4. AySabahki sözleşmeyi imzaladığımı söylememle birlikte Gökalp partinin başladığını duyurmuştu. Saat 11'den beri yattaydık. Ben teknede oluruz diye düşünürken Gökalp yine beni şaşırtmış ve aşırı büyük bir yatı planlamıştı. Birkaç atıştırmanın hazırlanmasının ardından şarkılar çalmaya başlamış herkes kendi halinde takılıyordu.
Neyse ki çok insan yoktu. Helen, Gökalp, Deren, Ahmet ve sırf benim için buraya gelen Halide ile Duru vardı.
Halide'nin Şanlıurfa'da uzun bir süre tek kalmasından dolayı bu gelişin ona iyi geleceğini düşünmüştüm, ilk kabul etmese de sonradan büyük bir sevinçle kabul etmişti. Ahmet ise sürekli Halide abla bana emanet dediği için çağırmıştım. Deren ile de bunca zaman boyunca iyi anlaşmıştık, Gökalp ile aralarında bir şeyler yaşandığının farkındaydım fakat çok umursamıyordum. Partiyi halleden kişiler zaten Gökalp ve Helen olduğu için şu an tanımadığım kimse yoktu fakat ben hala mutlu değildim.
Mutlu olamıyordum. 4 aydır mutlu olmayı geç, yaşamayı bile nasıl becerdiğimi anlamamıştım ki. Burada durup saatlerce kokusu hafif kaybolmuş Alparslan'ın tişörtüne sarılarak ağlamak istiyordum.
Kapının tıklatılmasıyla beraber dolan gözlerimi 4 aydır olduğu gibi elimle silerek hiç mutsuz değilmişim havasına büründüm ve "Gelebilirsin," diyerek seslendim. Helen kapıdan önce sadece başını gösterdi ve daha sonra odaya girdi. "Gelmiyor musun yukarıya?"
"Ne yalan söyleyeyim gelmek istemiyorum, siz bensiz eğlenseniz olmaz mı?" dediğimde arkasında kala kapıyı kapatarak bana döndü. "Topla artık kendini. Hem bu eğlence seninde kafanı dağıtmana yardımcı olur Nefin." Dediklerini umursamayıp burada kalmak gayet hoş bir fikirde olsa maalesef bu odada kalamazdım, yukarı da beni bekleye buraya benim için gelmiş insanlar vardı. "Ay siz ne anlarsınız aşktan, sevgiden," gülerek Helen'e baktığımda o da dediklerime kıkırdayıp kapıyı açtı ve beraber odadan çıktık. Güverteye doğru ilerlerken beni gören Duru koşarak sarıldığında şaşırıp onu kucağıma aldım. "Ne oluyor küçük cadı, ne bu samimiyet,"
"Vallahi Nefin seni bile özledim," dediklerine gülüp yanağından öptüm ve kucağımdan indirip Halide'ye sarılmaya çalıştım, karnı büyüdüğü için sarılmamız bir zor olmuştu. Ufak bir selamlaşmanın ardından köşede duran Ahmet'in yanına doğru ilerledim. Yanına vardığımda geldiğimi fark etmemiş bir yere odaklanmış şekilde bakıyordu. Nereye baktığını görmek için baktığı noktaya döndüğümde Helen'e baktığını fark ettim. "Vay, sende az değilsin." Sesimi duymasıyla bana döndü ve hemen toparlandı, "Gözüm dalmış."
"Dalmış, dalmış belli." Diyerek dalga geçtiğimde gözlerini kaçırdı, kızarmış mıydı o? Yanına yaklaşarak Helen'e baktım ve konuşmaya başladım. "İsmi Helen, öğrenmişsindir zaten. Yakın arkadaşım kendisi, yakın dövüşe bayılır yanlış bir hamlede ne hale geleceğini düşün ve ona göre hareket et." Göz kırparak son kez Ahmet'e bakıp yanından ayrıldım. Köşede bir yere oturarak bakışlarımı herkesten çekip denize çevirdim, şu an burada sadece Alparslan ve ben olsaydık ne güzel olurdu.
"Dayımı çok özledin demi?" diyen sesle sıçrayıp Duru'ya baktım. İlk defa aşırı ciddi bir şekilde konuşmuştu, derin bir soluk bırakırken konuştum. "Evet, onu çok özledim."
"Bende dayımı çok özledim ama babamı daha çok özlemiştim. Babam kardeşimi görmemişti ya ondan dolayı ama şu an artık sadece dayımı özledim," Duru'nun söylediklerine şaşırsam da çok belli etmemeye çalıştım. "Kardeşini daha görmemiş olabilir ama elbet görecek, hem daha kardeşinin doğumu var, büyüyecek o da senin gibi. Şimdilik burada değiller ama yakında gelecekler, biz onlarda gurur duymalıyız onlar bizim için başka yerdeler." Ardı ardına sırf Duru üzülmesin diye sıraladığım cümlelerle Duru bana boş boş bakmış ve en sonunda başıyla onaylayıp tam bir şey diyeceği sırada şarkının çalması bir oldu. Elinde pastayla bize doğru gelen Gökalp'i görmemizle ikimizde ayağı kalktık, ona doğru dönüp kucağıma aldım. "Beraber üfleyelim," hevesle başını sallamış ve pastanın önümüzde durmasıyla yanaklarını şişerek benimle beraber pastanın üstündeki tek mumu üflemişti. Kucağımdan inip koşarak annesinin yanına gitti ve heyecanla bir şeyler anlatmaya başladı. Onun bu haline gülümseyerek Helen ve Gökalp'e döndüm. "Her şey için teşekkürler," Gökalp kocaman gülümseyerek sarılmaya çalıştı, hızla ittirip "Sakın ha!" diyerek şakaya karışık bağırdım. Gökalp bağırmamla ellerini yukarı kaldırarak bir iki adım geriledi. Bakışlarım Helen'e döndüğünde telefonuna baktığını fark ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Yeter ki Sev •texting
Fiksi UmumSiz: Ben seni almazsam eğer mahvolurum biterim Siz: Sen yeter ki sev kulun olayım Siz: Bir dile bin yıl kölen olayım. Siz: Boynuna, koynuna dolanayım Siz: Mahşere kadarrr Asker Beyciğim: Yanlış numaraya yazdınız sanırım. Siz: Olur mu hiç öyle şey as...