Iya ağacın arkasından çıkıp sesin geldiği yöne bakmak istesede Ryan'ın kolları buna pek müsaade etmedi.
Diğer kişi, sesleri henüz duyulabilecek düzeydeyken 'Sanmam' dedi. Sesin sahibinin kadın olduğu anlaşılıyordu, ama soğuk bir tip olduğu kesindi. Yine aynı soğuk ses 'Bu arada adın Dolly idi, değil mi?' dedi. Diğer kadının cevabını ise duyamadılar, çünkü çok uzaklaşmışlardı.
Ses tamamen kesilince Iya kendini Ryan'ın kollarından kurtardı ve ağacın ön tarafına geçip hıncını ağaçtan çıkarmak için ağacı yumruklamaya başladı. Ryan hiç bir şey demeden onu izliyordu. Iya onu fark edince sinirle güldü.
'Demek beni fark etmeyi planladın he, Bayan Sinirini Ağaçtan Çıkartır'
'Bak değerli korumam ve arkadaşım, şuan çok büyük ikilemdeyimki...'
'Tamam, bunları yukarda konuşuruz. Üşüdüm hadi eve çıkalım' dedi ve beraber eve çıktılar.
Eve çıkana kadar ne Ryan ne de Iya konuştu. Eve çıktıklarında Ryan yine üstünü değiştirmeye gitti, Iya ise koluklardan birine oturdu ve dizlerini kolları arasına aldı, kafasını dizlerine koydu.
Bir süre sonra bir hareketlenme duydu ve kafasını kaldırdı. Gelen Ryan'dan başkası değildi. Ryan hemen Iya'nın yanına çöktü ve yanağından bir damla yaş sildi, Iya ağladığını o zaman anladı. 'Sorun ne, biri bir şey mi dedi?' diye sordu. Iya yüzünü Ryan'ın elinden kurtardı ve ayağa kalkıp kolonlara doğru ilerlemeye başladı.
Iya kendine engel olamadan 'Sen daha önce birine kısa bir sürede güvenip sonra hayal kırıklığına uğradın mı?' sorusu dudaklarından döküldü. Ryan'da geçip kolonlara yaslandı ve yüzünü gökyüzüne çevirdi. 'Evet, daha önce güvenip sonra hayal kırıklığına uğradım ama ben böyle böyle güçlendim. Beni boş ver şimdi, sana ne oldu?' dedi. Iya derin bir nefes aldı ve 'Beni de boş ver, şimdi anlatacaklarımdan sonra zaten en az bin tane sorun olacak. Gel oturalım, anlatayım' dedi.
Arkalarını dönüp koltuklara doğru yürürlerken bir rüzgar esti, zaten ıslak olan Iya rüzgarla birlikte titredi. Ryan onu fark edince ceketini çıkarttı ve Iya'nın omuzlarına bıraktı. Iya başıyla teşekkür ettikten sonra omzundaki ceketi kollarından geçirdi.
Koltuğa oturduklarında Ryan 'Seni dinliyorum' dedi ve arkasına yaslandı.
Iya her şeyi anlatması bittikten sonra Ryan'a baktı. 'Şuan bunları gidip Kral Aris'e anlatabilirim biliyorsun, değil mi?' dedi Ryan sırıtarak. Iya yine dizlerini kendine çekip ağlamaya başladı. Ryan hemen yanına koşup 'Özür dilerim gerçekten berbat bir espiriydi, gerçekten çok özür dilerim, bunların hiç birini Aris'e söylemeyeceğime canım üstüne yemin ederim!' dedi. Iya yanına çömelmiş endişeyle ona bakan Ryan'a baktı ve kollarını ona sardı. Ryan'da aynı şekilde kollarını onun beline sardığında 'Sen gerçekten çok iyi birisin, senin bir suçun yok, sadece kendime sinirlendim o yüzden böyle oldu' dedi Iya.
Birbirlerinin kollarından ayrıldıktan sonra Ryan 'O bıçaklı dediğin adamın dış görünüşünü hatırlıyor musun?' diye sordu, Iya sadece 'Büyük elleri vardı' dedi ve sustu. Ryan tam bir soru daha yöneltecekti ki Iya onu susturup küçük ahşap kapıya kulağını dayadı.
'Sizinle iş birliği içinde olmak büyük bir zevkti Dolly'
'Sizinle de öyleydi Niki'
'O zaman çarşamba gece saat on iki buçukta tekrar burada buluşmak dileğiyle'
Dolly'nin cevabı ise yine duyulmadı.
Iya gidip yine Ryan'a sarıldı. 'Sanırım o bıçaklı adamı Dolly'e anlatmayarak iyi yapmışım' dedi kafasını Ryan'ın omzuna koyarak. Ryan'da ona sarıldı ve 'O kadın Dolly miymiş?' dedi. Iya başını aşağı yukarı sallayarak 'Diğer kadının adı da Niki'ymiş' dedi, tekrar gözleri dolmaya başlamıştı, o an neden bu kadar aptal olup herkese anında güvendiğini kendine sormadan edemedi.
Ryan'dan ayrılırken ceketi ona geri verdi. 'Her şey için çok teşekkür ederim, şafak sökmeye başlamış ben artık gideyim' dedi ve arkasını döndü. 'Yolu hatırlıyor musun?' diye sordu arkadan Ryan. 'Bilmem, bulurum her halde, yani öyle düşünüyorum' diye cevapladı Iya ve gidip ahşap kapıyı açtı. 'Dur, seni odana kadar bırakayım' diye peşinden geldi Iya'nın.
