Yine zorla uyandığım ve kahvaltı yapamadığım bir sabah. Galiba artık kahvaltı hayalleri kurmayı bırakmalıydım. okula geldiğimde ilk dersimizi rehber hocasının aldığını öğrenmiştim. Buna seviniyorum çünkü dersimiz coğrafya ve ben coğrafyadan nefret ederim.
Nazan hoca içeriye girdiğinde bende yatma pozisyonuna geçmiştim bile. "Hiç yatma Cüneyt bu anlattıklarımı harfi harfine dinleyeceksin." Pes ederek kafamı sıradan kaldırdım. Sınıfta zaten az olan kişilerin çoğu da yatarken gelip bana çatması sinirlerimi bozsa da bir şey demedim. 1 ders boyunca hatta tenefüsümüzü de alarak bu sene boyunca sınava kadar yapmamız gerekenler hakkında konuşmuştu. Sonunda bitirdiğinde nefes almaya ihtiyacım olduğunu hissederek bizimkilerle birlikte ayağa kalkmıştım ki duyduğum sesle bunun gerçekleşmeyeceğini anladım.
"Bana yardım eder misin Cüneyt?" Ses Asaf hocaya aitti. "Neden ben?" bıkkınlıkla sorduğum soruya "Çünkü şuan da sadece senin adını hatırlıyorum." diye yanıt verdi. Hemen sınıfta ki bazı kızlar "Biz yardım ederiz hocam" deseler de "Gerek yok kızlar Cüneyt yardım eder bana değil mi Cüneyt?" İstemeye istemeye kafamı salladım. Arkasını döndüğünde kendimi boğuyormuş gibi davrandığımda Mert gülerek kafama bir tane geçirdi.
O önde ben arkada bodrumda ki depo gibi bir yere geldik. İçeride ki birkaç koliyi bana uzattığında almak için elimi kolinin altına koydum. Ellerimiz temas etmişti. Garip garip baktım ellerimize. O ellerini çekince artık koliler benim kucağımdaydı. Kolay kaldırmasına kanarak hafif olduğunu düşünmüştüm ama hiç de sandığım gibi değildi. Neyse ki ağırlık kaldırmaya alışkındım. "Bunlar matematik uygulamaları sınıfına gidecek. Götürdükten sonra geri gelmene gerek yok gerisini ben hallederim." Daha içeri de gördüğüm kadarıyla 5 koli vardı. Tek başına taşıması imkansızdı. Beni zorla getirdikten sonra neden böyle dediğini anlamasam da çok kurcalamadan bir kafa hareketiyle çıktım depodan. İşime gelirdi sonuçta.
Tenefüsün bitmesine az kaldığı için direkt sınıfa geçtim. Bizimkiler daha gelmemişti. Sırama kafamı koydum. Ders başlamıştı ama kafamı hiç kaldırasım yoktu. Tam dalmışken kafama birinin vurmasıyla uyandım. "Hoca kaldır dedi valla" Gram inanmamıştım tabiki. Piç piç gülen Mert' e tam elimin tersiyle vuracaktım ki Bulut bir tane geçirince şokla ona döndü. "Ne vuruyorsun lan karıma" İkisine de göz devirip hangi ders olduğunu bile anlamadığım dersi dinlemeye başladım.
Yine tam uyku mooduna geçmişken kapı tıklatıldı. İçeriye giren nöbetçi öğrenci "Cüneyt Yalçın'ı rehber hocası çağırıyor hocam." Daha ilk ders görüştük ne söyleyecek olabilir ki? "Çıkabilirsin Cüneyt." Kafamı sallayıp çıktım sınıftan.
Vakit geçsin diye kaplumbağa kadar yavaş bir şekilde indim merdivenlerden. İçeri girdiğimde Nazan hoca önünde ki kağıtlarla ilgileniyordu. "Ah geldin mi Cüneyt geç otur. Sana söyleyeceklerim var." Bir şey demeden sandalyenin birine oturdum. Konuşmaya başlamasını beklerken şimdiden sıkıldığımı hissediyordum.
"Cüneyt nasılsın nasıl gidiyor?"
"Aynı hocam." Kafasını salladı. Başka bir şey demeden konuşmasını bekledim.
"Biliyorsun ki artık 12. Sınıfsın ve malum çok iyi bir öğrenci olmadığını ikimiz de biliyoruz." Nereye varacağını anlamamıştım ama kısa kesse iyi olurdu. "Başarılı olmak için de çabalaman gerekiyor. Bu yüzden senin özel ders almanı istiyorum." Ne? Ne alaka şimdi? Ben neden özel ders alayım?
