8. Parabol Aşkı

211 23 131
                                    

"Ne düşünüyorsun Cüneyt. Umarım dersle alakalıdır? Söyle de biz de düşünelim." Nazlı hocanın konuşmasıyla kendime gelip sorusunu cevapladım. "Manga nasıl birinci olamadı onu düşünüyordum hocam." Kendini kaptırıp "Harbiden nasıl birinci olamadı ya?" Demesiyle bütün sınıf gülmeye başladı. Tabii ki bunu düşünmüyordum. Genel bir hayatı sorguluyordum. Arada geliyorlar bana. Mesela Asaf hoca dün ne ima etmişti. Eve döndüğümde adını bile bilmediğim o çocuğun numaramı bardan aldığını çok da zorlanmadığını öğrenmiştim. Sonra da bir daha karşılaşmamak üzere direkt engelledim.

Nazlı hoca ciddiyetle konuşmaya başlayınca dikkatimi ona verdim. "Okulumuzda bir münazara olacak. 12. Sınıflar da dahil buna. Zaten çok uzun bir süreç olmadığı için çalışmanıza da engel olmayacağını düşünüyoruz. İstekli olan varsa tenefüste yanıma gelsin yoksa ben seçeceğim 4 kişi." Hiç düşünmedim bile. Böyle şeylere katılan biri değildim. İlgimi de çekmezdi. İzlemesi bazen keyifli oluyordu ama uğraşamazdım asla.

Ben düşünmeye devam ederken sınıfın kapısı çaldı ve sonra biri girdi içeri. Merve. "Hocam kusura bakmayın. Ben bu sınıfa geçtim ama girebilir miyim?" Nazlı hoca şevkatle bakıyordu Merve'ye "Gel kızım gel. Önce kendini tanıt bize."

"Ben Merve. Önceden A sınıfındaydım. Bazı olaylardan sonra bu sınıfa geçmek istedim." Hoca kafasını salladı. "Tamam. İstediğin yere geçebilirsin. Bak Bulut'un yani boş. Oraya geç istersen." Merve bizim olduğumuz yere doğru gelirken Bulut ona sinirle bakıyordu. Biriyle oturmaktan nefret ederdi ama olanları bildigi için ağzını açmıyordu muhtemelen. Merve Bulut'un yanına oturup bana doğru döndü. "Merhaba" dedi gülümseyerek. Ben de ağzımın içinde karışılık verip gülümsedim. "Hoşgeldin. Umarım burda rahat edersin." Umarım diye mırıldandı.

Ders bittiğinde kafamı rahatlatmak için Mertle dışarı çıkmayı kabul ettim. Bulut önünde ki bir şeyi çözüyordu. Merveyi de davet etmiştim. Birlikte tam kapıdan çıkacakken sınıfa girmek üzere olan nöbetçi öğrenci ile karşılaştık. "Cüneyt Yalçın'ı müdür çağırıyor." İsmimi duymayı beklemedigim için çıktığım kapıdan geri döndüm.

"Ne alaka niye çağırıyormuş?"

"Bilmiyorum. Bana bir şey söylemedi. Gidince öğrenirsin." Hiç istemesem de başımı sallayıp yine bahçeye çıkamamanın verdiği huysuzlukla tuttum müdür odası yolunu. Bu sefer yanımda Mert de geliyordu. Artık beni tek başıma bir yere göndermemeye karar vermişti.

"Girelim bakalım ne diyecek yine?" Mert dışarı da beklerken ben girdim odaya. "Buyrun hocam?" Önce beni bir süzdü. Sonra konuşmaya başladı. "Öncelikle nasılsın iyi misin? Suçlu olmadığını öğrenmiş olduk."

"İyiyim." Dedim kısaca. O konuşmaya devam etti. "Sarp tutuklandı. Zaten reşit olduğu için direkt halloldu o iş. Süresini bilmiyorum ama bir süre içeride kalacak." Umarım ömür boyu diye düşünsem de 2 güne çıkacağına emindim. Malum Türkiye'deyiz hayallere kapılmaya gerek yok. "Bu konudan bağımsız olarak. Artık okul kıyafeti giy Cüneyt. Bir daha seni bu halde görürsem tutanak tutarım haberin olsun." Gözlerimi devirdim. Tacizci pislik için tutanak tutmak için o kadar bekleyip bir kıyafet için anında tutanak demesi üzse de bir şey demeden kafamı salladım.

Dışarı çıktığımda Mert hâlâ beni bekliyordu ne olduğunu sorunca kısaca anlattım. Tabii ki yine tenefüs bitmişti ve biz sınıfa geçtik. Sınıfta yine Nazlı hoca vardı. "Tenefüste sadece Merve geldi yanıma." Ayıplar gibi bakıyordu yüzümüze. Zaten sınıfta 15 20 kişiydik. "O yüzden gerisini de ben seçeceğim." Ben olsam bile beni seçmeyeceğim için rahattım. "Bulut sen yaparsın bu işi." Beklenen bir isimdi. "Çağatay ve Cüneyt siz de gruptasınız." Yine asla adımı duymayı beklemedigim için hayatımın şokunu yaşamıştım. İsmimden nefret etmeye basliyordum artık. Sanırım Çağatay da beklemiyordu. İkimiz de aynı anda karşı çıkmaya başladık.

CÜNEYTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin