♔V♔

22 12 2
                                    


Pablo Haytham

   Gözlerimi açtığımda hala geceydi. Düşüncelerimden sıyrılıp uyumaya çalışarak yatağımın içinde bir sağa bir sola dönüyordum. Brunhilde'yle tekrar karşılaşmak istemiyor olsam da bir gram uyku için nelerimi vermezdim. Bir süre sonra uyuduğumu hissetmeye başlamıştım. Bu garipti çünkü kimse uykuya daldığı anı hatırlamazdı. Burnuma taze meyve kokuları gelmeye başladı sıralarda tekrar gözlerimi aralamıştım. Gördüğüm manzara karşısında dilimi yutsam hiç şaşırtıcı olmazdı herhalde. Taze meyve kokularının odamdan gelmediği anlaşılmıştı.

   "Şey... İyi misiniz?" diye yanıma gelip kibarca soran orta yaşlı kadına şaşkınca baktım.

   "Evet, evet. İyiyim. Ah, şey-"

   Kadın gülümseyip buradaki ilk seferim olup olmadığını sorduğunda ne diyeceğimi bilemedim. Halimden bir şeyler anlamış olmalı ki bana yardımcı olabilmek için isimler verdi. Kimseyi tanımıyordum, hiçbir yeri tanımıyordum. Nerede olduğumdan bile haberim yoktu.

   "Arada birkaç kişi senin gibi oluyor, hafızalarını kaybetmiş gibi geliyorlar ve onları maalesef bir daha göremiyoruz." Diye açıkladı, yaşlılıktan kırışmaya başlamış elini koluma koyarak. Benim yanıma durup işaret parmağıyla toprak yolun ardındaki, uzakta bir yerleri işaret etti. "Şuradan devam et. Selen'i bulursan sana yardımcı olacaktır, kızıl saçlı çocuğum."

   Kafam karışmıştı. Selen kim?

   Ona bakıp aklımda cevaplandıramadığım birkaç soru soracaktım ki yanımdan çoktan uzaklaşmıştı. Pazar gibi bir yerdeydim ve bunun etkisiyle etrafımdaki garip görünümlü kişilerin arasına karışıp gitmiş olan kadını bulmak çok fazla zaman kaybıydı. Brunhilde'yle karşılaşmadığım ve kendimi kalabalık, bilmediğim bir yerde -hep öyle olur ya- bulduğum için şanslı mı hissetmeli yoksa varlığım daha fazla Rüyalar Diyarı'na adapte olmaya başladığım için korkmalı mıyım bilmiyordum.

   Kadının dediği gibi kalabalığın içinden, dümdüz ilerleyen toprak yolda yürürken etrafıma bakıp hayret ediyordum. Çok güzel ve değişik görünümlü yapıları, o yapıların etrafını sarıp bana topraktan daha değersizmişim gibi bakan, küçümseyen çıplak heykelleri, boyumdan katbekat büyük sütunları vardı. Kasaba gibi bir yer olmasına ve yapılar oldukça eski görünmesine rağmen nefes kesiciydi.

   Bir süre ilerledikten sonra aslında gittiğim yerin bir dağ üstü kasabası olduğunu anlamıştım. Durup baktığımda ayaklarımın altında kocam bir ova vardı. Etrafımdaki diğer kasabaları, katedralleri ve diğer her şeyi görebiliyordum. Her şey ama her şey sanki ayaklarımın altındaydı. Evimin bahçesindekilere benzer bitkileri, çalıları görüyordum. Onlar neredeyse ağaç büyüklüğündeydi, ağaçlar onlardan da büyük...

   İlerlemeye devam ettim. Toprak yolda ayağımı vurarak ilerlettiğim küçük taşa son kez hızlıca vurdum. Sekerek gidip ormanın içlerine doğru ilerleyen taşı kaybettiğimde karşımda duran kocaman panayır beni şaşırtmıştı. Sahiden toprak yolu yürüyünce önümde böyle bir şey bulacağımı beklemiyordum.

   "Buyrun! Buyrun!" diye bağırıp kendilerine müşteri çekmeye çalışan onca kişiyi bir süre izledim. İnsana benzeyenlerin olduğu kadar hayvanlara ve daha önce hayatımda hiç görmediğim başka şeylere benzeyenler de vardı.

   "Hey!"

   Ensemde hissettiğim nefesle irkildim. Hızla arkamı dönüp kim olduğun bakmak istediysem de kimse yoktu. "Buradayım!" dedi tekrar. Elimle ensemi kapatıp etrafıma bakındım. Neredeydi? Kimdi? Duyduğum bir kadın sesiydi ve çok otoriter bir tonda konuşuyordu. Ettiği iki kelime bile olsa bunu kemiklerime kadar hissedebiliyordum. Güçlü birisiydi. Benim dilimi konuşuyor muydu? Sahi daha önce bana yardım eden kadınla da aynı dili konuşuyorduk. Yoksa ben mi onların dilini anlayabiliyordum? Şu an hangi dili konuşuyordum anlayamıyordum. Sanki diller hakkında bildiğim her şey bir anda anlamsızlaşmış ve hafızamdan silinmişti. Azıcık kalmış olan algım artık tamamen yok olmuştu. Bunları düşünürken sağımdan gözüme çarpan ışığı fark etmemle tüm dikkatimi oraya verdim.

♔ Gül Hükümleri 01: Devrimin KülleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin