-
okul bahçesine girecektim ama istemiyordum. juyeon ve eric'in birlikte olduğunu görmek istemiyor, bahçenin kapısında öylece dikiliyordum. içeri girenler ise bana bakıyordu ama bu juyeon ve eric'i görmekten daha iyiydi.
biraz daha bahçe kapısının önünde bekledikten sonra chanhee'yi gördüm. koşarak bu tarafa doğru geliyordu. okula geç kalmamıştı oysaki, saat 09.15 geçiyordu. yaklaştığı gibi ona seslendim. "chanhee, günaydın."
sesimi duyan chanhee biraz duraksadı ve bana döndü. "günaydın." dedi. pek umursamış gibi durmuyordu, adımlarına devam etti. biraz endişelenmiştim. neden bu kadar alelacele hareket ediyordu?
ben de onun peşinden önce okul binasına, sonra da sınıfa doğru ilerledim. sınıfın yarısı dolu, yarısı boştu ve bizimkiler eksiksiz bir şekilde oradaydı. chanhee yanlarına vardığı gibi konuştu. "bir sürü haberim var beyler."
"ne oldu?" diye anında karşılık verdi eric. ben de o sırada yanlarına gelmiştim. beni fark etmeyen arkadaşlarımın yanına oturdum.
"aslında birisi iyi birisi kötü ama bunu bir fırsata çevirebiliriz." dedi chanhee. bu merakımı arttırmıştı, diğerlerinden daha çok.
"önce ne olduğunu söyle chanhee." dedi eric, içimden geçtiği gibi.
chanhee yüzündeki gülümseme ile birlikte konuştu. "gelirken juyeon'un tayfasını gördüm. dün juyeon'a açılan birisi olmuş üst sınıflardan ve juyeon onu reddetmiş, bununla dalga geçiyorlardı."
içimde bir burukluk oluştu. dalga geçmişler demek, dedim kendi kendime. juyeon'un ekibinin diline düşmek düşüncesi bile korkutucuyken birinin bunları yaşaması beni endişelendirmişti.
"yani ben juyeon'a açılsam benimle de dalga geçecekler." ve eric yine aklımdan geçenleri sesli bür şekilde dışarıya vurmuştu. ben yapamıyordum ama o yapabiliyordu.
"hayır gerizekalı, geçmeyecekler. onların dalga geçtiği şey juyeon'un reddetme sebebiydi." dedi gülümseyerek chanhee. söylediği bu söz durumları değiştiriyordu.
"neden bununla dalga geçsinler ki?"
"asıl bomba da bu zaten, juyeon birisinden hoşlanıyormuş ve bu yüzden reddetmiş. juyoen'un konuştuğu sayı kişilerden birisi de sen olduğuna göre, "
hyunjin lafa dalıp, "hoşlandığı kişi sensin eric." diye cümlesini tamamladı chanhee'nin.
"aynen hyunjin'in dediği gibi." dedi chanhee de. yüzünde büyük bir gülümseme vardı.
"siktir."
"hassiktir."
ve bu sefer aklımdan geçenleri eric gibi dışarı vurma şansım olmuştu. arkadaş grubumuzdakilerin gözleri ben ve eric arasında gidip geliyordu. neden böyle tepki verdiğimi öğrenmek ister gibi bakan diğerlerine karşı, yapmacık bir gülümseme takındım yüzüme ve onlarına yanına gittim. elimi hemen eric'in omzuna attım ve tebrik ettim. "hayırlı olsun." bu sayede üzerimdeki garip bakışlar yok olmuştu. sadece olayları bilen minho benden gözlerini alamamıştı. bir şey olmadığını göstermek amacıyla gülümsedim yeniden ve ekstradan göz bile kırptım. yüz ifadesi değişmese dahi bir şey söylemedim ve eric'e döndüm. gülümsüyordu ve gerçekten mutlu olduğunu düşünüyordum. bu sayede kendimi avutabilecektim sanırım. o mutlu, aramızdan birisi mutlu.
"kötü haber ne peki?" diyen hyunjin'di. hepimiz ilk haberi duyunca diğerini unutmuştuk. doğru birde o vardı. acaba fırsata çevirebilecekleri kötü haber neydi?
"juyeon hastaymış."
"neyi varmış? hastaneye gitmiş mi? iyi mi?"
"sakin ol eric, sadece grip olmuş."
diğerleri eric'in bu tatlı hâline gülümserken ben küçük bir tebessüm yerleştirdim yüzüme. onu anlıyordum. sanırım bu ortamda en iyi ben anlıyordum.
"olamıyorum. akşam juyeon'a yazayım, iyi mi sorarım. ama yazsam garip olur mu? hangi sebepten dolayı ona yazacağım ki?"
bildiğim kadarıyla eric juyeon ile yakındı. aynı sınıfta olmayan iki kişi, hatta aynı yaşta olmayan iki kişi için yeterince yakınlar. ve juyeon'a hâl hatır sorması hiç de saçma olmayacaktır.
"ona iyi misin diye sorabilirsin bence. sonuçta bunu sorabilecek kadar bir yakınlığınız var. ben sorsam garip olur ama sen sorsan seninle bu konuyu konuşur. biraz sohbet edersiniz ve daha çok yakınlaşmış olursunuz. hem salak juyeon'a bu sefer açık açık duygularını itiraf edersin."
evet bunları söyleyen bendim çünkü mutlu olmasını istiyordum. her ne kadar yarın evde akşama kadar bunun için ağlayacak olsam bile.
rahatlama yaşamış olmalı ki, vücudu gevşedi ve gülümsemeye başladı.
"teşekkürler jaejae."
ve ben de olabildiğince içten bir gülümseme sundum.
-
son bir haftadır hiçbir şey yazamıyorum, taslakta bölüm de kalmadı. 🤗
elimden geldiğince buna ve dowoo textingine odaklanmaya, final yapmaya çalışacağım.
31072023
ŞİMDİ OKUDUĞUN
false friend and small sensations ; bbangmil.
Fanfiction"Şaka yapıyorsun değil mi?" Sustum çünkü şaka değildi. ↪ bbangmil au, düzyazı, texting ↪ tw; kasıntı insanlar, cinsel imalar, küfür ve argo içerir [ tamamlandı. ] 040723 , 210524 2023 | ©flawderson