Münazara günü gelip çatmıştı. Kazanacağımızdan emindim. Baya özverili bir çalışma göstermiştik bence. O yüzden çok da gergin değildim. İçtiğim bir kutu sigaranın da etkisi olabilir tabi.
Son provalar için konferans salonuna inmiştik. Biz metinlerimizi okurken ses projeksiyon falan ayarlanıyordu aynı zamanda. Sıra daha bana gelmediği için etrafı izliyordum.
Nazlı hocanın telaşlı halini görünce gülesim geldi. Herkesi de panikletiyordu. Bilgisayarda bir sıkıntı çıktığı için ortam biraz gergindi. Çınar hoca da buradaydı. Sanırım o da edebiyatçı olduğu için görevliydi. Üstüne tam olan yeşil bir gömlek giymişti. Ona yakışmıştı gerçekten. Zaten fiziği de güzel bir adamdı şaşırmamıştım bu duruma.
Nazlı hocanın yardım için birilerini aradığını görmüştüm ki aynı zamanda sıra da bana gelmişti.
Metnini gayet sakin ve bastıra bastıra kendimi kaptırmış okurken gözüm kapıdan giren kişiye takıldı. Siyah gömlekli fit vücutlu Yunan tanrısı gibi gözüken adam Asaf hocaydı. Metne odaklanamadigim için biraz saçmalamaya başlamıştım. Birkaç gözün bana döndüğünü fark edince kendime gelmeye çalıştım. Siyah gömlek ne kadar güzel bir icatmış öyle. (Medyaaa)
Asaf hocanın da bana baktığını görünce kafamı tamamen kağıdıma gömüp okumaya başladım.
Okumam bittiğinde hâlâ sertleşmiş bir şekildeydim. Bir süredir monoton bir gece hayatım olduğunu düşünürsek Asaf hocayı gören bünyem gayet normal bir tepki vermişti. Kafamı kaldırdığımda Asaf hocanın ortalıkta olmadığını görünce rahatladım. Tam kalkıp tuvalete gidecekken Çınarla bakıştık.
Sanki anlaşmışız gibi o sınıftan çıkarken ben de arkasından hızlı hızlı ilerlemeye başladım. Kazan dairesine girdiğinde ben de etrafıma bir bakıp arkasından girdim.
Girdiğim gibi kolumdan çekilmem bir oldu. Dudaklarıma saldıran Çınarla zaten etkilenmiş olan vücudum hemen karşılık verdi. Bir süre öpüştükten sonra yeterli olduğuna karar verip dudaklarımı ayırıp öpüşürken çıkardığım gömleğinin altındaki bedenini öpmeye başladım. Gözümü kapattığımda gözümün önüne gelen vücutla daha da sertleşiyordum. Hâlâ gözüm kapalıyken önümdeki meme ucunu ısırdım. Çınardan istediğim inlemeyi alırken o da boynumu emiyordu.
Ben aşağılara doğru öperek inerken o inlemeye devam ediyordu. Tam pantolonunun düğmesini açarken kapı açıldı. Ben yerimde kafamı o tarafa çevirirken Çınar panikten yerdeki gömleğe uzanıp giyinmeye çalışıyordu.
Kapıda Asaf hoca ve yanında adını hatırlamadığım sanırım kütüphaneci ya da hademe olan bir adam vardı. İkisinin alakasını sorgularken ikisi de bizim ikimizin alakasını sorguluyordu sanırım. Bir yerden anımsadığım adam hemen geri dönüp uzaklaşsa da Asaf hoca şokla aynı zamanda sinirle bize bakıyordu. Homofobik miydi acaba?
"Ne yapıyorsunuz siz burda. Çınar sen manyak mısın NOLUYO BURDA?!?!" Gür sesiyle bağırdığında irkilmiştim. Bir şeyler mırıldandığını duymuştum Çınarın. Asaf hocanın karşısında sesi götüne kaçmıştı tabi. Ben yerimden kalkıp sakince bakmaya devam ediyordum Asaf hocaya. Keşke Çınarın yerinde siz olsaydınız demek geçse de içimden susmayı tercih ettim.
19 yaşında olmama şaşırmış gibi bakıyordu. "Neyse ne seninle sonra konuşacağız Çınar. Yürü Cüneyt. Güya çok çalıştığın münazarayı kaçırıyordun." Münazara tamamen aklımdan çıkmıştı. Saate baktığımda çoktan başladığını fark etmiştim. Hemen kendime çeki düzen verip koşarak çıktım.
İlk ve son konuşmaci ben olduğum için geç kalmamam gerektiğini biliyordum. Koşarak konferans salonuna girdiğimde herkesin orada olduğunu gördüm. Neyseki daha sunucu konuşuyordu. Hemen yerime geçip sakinleşmeye çalıştım.