"Hocam bence hiç gerek yok." Diyip ayaklanmıştım ki "Cüneyt maalesef böyle bir şansın yok. Baban özel olarak istedi." Şimdi anlamıştım derdini. Babam emretmişti yani. "Burdan ne kadar çok gitmek istedigini de biliyorum ama bunun için hiçbir harekette bulunmuyorsun. En azından düzgün bir üniversite kazanırsan her şey senin için daha iyi olur. Bunu kabul etmezsen bütün hocalarınla konuşurum ve emin ol hepsi üzerinde durur. Üstüne bir de anneni çağırmak zorunda kalabilirim." Babamdan korktuğu için annemi çağırmakla tehdit ediyordu.
Babam başarıya bağımlı bir adamdı. Kendi başarılı olmak için çok emek vermişti ve elindekileri kaybetmek istemiyordu. Korkuları da bana yansıyordu. Çünkü ondan sonra islerini benim devralmami istiyordu. Bunun için yapabileceği her şeyi yapıp üstümde baskı kuruyordu. Bana baskı kuramadigi yerde de etrafımdaki insanlara baskı kuruyordu.
"Yani mecburum." Yani dercesine kafasını salladı. Odada ki pencerelere baktım. Acaba atlasam ölür müydüm? "Hangi dersten alacağım?"
"Öncelikle matematik dersinden alacaksın. Sonrasına daha sonra bakarız. Asaf hocanla konuştum bile seve seve kabul etti. Ders zamanlarını da kendinize göre ayarlarsınız orasını bilmiyorum." Bire bir hocayla yüz yüze baş başa. Sorulardan kaçma ihtimalim de yok yani. Ama kabul etmezsem de bu sefer bütün hocaların gözü ben de olacak. Hangisi daha kötü bilemedim. Ama sonra babam aklıma gelince kabul etmeye mahkumdum.
"Derslerin bitince Asaf hocanın yanına git. Seninle konuşacakları varmış. Daha fazla sorun varsa ona sorarsın." Neyse birkaç ders katlanırım diye düşünerek çıktım. Tenefüs bitmiş sonraki derse girmişlerdi bile. Hiç derse girmek istemediğim için kantine gitmeye karar verdim. Kantinde ki hiçbir şeyi sevmediğim için sadece kahve alarak bir masaya oturdum. Belki biraz uykum açılırdı.
...
Sonunda dersler bitmişti ama ben buna bile sevinemiyordum çünkü şuan adını yeni öğrendiğim matematik hocamla konuşmam gerekiyordu. Ne mutlu bana.
Öğretmenler odasına baktığımda yoktu tam çıkacakken önüme bir adam çıktı. "Beni mi arıyordun Cüneyt?"
Umursamaz bir şekilde cevap verdim. "Evet hocam benimle konuşmak istemişsiniz. 'özel ders' hakkında " özel ders derken özellikle vurgulamıştım
"Gel boş bir yere geçelim." Sanki ne konuşacağız dolu olsa ne fark eder? Düşüncelerimi susturup takip ettim arkasından. "Geç sen ben birer çay alıp geliyorum." Çay hiç sevmezdim ama kafamı salladım. Elinde iki çayla geri geldi. Birini bana verdi. Ağzımın içinde bir teşekkür ettim. Bir süre sessizce bekleyince konuşun artık bakışları attım.
"Ben dersleri okuldan sonra yaparız diye düşündüm. Hafta sonunu da burda geçirme."
"Hocam bir dakika" böyle bir karşılık beklemiyordu sanırım. "Gerçekten yapacak mıyız bu işi. Bakın benden bir bok olmaz ben söyleyeyim. Sizin de zamanınızı boşuna almayalım."
"Cüneyt saçmalama ben sana güveniyorum. Her öğrencime güvendiğim gibi sana da sonuna kadar güveniyorum. Hem babanla görüştüm kendini gömdüğün kadar kötü ve umutsuz da değilsin biliyorum." Hay babamın ben
"Açık konuşun neden kabul ettiniz? Babamın çok büyük paralar teklif ettiğini düşünmüyorum. Hem de benim için." Son cümlemi biraz sessiz söylesem de duyduğunu biliyordum. Bir süre yüzüme baktı.
"Çünkü bir öğrencimin harcanmasını istemiyorum. Bence sen de bazı şeyler başaracak potansiyel var."
"Yani ben bir şeyler başarırsam bunun arkasında ben varım diyip egonuzu tatmin edeceksiniz. Doğru mu anlıyorum?" Alaycı bir şekilde güldü "Nasıl anlamak istersen öyle Cüneyt? İstersen sana aşık olduğumu ve yakın olmak için bunu kabul ettiğimi düşün."
"Bak bu da olabilir." İkimiz de gülüyorduk. "Görelim o zaman bir şeyler başarabilecek miyim?" Dersin yarısında derse yetişip yarısında geç kalan birine ne bu güven yahu. Annem bana bu kadar inanmıyor. "Şimdiden söyleyeyim benden önce siz pes edeceksiniz." Göreceğiz der gibi bakıp bir süre daha konuştu yapacağımız dersle ilgili. Bir şekilde kabul etmiştim bu durumu da. Zaten ben her şeyi oluruna yaşardım.
.
.
.
.
.Slm →_→
Merkür~