Kalbim yerinden çıkacaktı.Alparslan ile konuşmamızın ardından tüm akşamı hatta tüm geceyi 32 diş sırıtarak geçirmiştim, o kadar heyecanlanmıştım ki sabaha kadar uyanıp durmuştum.
Şimdi ise gardırobumun başına geçmiş 1 saattir kıyafet kombinleyip deniyordum.
Hiçbir kıyafet mi olmazdı?
Hiçbirini beğenemiyordum, ya aşırı spor ya aşırı şık bir ortama katılacakmış gibi oluyordum. Ne yapacağımı bilemeyerek en son dergide giydiğim beyaz bir büstiyer ve siyah bir takım giydim. Bu kombinin fotoğrafını ona ilk attığımdaki tepkisi aklıma gelince kendi kendime gülümseyerek çantamı aldım ve 2 fıs parfümden sıkarak telefonumu alıp odadan çıktım. Aşağı kata inmemle salonda oturan babamı gördüm, evimin anahtarını kendisinede yaptırmıştı ve arada sırada gelip beni kontrol ediyordu. Ona "günaydın" diyip cevabını beklemeden evden de çıkıp arabaya binmemle derin bir nefes verdim.
Kalbim sıkışıyordu,
Heyecandan titreyen ellerimle arabayı çalıştırdım, ellerim o kadar çok titriyordu ki en azından biraz olsun heyecanımı atması adına radyoyu açtım.
Çıkan şarkıyı duymamla beraber istemsiz bir gülümseme oluşmasıyla yüzümde, şarkıya eşlik etmeye başladım.
"Sen yeter ki sev kulun olayım.."
Aklıma Alparslan'a video çekip atmak gelince elimi yan koltuğa uzatıp telefonumu alarak video çekmeye başladım. Videoyu çekip atmamla beraber hemen görmüştü.
Dinmeyen sevincimle gülümseyerek telefonu yan koltuğa bıraktım ve yola odaklandım.Aklıma gelen düşünceyle, arabayı sağ döndürüp Alparslan'ın ödülünü olacağı yere sürmeye başladım. Ona küçük bir sürpriz yapabilirdim, ödül töreninde onun ödül alışını izleyecektim. bundan daha çok istediğim bir şey yoktu,
Gerçi onunla ilişkimin olmasını, ona sarılmayı ve daha onunla ilgili birçok şeyi çok istiyordum.
Tören alanına yaklaşırken kırmızı ışıkta durmamla beraber birkaç mesaj sesi geldi. Telefonu alıp hızlıca bakınca asker beyciğimin mesaj attığını gördüm.
Asker Beyciğim: Nefin çok özür dilerim
Asker Beyciğim: Acil bir çağrı sonucunda hemen Şanlıurfa'ya dönmem gerek
Asker Beyciğim: Ödül töreni iptal edildi 1 ay sonra olacakmış
Asker Beyciğim: Yarım saate gideceğim
Asker Beyciğim: Lütfen beni affet bunu telafi edeceğim söz veriyorum
Ben cevap verecek fırsatı bulamadan arkamdaki araba kornaya basınca kendime gelip yeşil ışığın yandığını fark ederek sürmeye devam ettim.
Gidiyordu.
Siktir gidiyordu. Yarım saat demişti, yetişebilir miydim ki?
Yetişmek zorundaydım, ona yetişıp sarılmalıydım, konuşmalıydım, daha yüzümü gölecekti, onu görecektim.
Arabanın gazına daha da yüklenmemle yaklaşık 15 dakikada alana varmıştım. Arabayı hızla bulduğum ilk boş yere park ettim ve hızla telefonumu bile almadan arabadan arabadan çıkıp kilitleyerek alanda gördüğüm helikoptere doğru koşmaya başladım.
Büyük ihtimalle helikoptere binmesine çok az kalmıştı. Helikopterin yanına doğru gelmemle koşmayı bırakıp etrafıma bakınmaya başladım. Birkaç asker kendi başlarına konuşuyorlardı. Hızla yanlarına gitmemle remile hepsinin bakışları bana döndü."Şanlıurfa'ya gidecek askerler varmış. Gittiler mi?"
Askerin birisi tam cevap verecekken sağ kolumun hafifçe tutulup çekilmesiyle büyük bir gövdenin beni arkasına alması bir oldu. Şuan büyük kaslı bir sırtla bakışıyordum.
"Hadi beyler siz diğer tarafa ilerleyin."
duyduğum sesle donakaldım. Önümde duran asker Alparslan 'dı. Birden bana doğru dönmesiyle yüzünü görebilmek için başımı kaldırdım.Hay sikim! Yüzünde sadece gözleri açıkta kalan bir maske vardı.
Göz göze gelince gülüyor olmalı ki gözleri kısıldı.
"Bence tam şuan bana sarılman gerek,"dedi. Elini çıplak belime sarmasıyla daha fazla durmayarak ellerimi boynuna atıp sıkıca sarıldım. iki eliyle belimi daha sıkı sarmasıyla sırıtmama engel olamıyordum.
Bu adamın kokusu şaka mıydı??
Zorlada olsa birbirimizden ayrıldık, aniden gelen fazla özgüvenle maskesinin bir kısmını yukarı kaldırırken ne yapmaya çalıştığımı anlamaya çalışıyor gibiydi.
Birden yaklaşıp dayanamayarak onu öptüm. Şaşırmıştım ama çok geçmeden şaşkınlığı geçince tekrardan belimdeki elleri sıkılaştı ve bana karşılık vermeye başladı. Çok sürmeden geri çekilmesiyle bende maskesini bırakıp utanarak geri çekildim ve başımı eğip botlarına bakmaya başladım. Utandığımı anladı ve maskesini düzeltirken kısıkça güldü. Elinin birini çeneme atarak tekrardan yüzüne bakmamı sağladı, gözlerimi kaçırmamla bir anda gür bir sesle konuştu.
"Gözlerime bak Nefin."
Gözlerimi gözleriyle tekrardan buluşturdum. Maskeli hali bile aşırı çekiciydi bu adamın.
Bakışları yüzümde geziniyordu, sanki tüm yüzümü ezberlemek istiyor gibi.
"Ben yüzümü gösterdim ama sende hala maske var asker beyciğim." diyip güldüğümde gözleri gülüşüme kayıp orada birkaç saniye takılı kalmıştı.
"Yapacak bir şey yok şuan maskeyi çıkaramam," dedi ve derin bir nefes alarak tekrar konuştu.
"Aslına bakarsan birazdan helikopter kalkacak, gitmem gerek. Beni bekler misin?"
"Tabii seni beklerken başka askerlere yazarım artık," diyip gülmemek için kendimi zor tuttum. Bu halimi gördü fakat gülmek yerine sinirle bakarak konuştu.
"Nefin!" Diye adımı uzatırken arkadan helikopterin yanında bekleyen asker bağırdı.
"Binbaşım son 2 dakika kaldı kalkmamıza."
Binbaşı mıydı?
Rütbesini daha önceden bilmiyordum ve şuan bir askerden öğrenmiştim.
Binbaşı Alparslan Soykan.
Ne de güzel taşıyordu rütbesini, bir kez daha hayran olmuştum her haline.
Alparslan el işareti ile bir dakika dedi ve tekrar bana dönerek son kez sarıldı. Elleri belimde dolanırken kulağıma doğru eğildi.
"Cesaretine hayran kaldım bunu daha sonra tekrarlayalım," dedi. Sarılmasını hafifleterek yavaşça benden ayrıldı. Bırakmak istemiyordum, nereden çıkmıştı bu Şanlıurfa işi!Eliyle yüzümü okşayarak "Kendine dikkat et," dedi ve arkasını dönerek helikoptere doğru ilerleyip bindi.
Suratım asılmıştı, daha 10 dakika görebilmiştim sevdiğim adamı.
1 ay bekleyebilir miydim onu?
Hayır, burada onu bekleyemezdim. Arkasından Şanlıurfa'ya gidebilirdim hiç sıkıntı olmazdı ama oraya gitsem bile onun yanına nasıl gidecektim ki?
Belki hemen değil ama bu hafta bitmeden Şanlıurfa'ya gidecek ve sevdiğim adamdan ikinci öpücüğümü alacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Yeter ki Sev •texting
General FictionSiz: Ben seni almazsam eğer mahvolurum biterim Siz: Sen yeter ki sev kulun olayım Siz: Bir dile bin yıl kölen olayım. Siz: Boynuna, koynuna dolanayım Siz: Mahşere kadarrr Asker Beyciğim: Yanlış numaraya yazdınız sanırım. Siz: Olur mu hiç öyle şey as...