"Oluyor gibi." kolunun üzerinde gezinen iğneyi izlemeyi bırakıp bakışlarını Yeonjun'a çevirdi. Büyük bir ciddiyetle Soobin'in koluna dövme yapmaya çalışıyor, arada bir boşta olan kolunu kullanarak elinin tersiyle alnındaki teri silip işine geri dönüyordu. "Aferin sana." başladığından beri Yeonjun'u motive etmek için sarf ettiği sözler Yeonjun'u her seferinde gülümsetirken bir kez daha gülümsetince kendisi de onunla beraber gülümsedi. Boş oldukları tek gün olduğundan Beomgyu ve Taehyun'a izin vermişti ve onlar bu izni Sua ve Sunghoon'la gezmek için kullanmayı tercih etmişti. Yani dükkanda yalnızca ikisi vardı. Yeonjun'un da işi olmadığından sohbet arasında şakayla karışık dövme fikrini ortaya atmasının hemen ardından kendisini bir anda Soobin'e dövme yaparken bulmuştu.
Durumdan şikayetçi olduğu söylenemezdi. Öyle ki gayet memnun bir halde iğneyi bir oraya bir buraya hareket ettiriyordu. Arada bir canının yanıp yanmadığını anlamak için Soobin'i de kontrol ediyordu. Kafasını kaldırıp yeniden Soobin'e baktığı sırada Soobin güldü ve dövmeyle alakası olmayan diğer koluyla Yeonjun'un saçını okşadı. "İyi gidiyorsun." dedi güven verircesine gülümserken. "Dua et de dünyanın en kötü dövmesi olmasın." Soobin güldü. "Bir mandalina ne kadar kötü olabilir ki?"
"Ben yaparsam olur işte." hafifçe Yeonjun'un kafasını vurdu. "Ben en iyisiyim tavrına ne oldu?"
"İğneyi elime alır almaz gitti o."
"Dünyanın en güzel mandalinası olacağına eminim ben."Planladıkları çok büyük bir mandalina değildi. Ufak ve şirin bir şeydi. Yapılması kısa sürebilirdi ancak Yeonjun ilk kez denediği için Soobin aceleye getirmiyor ve Yeonjun nasıl rahat olacaksa o kadar oturmayı kabul ediyordu. Oturmaktan uyuşan vücudu pek de umrunda değildi. "Şimdi turuncuyu alacağım değil mi?" kafasını salladı.
"Acırsa söyle." son bir saattir en çok duyduğu şeyi tekrar duymanın verdiği tanıdık hisle güldü. "Tamam söylerim." Yeonjun'un yüzüne düşen saçları geriye doğru taradı ve daha başlamamış olmasını fırsat bilerek uzanıp yanağını öptü. "Kolay gelsin öpücüğü." diye açıkladı. "Fırsatçı." Yeonjun'un mırıldanarak söylenişi onu yeniden güldürdü. Ne yaparsa yapsın zahmetsizce tatlı olmayı başarıyor oluşu onu hayatının sonuna kadar gülümsetmeye yetecekmiş gibi hissettiriyordu.
"Kıpırdama sakın insan boyuyorum şu an." sanki Yeonjun onu görebilecekmiş gibi kafasını salladı ve arkasına yaslanıp Yeonjun'u izlemeye başladı. Son zamanlarda bunu sık sık yapar olmuştu. Ne yaparsa yapsın yol her seferinde Yeonjun'u izlemeye ve onun hakkında düşünmeye çıkıyordu çünkü. Pek çok kez Yeonjun konusunda çok şanslı biri olduğunu düşündü. Yaşadığı ayrılığın ardından bir daha ilişki yaşamayacağını, yaşarsa da kimsenin çocuklu birini kabul etmeyeceğini düşünmüştü çoğu zaman. Kabul edilse bile kızının hislerini incitebileceğinden de endişelenmişti.
Ancak Yeonjun tüm korkularını teker teker aşmasını sağlayan biri olmuştu. Bunca yıl sonra kalbini yeniden attırabilen biriydi. Soobin'i her haliyle kabul etmişti ve Sua'yı en az onun kadar sahiplenmişti. Pek çok konuda kendinden önce Sua'yı düşündüğü bile oluyordu ve bu Soobin için her şeyden değerliydi.
Her şeyi tek başına atlatmaya alıştığından birine yaslanmanın ne demek olduğunu bilmiyordu ancak Yeonjun ona bunu da öğretmişti. Artık düşmek korkunç bir şey gibi gelmiyordu çünkü onu kaldırabilecek birinin olduğunu biliyordu. Her sorunu beraber aşabileceği biri vardı ve yalnız değildi. Hayat düşündüğü kadar kötü de değildi. Yeonjun sayesinde bu fikri de değişmişti.
"Soobin?" yüzünün önünde sallanan elle kendine gelirken şaşkın ifadesiyle Yeonjun'a baktı. "Efendim?"
"Boyadım diyorum." şaşkınca kolundaki küçük mandalinaya baktı. "Çok tatlı olmuş."
"Gerçekten mi?"