1.0

79 11 28
                                    

"Felix nelerden hoşlanır?"

"Kıyfetler ve aksesuarlarla bayılır, tatlı şeylere de öyle."

Avm'ye gelir gelmez Felix içln hediye bakmaya koyulmuştuk. Mağazalar arasında geziniyorduk sürekli. Bir sürü kıyafeti kolumun üzerine atmıştım.

"Seungmin, benim için bunları deneyebilir misin?"

"Hepsini mi?"

Bana tip tip bakıyordu. Tamam, çok fazla kıyafet seçmiş olabilirim. Beraber denemek nasıl olur hem?

"Beraber deneyelim, olur mu, çok fazlalar çünkü."

Derin bir iç çekişin ardından soyunma kabinine yönelince sırıtmadan edemedim. Peşinden kabinlere koştum bende. Kıyafetlerin yarısını Seungmin'in ellerine bırakıp boş kabinlerden birine daldım. Aldığım kot pantolonlardan birini geçirdim üzerime. Üst olarak da beyaz bir sweat giydim. Aynada baktım kendime uzun uzun.

"Seungmin, bir baksana giyindiysen."

Çıktım kabinden. Çok geçmeden Seungmin de üzerinde siyah bir pantolon ve mavi bir tişörtle çıktı. Onu süzdüm uzun uzun.

"Beğenmedin mi? Model değilim kusura bakma."

"Hayır hayır, aksine, baya hoşuma gitti. Ben nasıl duruyorum, Felix'e yakışır mı sence?"

Gözlerini üzerimde gezdirirken etrafımda döndüm. Dudakları arasında minik bir gülümseme fark ettiğimde istemsizce ben de güldüm.

"Güzel duruyor, sanırım."

"Diğerlerini denemeye gerek yok o halde, bunları alalım."

Cevap vermesine izin vermeden kabine girdim. Üzerimdekilerden hızlıca kurtulup kendi kıyafetlerimi geçirdim üzerime. Felix'in seveceğine inandığım kırmızı renkli sweati ve az önce giydiklerimi alıp çıktım kabinden. Seungmin gelince onun elindeki takımı da alıp kasaya yöneldim. Neyse ki fazla sıra yoktu, hızlıca halledebilmiştim.

"Şimdi nereye gidelim, ne yapmak istersin?"

Seungmin cevap veremeden midemden gelen sesler üzerine yüzüne yeniden bir gülümseme yerleşti ancak çok geçmeden parmakları dudaklarıyla buluşmuştu.

"Yemek yiyelim o halde, miden benden önce cevapladı."

Güldüm istemsizce, beraber yemek kısmına yöneldik. Uzun zamandır Kore yemeği yemiyordum. O yüzden rabokki ve kimchi yemeyi tercih edebilirdim. Tabii pizzaya da hayır demem, o yüzden seçimi Seungmin'e bıraktım. Kore yemekleri yapan bir yere yöneldiğinde zıplaya zıplaya peşinden gittim. Fazla kalabalık değildi. Masalardan birine yerleştik ve siparişlerinizi verdik. Seungmin ramen yemeyi tercih etmişti.

"Baharatlı şeyleri sevmiyorsun sanırım."

"Sevmemek değil de, yiyemiyorum. Fazla acı geliyor."

"Amerika'da o kadar uzun zaman acıdan uzak kaldım ki ejderhaya dönsem şaşırmam."

Gülerek karşılık verdi, bugün ikinci kez dudaklarıyla buluştu parmakları. Bu bir refleks miydi, yoksa gülüşünü mü gizlemeye çalışıyordu anlayamamıştım.

"Yapmak istediğin başka bir şey var mı? Saat daha erken sayılır, zamanımız bol."

"Kitapçıya girebilir miyiz? Yemekten sonra yani."