Yol, yine sessiz geçmişti, Iya'nın odasına varana kadar hiçbir sıkıntı yoktu. Bir birlerine iyi geceler dedikten sonra ayrıldılar.
Iya üstünü değiştirip tam yatmıştı ki kapı kabaca çalındı. Iya yine bir bıçak alıp 'Kim o?' dedi titreyen sesiyle. 'Yine benim prenses, Şövalye Xander' sesini duyunca rahatladı ve bıçağı bırakıp kapıyı açtı. 'Dur, seni odana kadar bırakayım' diyeIya'nın peşinden geldi.
Yol, yine sessiz geçmişti, Iya'nın odasına varana kadar hiçbir sıkıntı yoktu. Bir birlerine iyi geceler dedikten sonra ayrıldılar.
Iya üstünü değiştirip tam yatmıştı ki kapı kabaca çalındı. Iya yine bir bıçak alıp 'Kim o?' dedi titreyen sesiyle. 'Yine benim prenses, Şövalye Xander' sesini duyunca rahatladı ve bıçağı bırakıp kapıyı açtı.
'Hayrola Xander, ne oldu bu saatte?' dedi Iya. Xander 'Neden bilmiyorum ama Kral Aris yarın tam gün ortasında şehir meydanına en güzel kıyafetlerinizle gelmenizi emrediyor' dedi ve İyi geceler dileyip çekip gitti. Iya ise diyecek laf bulamayıp yattı.
Ertesi gün Iya dolabından yeşil, tüllü, uzun kollu bir elbise giydi; krem rengi bir çift ayakkabıyı ayağına geçirdi; saçlarını salık bıraktı ve kafasına bir, iki gün önce aldığı tacını alıp arabaların olduğu yere ilerledi.
'Merhaba, şehir meydanına giden bir araba rica edebilir miyim?' dedi orada duran görevliye. Görevli hemen 'Tabii ki prenses, hoş geldiniz lütfen şu araca oturun' dedi ve onu bir araca oturttu. Görevli kapıyı kapattıktan sonra 'Alden! Çabuk buraya gelip prensesi şehir merkezine indir!' diye kükredi.
Tini, mini bir kız geldi ve arabaya bindi. 'Şehir meydanına, ya da diğer bir değişle merkezine, değil mi?' dedi arabayı çakıştırırken, Iya'da onaylayınca yola çıktılar. Kısa bir süre içinde varmışlardı, Iya teşekkür edip arabadan ayrıldı.
Etrafı incelemeye başladı, bir sahne kurulmuştu önünde ise yoğun bir kalabalık. Iya sahneye baktı ve kaldı. Ryan elleri bağlı bir şekilde sahnenin ortasında bekliyordu.
Aris kürsüye geçip 'Evet millet, ana karakterimiz geldi ya da ana karaktersizimiz mi demeliydim? Buraya gel Iya, babandan korkma' dedi alay ederek. Iya ne olursa olsun Ryan'ı korumak istediği için hızlı adımlarla sahneye çıktı. Çıkar çıkmaz bileğinden tutulan Iya, Ryan gibi sahnenin ortasına ellerinden bağlandı. Aris eline bir mikrofon aldı ve etraflarında turlayarak konuşmaya başladı.
'Bilirsiniz, lafı dolandırmayı hiç sevmem. O yüzden önce şu tacı bir alayım...' dedi ve tacı memnun bir ifadeyle aldı. 'Katili henüz bulamadık ama bir sürü şey bulduk! Iya Lin, artık bir soyadın yok. Yalancılıktan! Ryan Jetson ise kraldan bilgi saklamaktan dolayı Ay Kalesinden ve Ay'dan sürgün ediliyorsunuz!' dedi büyük bir mutlulukla. Iya o an keşke gelmeseydim diye düşündü. Ama gelmese Ryan'ı koruyamazdı... Derin bir nefes alıp Aris'e baktı, 'Kanıtın var mı' dedi. Aris haince gülümseyip cebinden bir kaset çıkartıp Iya ve Ryan'a dinletti.
Kaset bittiğinde 'Ama bu kayıttakiler bizim sesimiz değil!' diye haykırdı Ryan. Aris gülümsemeye devam ederken 'Ben sana hep, benim her yerde ajanlarım var demez miydim?' dedi. Iya, o an Dolly'i hatırladı, öfkeyle 'Biz burada senin o halkın parasıyla kurdurduğun bataklıktaki bir cinayeti çözmeye çalışıyoruz ve sen gidip bizi sürgün mü ediyorsun? Çok yazık' diye başladı. Ardından tüm halka dönüp 'Bu arada ajan dediği kişi de sözde teyzem olan Dolly' diye devam etti. Ryan tam bir şeyler diyecekti ki sustu çünkü tam yanında duran şövalyenin elindeki kılıç birden havalanmaya başladı.
Ryan kafasını kaldırdığında kürsü, kaset, kılıçlar başta olmak üzere her şeyin havada süzüldüğünü görünce Iya'ya baktı.
Iya'nın açık mavi gözleri, mavinin olabilecek en koyu tonuna bürünmüştü. Bir süre sonra gözleri kararıp bacak bağları çözülünce eşyalarla birlikte yere yığıldı.
****
------------------------------------------------
BU CUMA BİR DUYURU YOKTUR, HAFTAYA CUMAYA KADAR SAĞLIKLA KALIN!