—
[ 01 01 2022 ]
(uzaklaştırma olayından dört hafta sonra.)Her şeyin güzel gittiğini düşünüyordum. Younghoon okula geri döndüğünde yine öğle arasını birlikte geçiriyorduk. Hatta okul çıkışları antremanlara katılıyordum. Birlikte daha çok zaman geçiriyorduk. Yakından tanıyorduk birbirimizi. Nasıl biri olduğunu tamamen anlamasam da çoğunlukla çözmüştüm onu.
Takıma katılma düşünceleri aklımdan çıkmazken, ailemin bu duruma ne diyeceğini de düşünmeye çalışıyordum. Annem asla izin vermezdi. Sporla ilgilenip ne yapacağımı sorardı. Benim basketbolda bir temelim olmadığını ortaya sürerdi. Moralimi bozacaktı yoktan yere. Ona asla fikirlerimi anlatmayacaktım.
Ve Lee Juyeon. O ailesi tarafından okuldan alınmıştı. Bizden uzakta, spor lisesinde okuyordu. Younghoon'un gitmeyi istediği okuldu ancak bizden uzaktaydı. Eric ile nedenini bilmediğim bir sebepten ayrılmışlardı. Tahminimce Juyeon onu terk etmişti. Eric bayağıdır bana da sataşmıyordu.
Topu sektiriyordum, potaya doğru yönelirken aklımdan sadece şunu geçirdim: Takıma girmek istiyorum. Ve elimdeki topu potadan geçirdiğimde de aynısını bağırarak söyledim. "Takıma girmek istiyorum."
Koşarak Younghoon'un yanına koştum. Köşede oturup su içiyordu. Saatlerdir çalıştığı için yorulmuştu.
Onun yanına otururken yineledim. "Takıma girmek istiyorum Younghoon."
Gülümseyerek baktı bana. Bu seferki gülümsemesinin sebebi neydi bilmiyordum. O hep gülümsüyordu bana. Ancak bu sefer ortaya çıkardığı eser için gülümsesin istedim. Onun sayesinde basketbola yönelmiş ve kendimi geliştirmiştim. Ben onun şaheseriydim.
"Bunu söylemeni bekliyordum."
Utanarak başımı eğdim. "Teşekkür ederim."
"Sadece ben değil, Sangyeon ve Jacob da bekliyordu."
Cidden mi bakışları attım ona. İnsanların takıma girmemi bu kadar istemesi gurur vericiydi. Ve utandırıcı.
"Onlara takıma girmek istediğini, az önce bana söylediğin gibi söylemelisin. Çok mutlu olacaklar," dedi. Yüzünü yanaklarıma doğru yanaştırdı. "Ama en çok ben olacağım." Ve yanağımı öpeceğini sandım. Utanarak gözlerimi kıstım. Oysa dudaklarını dudaklarıma bastırınca anlamıştım.
Küçük ve anlam dolu bir öpücüktü. Kibarcaydı. Beni kırmak istemediğini dudaklarını hafifçe dokunduruşundan bile anlayabiliyordum. Tüy gibi hafiflemiştim. Dudaklarım uyuşuyordu, vücudumda kıpırtılar oluşuyordu. Titriyor gibiydim. Karnıma giren ağrı, bana hiç hissetmediğim şeyleri hissettirdi. Hastayken bile böyle bir karın ağrım olmamıştı, böyle titrememiştim.
O benden yavaşça uzaklaşırken ne demeliydim düşündüm. Konuşmalı mıydım? Bir şey söylememe gerek var mıydı?
Biraz sessizce oturduktan sonra ona yanaştım ve sokuldum. Soğuk havada yanan ateş gibiydi. Ona sarılıp kendimi ısıttım. Başımı omzuna koydum. Ellerimi nereye yerleştireceğime karar verememiş ve sonra da hızla beline sarmıştım. Gözlerim zaten kapanmaya yer arıyordu.
Kıkırtıları kulaklarıma o kadar net geliyordu ki, utandım. O da kollarıyla tamamen sararken beni, ben küçüldükçe küçüldüm.
İnsanların sevdiği kişilerinin yanında nefesinin kesilmesi bana hep saçma gelse de, şu an ona sarılırken nefes aldığımı hissedemedim. Saçma aralıklarla nefes almayı denedim. Cidden git gide daha kötü bir hâle gelirken, usulca ayrıldım ondan. Zaten utançtan eğik olan kafamı uzun süre kaldıramayacaktım.
Derin bir nefes çekmeye çalıştım ciğerlerime. Ama olmuyordu. O kadar salaktım ki heyecandan nefes almayı unutmuştum. Nefessizlikten ciğerlerim ağrımaya başlamıştı.
"İyi misin?"
Normal olarak da Younghoon endişelenmişti. Yanında nefessizlikten değişik şekillere girmiştim. Rezil bir çocuktum.
"İyiyim." dedim son kez derim bir nefes çekerken içime. Düzeliyordum.
"Bu kadar heyecanlanacağını bilsem öpmezdim."
Dalga mı geçiyordu o benimle? Kafasını kırmak istiyordum.
"Tamam söylemedim sayalım."
Başımı omzuna koydum bende. Gözlerimi kapattım, uyumak istiyordum. Yorgunluktan ölecektim. Beynim de rahat bir pozisyonda olduğum için gözlerime kapan emrini veriyordu. Younghoon konuşmasa uyuyacaktım.
"Duygularının farkındayım. Sen de farkında ol istedim. Böyle yaparak ifade etmek çok doğru değildi belki de, ancak anlık olarak yaptım. İçimden geçenleri dinledim. Pişman hissetmiyorum. Seni fazlasıyla hoşlanıyorum. Seni seviyorum, Jaehyun. Senden de bunları duymak istiyorum."
Gözlerine bakmaya normalde cesaretim olmasa bile şu an bunun sırası değildi. Omzundan kalktım. Gözlerimizi buluşturdum çünkü böylesi daha içten olacaktı. Onun da duygularımın her zerresini hissetmesi güzel olurdu.
"Seni seviyorum Younghoon."
Ellerimi boynuna yerleştirip neredeyse üzerine uzandım diyebilirim. Sesli şekilde ikimizde gülüyorduk. Daha önce hiç bu kadar aptalca davrandığımı sanmıyordum. Ben onun yanında aptallaşıyordum.
Birbirimize yapışmış haldeydik. Nefes alış seslerini rahatlıkla işitebiliyordum. O da bilerek nefesini kulağıma üflüyordu. "Yuvamız gibi burası. Ve yuvamın huzur kaynağı da yanımda."
Kulaklarımın dibindeki ses, beni bitiriyordu. Daha ne kadar utanıp küçülebilirdim ki? Daha sıkı sarıldım ona. Yanağına bir öpücük kondurdum. Aynı onun yaptığı gibi kulağının dibine girerek nefesimi üfledim. "Yuvamızın cesur adamı. Beni sürekli utandırıyorsun."
Yeni yılımın ilk günü bana; ilk aşk itirafı alışımı, ilk aşk itiraf edişimi, ilk sevgilimi, ilk öpücüğümü getirmişti. Benden mutlusu yoktu.
—
1- 16 (yeniden mi?-takıma girmek istiyorum ft. kiss.) bölümleri bu ficin birinci sezonu gibi düşünebilirsiniz. 17den itibaren ikinci sezon başlıyor. olacaklara hazır olun derim.
giriş bölümündeki (lee jaehyun bir ezik.) tarihten itibaren devam etmeyi düşünüyorum. gidişat hakkında detaylı düşünmedim ama entrika olması gerekiyor diye düşünüyorum. yeni karakterler eklemeyi de düşünüyorum.
şimdilik bb.
21012024
ŞİMDİ OKUDUĞUN
false friend and small sensations ; bbangmil.
Fanfiction"Şaka yapıyorsun değil mi?" Sustum çünkü şaka değildi. ↪ bbangmil au, düzyazı, texting ↪ tw; kasıntı insanlar, cinsel imalar, küfür ve argo içerir [ tamamlandı. ] 040723 , 210524 2023 | ©flawderson