"Midem bulanıyor." arabadan inip Yeonjun'un kapısını açtı ve kollarından tutup doğrulmasına yardım etti. "Az kaldı biraz daha dayan." yol boyunca midesi bulandığı için kustu kusacak haldeydi ve daha ne kadar dayanabileceğini bilmiyordu. Soobin tarafından yeniden sırtına alındığında bacaklarını beline doladı ve bu sırada Soobin düşmesini önlemek için bacaklarını tuttu.
Arabanın kapısını kapattı ve kilitledikten sonra apartman girişine doğru ilerlemeye başladı. Bu sırada Yeonjun bir şeyler mırıldanarak ayaklarını sallıyordu. Sevimliydi. Ayrıca yarım saat öncesine göre biraz daha kendinde gibiydi. En azından Soobin öyle olduğunu düşünüyordu.
Apartman kapısını açarken zorlansa da bir şekilde halletti ve içeri girdi. "Yürüyeceğim." Yeonjun birden hareketlenirken Soobin'in tutuşu sıkılaştı. "Evde yürürsün Yeonjun." lafını dinletemedi. Yeonjun çırpınmaya başladığında Soobin düzgün durması için uğraşıyordu. "Ayakta zor duruyorsun nasıl yürüyeceksin?" cümlesi biter bitmez Yeonjun tüm gücüyle debelenince Soobin'in sırtından yere düştü ve Soobin panikle yere çöktü.
Kopan gürültü yüzünden evlerden gelen sesleri duyabiliyordu."İyi misin Yeonjun? Bir şey oldu mu bir yerine?" Yeonjun kafasını iki yana sallasa da dolan gözleri tam aksini işaret ediyordu. Soobin elini saçlarına yerleştirdi ve okşadı. "Zarar görmeni istemiyorum bu yüzden izin ver seni eve kadar ben taşıyayım. Olur mu?"
Ses tonu her zamankinden daha sakin ve sevgi doluydu. Yeonjun dolan gözlerini silip kafasını salladı ve Soobin gülümseyerek yerdeki bedenini kucaklayıp merdivenleri çıkmaya başladı. Asansörün bozulmak için bu günü buluşuna içten içe küfür ediyordu.
Yeonjun zorluk çıkarmadan sessizce dururken, Soobin iki katı da çıktı ve evin kapısına ulaştığında Yeonjun'u kucağından indirdi. "Kapıyı açacağım düşecek gibi olursan bana tutun." elini cebine atıp anahtarını aradı. Bu sırada Yeonjun başını omzuna yasladı. Yana dönüp hemen dibindeki yüzü görünce gülümsedi ve anahtarı çıkarıp kapıyı açtı. "Tamamdır."
Yeonjun'u belinden tutup içeriye yönlendirdi. Uzun koridorda bir o yana bir bu yana çarpa çarpa ilerliyorlardı ve Yeonjun düştüğü için topallıyordu. Salona ulaştıklarında Soobin Yeonjun'u koltuğa oturttu ve önüne çömeldi. "Bacağına bakabilir miyim?" Yeonjun'dan onay alınca eşofmanını yukarıya sıyırmaya başladı. Yeonjun ise onu izliyordu. Eşofman dizine kadar çekildiğinde kanayan dizine ve hemen ardından Soobin'e baktı. "Krem ve yarabandı alıp geliyorum hemen."
Soobin onu orada bırakıp banyoya yöneldi. Dolapları teker teker açarken, en sonuncusunda aradığı şeyleri buldu ve gerisin geri Yeonjun'un yanına döndü. Ancak odaya girer girmez görmeyi beklediği şey ağlayan Yeonjun olmadığından adımları durdu ve şaşkınlıkla Yeonjun'a baktı. "Ne oldu?" iki adımda yanında bitti ve yeniden çömeldi. "Çok mu acıyor?" Yeonjun kafasını salladı. "Gerçekten mi?" yeniden kafasını salladı. "Üzgünüm daha sıkı tutmalıydım."
Yüzü asılırken, kremi açtı ve eline sıktıktan sonra Yeonjun'un dizine sürmeye başladı. Bunu yaparken Yeonjun'un yüzüne de bakıyor, canının yanıp yanmadığını kontrol ediyordu. Krem sürmeyi bitirdiğinde yanına bıraktığı yara bandı kutusunu açtı ve içinden çıkardığı yara bandını nazik olmaya özen göstererek Yeonjun'un dizine yapıştırdı.
"Acıdı mı?"
"Acıdı."
"Hala acıyor mu?"
"Acıyor."Yeonjun'a bakarken gülümsedi. Yanaklarında yaşlar yüzünden ıslaklık vardı ve ağladığı için burnu ve dudakları kızarmıştı. "Öpersen geçer ama." Bakışlarını yeniden yara bandına indirip çıkmaması için üstünden geçtikten sonra kafasını kaldırdı ve Yeonjun'a baktı. "Öpersem mi?" kafasını salladı. "Olmaz ama öyle." Yeonjun dudaklarını büzdü ve yeniden ağlamaya başladı. "Neden ağlıyorsun?" şaşırdığı için ne yapacağını bilmiyordu.
"Acıyor, öp."Küçük bir çocukla anlaşma sağlamaya çalışıyormuş gibi hissediyordu. Pes etti. "Tamam öpeceğim." Yeonjun kazandığı zaferle susarken, Soobin eğildi ve dizine küçük bir öpücük kondurdu. "Oldu mu?" kafasını kaldırıp Yeonjun'a bakmak isterken aniden dip dibe geldikleri için duraksadı ve paniklemeye başladığını hissetti.
Neden paniklediğini bilmiyordu ancak içinde durduramadığı bir panik vardı. Bakışları Yeonjun'un dudaklarına inerken yutkundu ve geri çekilmek istedi. Ancak Yeonjun yapacağı şeyi anlamış gibi bir anda ensesinden tutup durdurdu ve yüzünü Soobin'e yaklaştırdı. "Soobin." dedi fısıltıyla. Yeonjun'un fısıltısıyla tüyleri diken diken olurken gözlerine baktı. "Efendim?"
Yeonjun hiçbir şey söylemedi. İçindeki telaş büyürken Yeonjun'u kendisine yaklaşırken bulduğunda gerginlikle yüzüne baktı. Yeonjun üzerinden çekmediği bakışlarıyla iyice ona yaklaştığında, ensesindeki eller saçlarıyla oynamaya başladı. Kıpırdayamıyordu. Ona engel olan hiçbir şey yoktu ancak kıpırdayamıyordu. Bir tür şokun içindeymiş gibi hissederken, dudakları arasındaki mesafe azaldıkça azaldı. Yeonjun'un gözleri kapandı ve Soobin'in elleri Yeonjun'un yanaklarına yerleşti. Bunu neden yaptığını bile bilmiyordu. Her şey kendi düşüncesi dışında gelişiyordu. Aralarındaki tek nefeslik mesafe kapanacağı esnada ise bir anda kendine geldi ve Yeonjun'u durdurdu.
"Sarhoşsun." diye fısıldadı hemen yanıbaşındaki dudaklara doğru. Yeonjun yumduğu gözlerini açtı ve Soobin'e baktı. Odayı yalnızca dışarıdan gelen sokak ışıkları aydınlatıyordu ancak buna rağmen gözlerindeki parıltı kolaylıkla görülebiliyordu. "Seni istiyorum." dedi Soobin'e bakarken.
Soobin geri çekildi ve ayağa kalktı. "Miden hala bulanıyor mu?" konuyu değiştirmeye çalışıyordu. Başardı da. Yeonjun kafasını iki yana salladı. "Güzel, o halde uyku vakti."
Yeonjun uyumak istemiyordu. Asık suratıyla dizindeki üzerinde ayıcıklar olan yara bandına baktı. Ardından Soobin'in tüy kadar hafif öpücüğünü hatırlayıp gülümsedi.
"Sen benim odamda uyu ben burada uyurum." Yeonjun'u koltuktan kaldırırken Yeonjun tarafından durduruldu. "Hyung."
"Efendim?"
"Sen de benimle uyur musun?"Bir süre düşündü. Hayır diyeceğini biliyordu ancak diyemedi. Yeonjun ona öyle bir bakıyordu ki, hayır demeye dili varmadı. "Rahat edecek misin ki öyle?" Yeonjun kafasını sallayınca "Tamam o zaman." dedi ve kendisiyle beraber onu da odasına doğru ilerletmeye başladı.
Artık uykusu yoktu. Kafası uyumasına izin verecek kadar sakin de sayılmazdı.