"İstemen yeterli"

Gülümsedim. O sırada yemeklerimiz de gelmişti. Yıllardır yemediğim yemeği sonunda yemek mutlu hissettirmişti. Yemek boyunca fazla konuşmadık. Hesabı ödeyip kalktığımızda kitapçıya yöneldik beraber. Kitaplara ilgisi olduğunu biliyordum, okulda da sık sık kitap okurken görmüştüm. Ama ne tarz sever, işte onu bilmiyordum.

"Hyunjin, kitaplardan anlar mısın?"

Eline çoktan birkaç kitap almış, içeriklerine göz atıyordu. Ona yaklaştım, hangi kitaplarla ilgilendiğine baktım.

"Bir dönem fantastik kitaplara ilgiliydim, sonrasında zaman bulamamaya başladım."

"Okuduğun en iyi kitap neydi peki?"

Bir süre sessiz kalıp düşündüm. Birkaç kitap arasında kalmıştım.

"En iyi kitap neydi bilemem ama, en benim için en özel olan kitap Hamlet'tir."

"Shakespeare mi? Beklemiyordum. Yani, pek tiyatro okuyacak birine benzemiyorsun."

Gülerek karşılık verdim.

"Aslında, babamın bana aldığı tek hediye o kitaptı. Babam hediye almayı sevmez pek, saçma buluyor."

"Doğum günün ne zaman?"

"Daha var aslında, 20 Mart'ta."

Raflar arasında dolanıp kitaplara bakmaya devam etti. Ben de peşinde dolanmak yerine seveceği kitaplar aramaya karar verdim. Birkaç tanesini rafların arasından çekip Seungmin'e çevirdim adımlarımı. Elleri arasında Shakespeare'in kitaplarından birini görünce gülümsedim istemsizce.

"Seungmin, bunlar nasıl?"

Sesimi duyar duymaz kitabı raflardan birine sıkıştırdı. Ayağa kalkıp yanıma geldi, elimdeki kitapları alıp inceledi tek tek.

"Bu güzele benziyor"

Elinde yaklaşık 5-6 kitapla kasaya yöneldiğinde elimdeki diğer kitabı rafların arasına bıraktım. Az çok ne tarzı sevdiğini anlamıştım artık. Kitap almak zor bir şeydi gerçi. Okuduğu kitabı alırsam biraz sıkıntı olurdu.

"Gidelim mi?"

Onayladım başımla. Böylece kitapçıdan da çıktık. Otele dönmek istemiyordum hala ancak ne yapacağımızı da bilmiyordum.

"Gitmek istediğin başka bir yer var mı?"

Duraksadı, ardından elini tuttu ve beni sürüklemeye başladı. Ben de ona bıraktım kendimi. Kozmetik ve takı satılan bir dükkana daldık beraber.

"Ben de birine hediye bakacağım."

"Anladım, bekliyorum o halde."

Gülümsedim ve gezinmeye başladım. Fazla büyük bir dükkan değildi ama Seungmin'e çaktırmadan hediye alabileceğim kadar büyüktü. Yeşilli bir bilekliği kapıp ona fark ettirmeden parasını ödedim. Birkaç dakika sonra da aldıklarını ödeyip yanıma geldi.

"Gidebiliriz."

Tekrar gülümsedi, parmakları yavaşça dudağına doğru kapanırken yavaşça bileğini tuttum.

"Neden gülüşünü kapatıyorsun?"

Yüzündeki gülümseme kayboldu hemen. Kısa bir sessizlik çöktü.

"Annem çok çirkin güldüğümü söylerdi."

Onu kendime çekip sarıldım yavaşça. Birkaç saniye bekledikten sonra o da kollarınu belime sardı.

"Bana söz ver, bir daha asla gülüşünü kapatmayacaksın."

"Söz veriyorum."

Yine çok geç attım ama uzun oldu en azından zlsbdkdmd

Hem fikirsizim hem berbat yazıyorum imdat

Perfect Smile -Hyunmin-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin