Eve geldiğimde saat 5 civarıydı. Alışkın olduğum için okula gitmemeyi pek düşünmedim. Aksi takdirde devamsızlığım bu durumu kaldiramayabilir. Bir duşa girip kendime geldim. Güzel bir gece geçirmiştim. Uykum olsa da buna pişman değildim.
Duştan çıktığımda bugün kahvaltı yapabileceğimi biliyordum. Onun heyecanıyla hemen hazırlanıp aşağı indim. Annem yine mükemmel bir sofra kurmuştu. Açlıktan ölüyor gibi hissettiğim için anneme bir öpücük verip hemen oturdum masaya. "Sultanım döktürmüşsün yine."
"Cüneyt yine yoktun gece. Merak ediyorum annecim? Baban neyse ki yoktu olsaydı bir de onunla uğraşacaktın biliyorsun değil mi?"
"Anne o ne zaman var ki? Umrumda değil zaten olsa da. Şeytan görsün suratını. Merak etme sen. Zaten bizimkilerleydim yabancı değil." Annemin hâlâ üzülerek baktığını görünce iştahım da kaçmıştı. Babamla evlendiklerinde babam böyle değilmiş. Annem sevgisini her daim hissedermis. Hâlâ o günleri aradığını gözlerinden görebiliyorum. Ama benim yaşadığım öyle günler olmadığı için pek de ılımlı yaklaşamıyorum babam söz konusu olunca. Sırf annem için susmaya çalışıyorum, katlanmaya çalışıyorum.
"Neyse hadi yap kahvaltini da geç kalma okula." Başımın ağrısı da daha çok arttığı için iyice hiç iştahım kalmamıştı. Bir hap atmak için ayaklandigimda annemin keskin bakışlarıyla geri yerime oturdum. "Aklından bile geçirme Cüneyt. Düzgünce yap kahvaltını sonra içersin ilacını. Zaten okulda da bir şey yemiyorsundur." Söylenmesi dursun diye ağzıma doldurabildigimi doldurmaya başladım. Annem halime gülerken ben hemen kalkıp ilacı da cebime attım.
...
Sarhoş gibi ,ki biraz da sarhoşum zaten, sınıfa girdim. Mert şimdiden uyuyordu sırada "orospu çocukları dün alem mi yaptınız bensiz hayırdır ne bu haller?" Bulutun söver gibi sesini duyunca dikkatimi ona yönelttim. Ona doğru yürürken konuşmaya başladım. "Aşkım gelmezsin diye çağırmadık. Biliyorum çalışıyorsun. Biz zaten bok yolundayız bir de seni sürüklemeyelim." Söylesek belki gelirdi ama kendimle birlikte onu da yakmak istemiyordum. Geleceği için gece gündüz çalışırken nasıl gel bara gidelim diyebilirdim ki?
Biraz üzgün bakan Bulut'un yanına oturup kafasını elime aldım. "Birlikte de gideriz. Zaten ortam hiç de güzel değildi. Ben senin için özel bir gün ayarlayacagim." Diyip yanağından öptüm. Alkolün hâlâ damarlarimda gezmesinden olsa gerek sınıfın dolu olmasını umursamadan kafasını sallayan Bulut'un diğer yanağından da öptüm. Bize bakan Mert'i görünce Bulutu bırakıp bir de onu öptüm. Sanırım öpesim vardı. Bulut halime kahkaha atarken Mert ne olduğunu anlamayacak kadar sarhoştu.
"Öpüşmeniz bittiyse derse geçelim." Duyduğum sesle kimin konustugunu anlayamadım ilk. Asaf hoca direkt olarak bize bakıyordu. Ne ara girdi bu adam sınıfa. Umursamadan derse geçmesini bekledim.
Bütün ders boyunca 3 sorudan 2 sine dahil oldum. Ya bana çözdürüyordu ya da okutuyordu. Ya da başkasının çözdüğünü tekrar çözdürüyordu. Kısacası takmıştı bana. Ders yaptığımız için böyle davranıyorsa ben buna 1 ders daha katlanamam vazgecelim bu işten.
"Cüneyt sen de bu soru"
"Hangi soru ben de değil orospu çocuğu hay ben senin amına koyayım. Nerden geldin bu okula da buldun beni" diye kendi kendime söylenirken bir yandan da soruyu algılamaya çalışıyordum.
"Bir şey mi dedin anlamadım Cüneyt" uyarı dolu sesine artık sabrım boyumu aşmıştı tutamadım kendimi "Evet hocam diyordum ki acaba diğer arkadaşlar da mı yapsalar sürekli ben yapiyorum gibi oluyor. Bulut mesela çok istiyormuş" topu buluta atmamın nedeni hiçbir sorunun cevabını göstermediği halde hayvan gibi gülüp duruyordu yanımda. Dünün intikamını alır gibiydi. Delirtmek için bugün toplanıp beni seçmiş gibilerdi.