Pablo HaythamBilgisayarıma bildiğim ve öğrendiğim her şeyi not etmeye çalışırken sabah olmuştu bile. Dosyayı kaydedip şifreledim ve iki farklı USB'ye klasör açıp kopyaladım. Bilgisayarımı, günümün çok azını geçirdiğim yepyeni görünen kırmızı koltuğuma koyduktan sonra neredeyse hepsi yarım kalmış ve bir haftadır masanın köşesinde cemiyet kurmuş kahve kupalarımı mutfağa götürdüm. Hazır mutfağa girmişken bugün de pek işim olmadığı için tekrardan armut koltuğumda geçip yatar pozisyonumu aldım ve buzluktan çıkardığım donmuş aloe vera özü küplerini gözlerimin üzerine koydum. Anneannemden öğrendiğim kadarıyla bu göz altı morluklarımın geçmesine yardımcı olacaktı. Bunu, televizyonda aslında kimsenin adını bile bilmediği bir kanalda sabah programı sunan kadından öğrendiğini her fırsatta dile getirmekten gurur duyuyor olmalıydı ki bana bile öğretmişti.
Saati kontrol ettiğimde sabahın yedi buçuğuydu. Neredeyse iki saat sonra Isaac ile Nirn Ormanı'na gidip bahar sonu araştırması için birkaç yaban tilkisi fotoğrafı çekecektik. Çok isterdim şu an gözlerimi kapatıp manda gibi uyumayı ancak ne kadar denesem de deneyeyim başarısız olacaktım. Üstüne üstlük başarısız olacağımı bilmekle kalmayıp bunu son bir haftadır iliklerime kadar tüm vücudumda hissetmiştim. Lisede sabahlara kadar video oyunu oynadığım zamanlara geri dönme şansım olsaydı şayet, bir dakika bile fazladan uyumak için sol böbreğimi satardım çünkü her kadar fark edemesek de uykusuzluk aslında tam anlamıyla iğrenç ötesi bir duyguydu.
Beynimin ve tüm sinirlerimin kendine gelmesi için, bardağın büyük ihtimalle sadece yarısını içip bulaşık makinesinde biraz daha olsa küflenip mantarlarla kaplanacak kupalarımın arasına koyacağımı bile bile zift gibi bir kahve yaptım. Zift kelimesi hafif kalıyordu elime hoş bir sıcaklık hissi veren kahvemin siyahlığına. Dalgınlıkla şarja takmayı unuttuğum telefonumu kontrol ettim. Sadece yüzde üç şarjı kalmıştı ve tamamen kapanması yakındı. Evi köşe bucak ararken şarj aleti yerine çalındığını sandığım cüzdanımı bulmuştum, evde bunulan tek kasanın anahtarını da, ve artık adını bile hatırlamadığım eski sevgilimden geldiğini düşündüğüm pembe kalpli mektubu, ve annemin buraya son gelişinde tekini düşürdüğü sahte altın küpesini... Sonunda şarj aletimi bulup, ben etrafta aranırken kapanan telefonumu hayata döndürmeyi başarmıştım. Isaac'ten iki sesli mesaj vardı.
"Gerald'ın kimseye zararı olmayan şu korkak, küçük yaban tilkileri hakkındaki saçma ve fazla entelektüel olan sorularına saçma ve fazla entelektüel olan cevaplar bulabilirsem kesin fazladan krediyi çalarım. Sende araştırmamı yazarken bana destek olursun, of. Bomba olur. Sunumu da gelecek yapay zekalarına ve makine öğrenmesine bağlamayı başarırsam -her ne kadar biyolojiyle yazılımı nasıl birbirine bağlarım henüz bilmesem de- hem Gerald'ın gözüne girmiş hem de akademide şöhretimi arşa çıkarmış olmaz mıyım? Benim gibi birinin neden bahar araştırmasını 'yaban tilkileri' üzerine yapması gerektiği hakkında aklıma gelen tek sebep, Gerald'ın benden hoşlanmadığı için beni başarısızlığa sürüklemek istemesi. Şu lanet adamın...." dedi. Ardından kayıtta duyulmayacağını düşünmüş olmalı ki sessizce Gerald'a ve akademiye güzel bir küfretti. "Kameranı ve diz üstü bilgisayarını unutma!" diye eklediği sırada da kayıt bitti. Cümlesi yarı kesileyazmıştı.
Kendi kendime sessizce güldüm, benim gibi içe dönük birisi Isaac gibi dışın da dışına dönük serseri bir kişiliği nasıl bulmuş ve onunla arkadaş olmuştu? Parmaklarım sanki bilinçsizce telefonun üstünde hareket ediyordu ve bir diğer sesli mesajın oynatma tuşuna basmıştılar bile.
"Ayrıca yanıma başka bir arkadaşımı daha çağırmayı planlıyordum ama kendisi gelemeyecekmiş. Sanırım ailesinin ufak bir trafik kazasına karıştığını söylemişti." dedi, her zamanki o yüksek sesiyle. Telefonu nedensizce acele ederek cebime koydum ve sonrasında küçük bir duraksadım. Neden bu kadar fazla heyecanlandığımı anlayamamıştım. Mutfak tezgahını sildim ve yarım saat kadar önce her yerin altını üstüne getirdiğim salonu topladım ve sonrasında evden çıkma zamanım gelene kadar oturduğum yerde esneme hareketleri yaptım ki uykum açılsın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
♔ Gül Hükümleri 01: Devrimin Külleri
Fantasy♔ The Rose Provisions 01: Ashes of the Revolution ※※※※※※※※※※ Her akşam uyumaya korkuyor, çünkü uyuduğunda kendisini bambaşka bir dünyada buluyordu. İlk başta birilerini öldürmek kolay olsa da karşısına farklı türden sürüngen canavarlar, ejderhala...