beden dilinin söylediklerini kitap gibi okuyabilen birisiydi. Jin'in dün geceki öpüşmeden rahatsız olma ihtimali zihnine düştüğünde sertçe alt dudağını ısırdı. Bu fikir onu fazlaca rahatsız etmişti.
"Günaydın."
Jin ağzında gevelediği günaydınla boğazını temizleyerek yerde iki büklüm yatan Jimin'i sallamaya başladı.
"Jimin kalk hadi..."
Namjoon saçlarını karıştırarak başını çevirdiğinde kapının orda hala uyuyor olan Hoseok'un görüş alanına girmesiyle yanına çökerek omzunu dürtmeye başladı.
"Hoseok uyan hadi sabah oldu."
Jimin'in ve Hoseok'un mırıldanarak uyanmasıyla Jin ve Namjoon aynı anda Taehyung ve Jeongguk çiftine adımladığında Jin tekrar ensesini kaşıyarak arkasında kalan mutfağı eliyle işaret etti.
"Ben en iyisi kahvaltı hazırlayayım..."
Namjoon'un hiçbir şey söylemesine izin vermeden arkasını dönüp giden Jin ile Namjoon yanaklarının içini ısırarak masada hala uyuyan çifte yaklaştı.
"Taehyung, Jeongguk hadi uyanın. Kahvaltı yapacağız."
Taehyung ağrıyan beli ile doğrulduğunda belini tutarak ağzından acı dolu bir inleme kaçırmıştı. Jeongguk başını kaldırarak önce Namjoon'a sonra da Taehyung'a bakarak başını kaldırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑺𝒊𝒍𝒍𝒂𝒈𝒆 | yoonmin|
Fanfic+82**********: Ağlama. Park Jimin: Kimsiniz? +82**********: Sadece, ağlamanı istemeyen birisi... Yoongi sana hakaret ederken seni koruyamadığım için üzgünüm.