Jimin arkadaşlarıyla yediği yemekle kanepede uyuyakalmıştı. Taehyung ve Jeongguk, Taehyung'un odasında uyuyor; diğer üçlü ise Taehyung'un annesinin hazırladığı misafir odasında uyuyorlardı. Jin uyumaya gitmeden önce Jimin'in üstünü güzelce örttü. Arkadaşının üşütmesini istemiyordu.
Jimin, rüyalardan rüyalara geçerken Min Yoongi ne olduğunu bilmediği duygu ile dışarıdaki soğukta savaşıyordu. Neydi Jimin'den istediği mesela? Ya da Jimin kendisinden ne istiyordu? Bunlara hiçbir yanıt bulamıyor, vücudundaki morluklara bir de kalp ağrısı ekleniyordu.
Neydi bu çözemediği mide krampları. Jimin'den haber alamayınca döktüğü soğuk terler. Jimin'in gülüşünü görünce içini ısıtan o his de neydi?
Bir şeyleri özlüyormuş gibi hissediyordu ama daha önce sevgi görmeyen birisi sevgiyi nasıl özleyebilirdi ki...
Güvenliklerden izin alarak ağır adımlarla dışarıya adımladı. Evleri denizin biraz ötesindeki ormanın kısmen içindeydi.
Her gece bu orman eşlik ederdi yalnızlığına. Ne olduğunu bilmediği sevgilere hasret kalırdı denizin haykırırcasına kıyıya vuran dalgalarıyla.
Annesini özlüyordu mesela. Yani ona karşı olan hislerinin özlem olduğunu düşünüyordu. Daha doğrusu onu tanımadan nasıl özleyeceğini düşünüyordu. Hiçbir duyguya ve düşünceye anlam veremiyordu. Onun bildiği tek şey babasının kuklası olmaktı. O hiçbir zaman duygulara sahip olmamıştı.
Kuma usulca adımlarken esen rüzgar resmen düşüncelerine eşlik edermiş gibi durgundu. Tenini usulca okşayıp geçiyor, onu rahatsız etmiyordu. Yoongi ise donuk bakışlarıyla sadece dalgaları izliyordu. Kafasında yüzlerce soru vardı ama bunları tek başına bulması imkansızdı. Birisine danışması da imkansızdı çünkü daha önce hiç arkadaşı olmamıştı. Jimin'e de ona olan hislerini soramazdı tabii ki de. Kendisi öylece anlamlandırmaya çalışıyordu kalp sızısını...
Onunla anonim olarak konuşması bile yanlış geliyordu mesela. AgustD ismiyle konuşsa bile o yine de Min Yoongi'ydi. Bir zaman sonra Jimin onu görmek istediğinde Min Yoongi olarak karşısına çıktığında Jimin'in ondan uzaklaşmasından çok korkuyordu.
Kendisine zorbalık yapan birisinin aylarca anonim olarak konuştuğu kişi çıkmasını kim kaldırabilirdi ki?
Ondan uzak durmalıydı... Jimin'den kesinlikle uzak durmalıydı. Yoongi olarak da AgustD olarak da.
Ama yapamıyordu işte. Ondan uzak kalsa da zihninden çıkaramıyordu karşısında korkusuzca duruşunu. Zihnine kazınmış gibiydi Jimin. Asla çıkmıyordu. Oraya yer edinmişti resmen.
Ona zarar veriyordu. Ama bir yandan AgustD olarak da onarıyordu. Ona iyi geliyordu. Onunla hep konuşmak istiyordu. Min Yoongi olmasa onunla karşı karşıya gelmek de istiyordu. Bu sefer o gülüşlerin odak noktası olmak istiyordu. Jimin'in kendisine gülmesini çok istiyordu.
Kuma oturdu yavaşça. Her babasıyla kavgasında buraya gelir, sakinleşene kadar otururdu. Halbuki babasıyla bugün konuşmamıştı bile. Keyfi yerinde olması gerekiyordu. Ama değildi işte.
Jimin kafasını allak bullak ediyor, kendisinden beklenmeyen davranışlar sergilemesine neden oluyordu. Mesela sarılmak istiyordu Jimin'e. Daha önce kimseye sarılmamıştı halbuki.
Jimin'in kollarında olmak nasıl hissettirir merak ediyordu.
Elini tutmak istiyordu mesela. Hyunwoo ona dirseğini geçirdiğinde onu yerden kaldırdığında elini tutmuştu bir kere. Ama çok anlık bir şeydi. Altında hiçbir mâna da yoktu. Neden istediğini de anlamıyordu. Sadece, tutmak istiyordu işte. Bir amacı olmadan, sadece tutmak istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑺𝒊𝒍𝒍𝒂𝒈𝒆 | yoonmin|
Fanfic+82**********: Ağlama. Park Jimin: Kimsiniz? +82**********: Sadece, ağlamanı istemeyen birisi... Yoongi sana hakaret ederken seni koruyamadığım için üzgünüm.