Dünyadaki Cehennem...

542 24 57
                                    


Bir yıl sonra...

Ender - Didem kim geldi?
Didem - Eşiniz geldi efendim.
Ender - Tamam, siz Ruyayla ilgilenin ben de geliyorum hemen.
Didem - Tamamdır efendim. (Ender çocuk odasından ayrılıp salona geçer)
Ender - Canım hoşgeldin, nasıl geçti günün?
Serhat - İyi geçti sağ ol bir tanem... (Enderi öper)
Ender - Bugün Kaya gelecek Ruyayı almak için, gece onda kalacakmış, yarın getirecekmiş...
Serhat - Bozuldun mu sen buna?
Ender - Yok yani, sonuçta babası, ama Ruyasız kalmam genelde zor oluyor biliyorsun, her an onu özlüyorum çünkü...
Serhat - Gel o zaman biz de dışarı çıkalım, yemek yelim, karı koca baş başa, ne dersin?
Ender - Aslında şahane olurdu, seni kırmak da istemiyorum ama...
Serhat - Kırma o zaman!
Ender - Başka zaman söz! (Gülümser)
Serhat - Bu kadar kolay değil o işler, madam gelmek istemiyorsun, telafi etmen lazım en azımdan! (Sertçe belinden tutup, sarılarak, boynunu öpmeye başlar, tam o sırada içeri Kaya girer)
Serhat - Geldi en güzel duyguların katılı! (Ayrılırlar)
Kaya - Yalnız, yanlış oldu galiba bu! Sen gelmedin ki, burdaydın!
Ender - Ha ha ha güleyim de boşa gitmesin bari Kaya!
Kaya - Sizinle uğraşamam gerçekten, kızımı alıp gideceğim!
Serhat - Biz de çok meraklıydık sanki!
Ender - Sevgilim yapma!
Kaya - Sevgilim... (Kahkaha atar)
Serhat - Çok haklısın bir tanem değmez çünkü!

Ender ve Kaya İkinci kata çıkarlar

Kaya - Bu neydi Ender?! (Kolunu sıkar)
Ender - Pardon, anlamadım?!
Kaya - Gayet iyi anladın! Öpmeler falan, sevgilim demeler, kimi kandırıyorsun sen?!
Ender - Kaya sen kimsin da bana hesap soruyorsun?!
Kaya - Çocuklarının babasıyım ben senin!
Ender - Keşke bunu önceden düşünseydin! Ayrıca Serhat benim kocam, anlayabiliyor musun?! Tabi ki de sevgilim deyeceğim ona sana ne?!
Kaye - Bir de seviyorum de de tam olsun!
Ender - Evet seviyorum!
Kaya - Güldürme beni Ender! Ben senin ne zaman yalan söylediğini anlıyorum! Nefesini boşuna tüketme!
Ender - Ne o, hep seni sevdiğimi mi demememi bekliyordun?!
Kaya - Bana karşı değilse de, en azından kendine karşı dürüst olmanı bekliyorum!
Ender - Hayal gücüne hayran kaldım doğrusu!
Kaya - Her şeyi, sırf bana inat olsun diye yapıyorsun! Her zamanki gibi yani! Yorulmadın mı?!
Ender - Bütün dünya senin etrafında dönmüyor Kaya Ekinci!
Kaya - Bütün dünya değil ama, en azından sen benim etrafımda dönüyorsun Ender Ekinci!
Ender - Ender Ekinci değil Ender Kaymaz! Sen hayal kurmaya devam et! Ayrıca unutma diye hatırlatırım, tam da bir yıl önce bana, "Ben Laleyi sevdiğimi anladım, seni kandırmak ve aldatmak istemiyorum", deyip de benden boşanmak isteyen sendin! Kusura bakma da, eve oturup senin bana geri dönmesini bekleyemezdim!
Kaya - Tabi ki de bekleyemezdin, sen bekler misin hiç?! Baş düşmanımla evlenmen şarttı hemen! Sırf bana inat! Tam da senin yapacağın işler! Senin kalemin yani!
Ender - Haddını aşma istersen! Ben sana inat yapmadım bunu, kendini bu kadar önemseme, üzülürsün sonra!
Kaya - Ender sen hala bana aşıksın! Adım gibi eminim!
Ender - O zaman adın da Kaya değilmiş!
Kaya - Seninle tartışmak istemiyorum şu an, kızımı ver gideyim!
Ender - Tabi koş hemen, Lale kıskanmasın sonra!
Kaya - Nedense kıskanan taraf senmişsin gibime geliyor!
Ender - Ben kıskanmam Kaya, kıskanılırım!
Kaya - Bilmez miyim?! (Kadına yaklaşır)
Ender - Ben Ruyayı getireyim! (Adamdan hemen uzaklaşır)

Ender Ruyayı ve onu eşyalarını Kaya'ya verdikten sonra, adamsa kızını kucağına alıp evden çıkar...

Serhat - Gittiler mi hayatım?
Ender - Gittiler... gittiler!
Serhat - Başbaşayız demekki!
Ender - Öyle oldu, evet...
Serhat - Eee... o zaman neler yapalım? (çapkınca gülümser)
Ender - Biliyorum, seni gerçekten çok ihmal ediyorum son zamanlar, ama bu sefer de affet beni ne olur... Çok yorgunum, ayakta duracak halim yok!
Serhat - Ben o yorgunluğun atmasını bilirim hayatım... (Adam kadının belini sıkıp kendine çeker)
Ender - Serhat gerçekten hiç sırası değil ya... Şimdi istemiyorum! Bırak beni! (Adamdan ayrılır)
Serhat - Ender sana ne oluyor, anlatır mısın?!
Ender - Gerçekten çok yorgunum, hepsi bu!
Serhat - Ender ben salak değilim! Ve artık yoruldum! Her akşam aynı şey, ha pardon, ya yorgunsun, ya Ruya huyusuzlanıyor, ya migrenin tuttu, ya erken kalkman lazım, hep bir bahaneyi buluyorsun! Senin nedenlerin bitmiyor ki!
Ender - Serhat ne istiyorsun benden?!
Serhat - Hiç bir şey, sadece bana ayıt olanı! Yani çok basit, seni istiyorum! Karımı istiyorum sadece ben! Haksız mıyım?! Karım mısın, ev arkadaşım mı, belli değil?! En son aylar önce beraber olduk! Hatırlamıyorum bile! Her akşam benden kaçıyorsun! Ben bilmeden kalbını mı kırdım? En azından bunu söyle! Bıktım artık gerçekten!
Ender - Hayır, gerçekten abartıyorsun...
Serhat - Konuşmaya hazır olduğun zaman gelebilirsin o zaman! Ben çalışma odamda olacağım! Çalışmam gerekiyor! (Sinirli halde çalışma odasına girer)
Ender - Allah kahretsin ya! Bir bu eksikti! Bu da bozulacak zamanı buldu cidden, şimdi bir de onun gönlünü almak için uğraşıcağız, ama hakl da, başkası olsaydı bu zamana kadar zor dayanırdı, ama ne diyebilirim ki, aklımda başka birisi var, seninle beraber olduğumun her dakikasında, onu aldatıyormuşum gibi hissediyorum, kendimden tiksiniyorum, beni sevmeyen ve defalarca kez yarı yolda bırakan adam için kendimi bitiriyorum mi deyim?! Ender anla artık, adam seni bırakıp gitti, başkasıyla evlendi, sen hala onun için yanıp duruyorsun, ne zaman aklılanacaksın ya, ne zaman?! Adam gitti hayatını yaşıyor, sen burda oturup onun için üzülüyorsun bir de... Salak! Kendine gel ve unut! Onun yaptığının aynısını yap! Kendi hayatını yaşa! (Kadın kendi düşüncelerin arasında öyle kaybolmuştu ki, çalışma odasına girdiğini bile zar zor fark edebildi)
Serhat - Ender bir şey mi var çalışıyorum! (Kadın adama arkasından sarılıp konuşmaya başlar)
Ender - Üzür dilerim gerçekten, çok haklsın, Seni fazlasıyla ihmal ettim, hatta senin yerinde başka birisi olsaydı, benim kaprislerimi dayanamayıp çoktan kaçardı... Ben çok şanslıyım aslında, senin gibi eşe sahip olduğum için! Her şekilde beni destekleyip yanımda durduğun için, bazen ben bile kendime tahammül edemezken, sen bunu nasıl başarabiliyorsun diye çok merak ediyorum... (Kahkaha atar)
Serhat - Ben seni gerçekten çok seviyorum Ender ve seni kaybetmek istemiyorum...
Ender - Ben... İyi ki varsın... İyi ki yanımdasın...

Söylediği son sözle beraber, kadın adamın dudaklarını kavrar, adamsa kalkıp kadını elinden tutarak onu yatak odasına götürür... İkiside soyunduktan sonra, adam gözünü kadından alamaz ve iyice kadına yaklaşır... Ender Serhatın içindeki sevgiyi hissedebiliyordu, ama bu sevgi karşılık mıydı?! Buna pek emin değildi... Adam hafifçe kadını dudağından öptü, kadınsa ürperdi...
Serhat - Ne oldu?
Ender - Ben sadece, ben sadece biraz üşüdüm...
Duyduklarından sonra, adam kadına daha çok sarıldı ve vücuduyla kadını tamamen kapladı, sonrasıysa onu yatağa attı... Kadınla bütünleştikten sonra, Ender hareketsiz kalıp, gözlerini nihayet açabilmişti... Adam da bunu farkedince, kadını dudağasından bir kere daha öptü, sonraysa da bir saniye için uyukuya daldı... Kadın artık adamın derin uyukuya daldığını anladığında, kalkıp sabahlığını giyidi ve yatağın karşısındaki koltuğa oturup sessizce alamaya başladı... Gözlerini kendi kocasından ayırmadan hemde...
Kadın hem kırgın, hem kızgın, hem de çaresiz hissediyordu kendini, adeta tiksiniyordu kendi bedeninden, adamın dokunuşu, öpüşü, her şey, aklına gelince inanılmaz derecede acılar içeresinde buluyordu kendisini! Ondan kaçıp, asla ama asla, onunla birlikte olmak istemenin sebebi de buyudu aslında... Birliktelikten sonra gelen acımasız hissler... Ama adam bu durumda pek de suçlu sayılmazdı, hatta son derece masumdu bile, kadın kocasını anlayabiliyordu, aslında haklı olarak, eşiyle birlikte olmak isteyen biriyidi o sadece ve bunun hakkı da vardı... En tuhaf olan şey de, kendisini zor döneminden kurtaran ve onun için gerçekten de her şey yapmaya hazır olan eşine minnettardı kadın, ona asla kızmıyordu, bilakis kendini ona karşı borçlu bile hissediyordu ve tam da bu durumdan dolayı kendine kızıyordu... Hayatının en zor günlerde, onun yanında duran ve onu destekleyen, bir bakımdan onu kurtaran, onun mutluluğu için çabalayan adamı, nasıl oldu da sevemedi?! Nasıl oluyor da, adamın her dökünüşü, öpücüğü ve her şey, ona kendinden tiksinmeye sağlayabilecek kadar büyük bir acı veriyordu ona?! Bir türlü anlamıyordu kadın! Bu duyguların asıl, onu bu duruma sokan, binlerce kez onu yarı yolda bırakan, en mutlu oldukları sandığı zamanda bile, ona sırtını çeviren adama karşı hissetmesi lazımdı, ama nedense, her şeye rağmen, adama hala deli gibi aşıktı, hem de nefret edecek kadar çok aşıktı... Kendi kocasının dökünüşü, üzerinde titremeye sağlıyorken, eski kocasının bakışı, onu hayata döndürmeye başarabiliyordu, adamın tek, minicik bir dökünüşünden sonra bile, kadının tüyleri diken diken oluyordu... Adamın sesini duymak bile kadına kendinden geçmesi için yetiyordu... Aslında çok tuhaf bir durumdu, asıl ona kızması lazımdı, asıl onun dökünüşünün kadına acı vermesi lazımdı, asıl onun elini kendi bedeninde hissedince tiksinmesi lazımdı, ama nedenini bilmediği bir şekilde, eski kocasının dökünüşü için her şeye vermeye hazırdı kadın, onunla nefes alamıyordu doğru, ama onsuz da nefes alamıyordu... Adama ne kalması için müsade veriyordu, ne de gitmesi için... Asıl bu durum onu yiyip yiyip bitiriyordu... Her şey için çözüm bulabilen kadın, bu duruma bir türlü çözüm bulamıyordu, kendi kocasına haksızlık ettiğini düşünüyordu, onu sevmesi için kendini zorluyordu, ama nafile, hiç bir şekilde başarılı olamadı ve bu kadını paramparça etmek için yeterli bir sebepti... iki ateş yarasında kalmıştı Ender, akıl ve kalp... Akıl ona, onu hiç bir şekilde bırakmayan ve hep kapı gibi arkasında duran adamın seçmesi gerektiğini söylerken, kalbi de onu her seferinde yarı yolda bırakan adam için atıyordu ve duygularıyla baş edemiyordu kadın... Bu son yıl kadın için adeta bir cehennemdi, normalde hiç ağlamayan kadın, artık en son ne zaman ağlamadığını hatırlamakta güçlük çekiyordu ve bu düşüncelerde kayboluyordu...

...Bölüm sonu...

ALEV TANGOSU...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin