Yataktan düşecek gibi olduğunda panikle gözlerini açtı ve neler olduğunu anlayamadığı için birkaç saniye etrafına bakındı. Sabah olmuştu ancak odanın perdeleri hala çekiliydi. Kıyafetleri dolabın yanındaki sandalyenin üzerinde duruyordu ve odada yalnızdı. Ayrıca başı ölecekmişçesine şiddetli ağrıyordu. Yüzünü buruşturup alnını ovaladı ve yataktan kalktı. Nerede olduğunu biliyordu. Kiminle olduğunu da öyle. Dün gece adını bile hatırlayamayacak kadar çok içtiğinden bazı şeyleri kısmen hatırlıyordu. Kesik kesikti.
Yataktan kalktığında dolabın aynasından kendini süzdü ve gördüğü manzarayla yeniden yüzünü buruşturdu. Saçları dağınık ve kabarıktı. Üzerinde gri bir şort ve beyaz tişört vardı ve tişört Soobin kokuyordu. Güldü. Cama doğru gidip perdeyi araladı ve gözüne giren ışıkla gözlerini kıstı. Ardından odayı süzdü. Soobin'den beklediği gibi sakin bir odaydı. Beyaz ve gri renkleri çoğunluktaydı ve göz yoran hiçbir şey yoktu. Gözü yatağın yanındaki küçük kuzu peluşuna kaydığında tebessüm etti. "Tatlı."
Odayı incelemesi sonra erdiğinde saçlarını eliyle düzeltip üstüne başına son bir kez daha baktı ve içeriden gelen sesi takip etmeye başladı. Müzik sesi olduğuna emindi ancak ne çaldığını bilmiyordu. Adımları merakı yüzünden hızlanırken teker teker odaları geçti ve kendini mutfakta buldu. Soobin elinde tavayla dans ediyor ve şarkıya eşlik ediyordu. Arkası dönük olduğundan Yeonjun'un geldiğini fark edemedi. Gülerek Soobin'i izledi. Sabahları neşeli uyanmaz ve bir iki saat boyunca huysuz olurdu ancak şimdi gülmekten dudaklarının kenarları acıyacak kadar mutlu hissediyordu.
Bu anı bozmak istemese de boğazını temizledi ve "Günaydın." dedi. Sesini duyar duymaz Soobin şaşkın bakışlarıyla ona döndü ve gülümsedi. Utandığı belli oluyordu. "Uyanmışsın." dedi elini utandığı için saçına atarken. Gamzeleri belirgindi bu yüzden Yeonjun uzanıp yanaklarını sıkmamak için kendini zorladı. "Uyandım."
"İyi misin?"Soobin tavayı ocağın üzerine bırakıp müziği kıstı. "İyiyim ama biraz başım ağrıyor." kafasını salladı ve masanın üzerine bıraktığı kutuyu işaret etti. "Tahmin ettiğim için ilaç çıkarmıştım. Sen otur su getiririm ben."
"Ben alırdım hyung."
"Olsun otur sen."Sözünü ikiletmeden sandalyeye oturdu ve masaya baktı. Soobin masayı çoktan hazırlamıştı ancak bir şeyler daha pişiyordu. Ne olduğunu göremese de kokusundan güzel bir şeyler olduğunu anlıyordu. Gözleri önündeki kutuya kaydında uzanıp içinden ilacı çıkardı. Bu sırada Soobin yanına gelip su dolu bardağı masaya bıraktı ve "Önce yemek ye." dedikten sonra azarlar gibi hafifçe eline vurdu. Yeonjun gülümsedi. Kocaman parıl parıl gözleriyle birini azarlarken ciddiye alınacağını düşünmesi onu daha da şirin yapıyordu.
"Sen ne zaman uyandın?" Soobin düşünür gibi gözükürken duvardaki saate baktı. 10.36
"Üç saat oluyor." Yeonjun'un gözleri büyürken ağzı şaşkınlıkla açıldı. "Niye o kadar erken kalktın? Benim yüzümden mi?" Soobin ocaktan aldığı tavayla masaya geri döndü ve Yeonjun'a bakıp kafasını iki yaka salladı. "Genelde de erken uyanırım zaten."
"Beni de uyandırsaydın keşke."Önündeki tabağın Soobin tarafından alınışını ve içine masadaki yiyeceklerden dolduruluşunu izledi. Gülümsemeden edemiyordu. "Çok güzel uyuyordun kıyamadım." dediğinde bakışları Yeonjun'a çıktı ve göz göze geldiklerinde Yeonjun yutkundu. İster istemez kalbi hızlanıyordu. "Teşekkür ederim." dedi sesi titrerken. "Ne için?" teşekkürün sebebini anlamadığı gerçekten belli oluyordu. Suratında şapşal bir ifadeyle ona bakarken Yeonjun güldü.
"Gece çok uğraştırmışımdır seni onun için. Bir de evine kadar almışsın kıyafet falan vermişsin ayrıca kahvaltı da hazırlamışsın. Hepsi için yani." Soobin gülümsedi. "Kim olsa aynısını yapardı." dedi gözlerini Yeonjun'un üzerinden çekmeden. "Soğutmadan bir şeyler ye."