Isaac Frost
Çantalarımızı koyduğumuz yere geri dönmek çok uzun sürmemişti. Kameraları bir şey yakalamış olmak umuduyla kontrol ettim ancak nafile, tek bir düzgün görüntü bile yakalayamamışlardı. Bununla da kalmayıp üstün zekalı Pablo'muz kayıptı. Nerelerde sürtüyor kim bilir? Bir kere de insan gibi haber verme alışkanlığı yok ki şerefsizin, kafasına estiği gibi çekip gidiyor.
Her zaman akademideki başarısını kendi düşüncelerine ve sakin kalabilme özelliğine borçlu olduğunu belirtse de gerizekalı göt herifin teki olduğunu hepimiz biliyorduk. Yüzüne ilk baktığımda bunu, sanki beynimin bir köşesinde daha önceden bilgiler çiviyle yazılmışçasına bir hisle beraber anlamıştım. Yani o Pablo Haytham. Akademinin en iyi öğrencisiymiş, götüm. Akademideki profesörlerin gözüne girmek için yapmadığı bok yoktu ve bunu herkesin bilmesine rağmen yüzüne gülümseyip arkadaşça davranmaları hiç hoşuma gitmiyordu. Gerçi bakıldığında bende tam olarak aynı şeyi yapıyordum. Bunun gibi hoşlanmadığım her şeyi aslında kendimde bulundurduğum nedeniyle kendime olan öfkemi diğerlerine mi yansıtıyordum acaba? Halimden çok memnun olsam ve diğerlerinden genel olarak katbekat üstün olsam da neden bir türlü Pablo'yu geçemiyordum? Neden onun bu kadar gerisindeydim?
Küçüklüğümden beri bu kadar nefret ettiğim biriyle aynı yerlerde olup onunla yakın olmak zorunda olmam beni deli ediyor olsa da evcil hayvan gibi oradan oraya sürüklemekten ve sorumluluklarımı sırtına yüklemekten başka bir şey yapmadığım Pablo'yu kullanmamın onun için bir sorun gibi görünmese de ailesinin tam tersini düşündüğüne emindim. İlkokuldan beri maalesef yediğimizin içtiğimizin ayrı gitmediği, gidemediği Pablo ile ben aslında o kadar da yakın arkadaş sayılmazdık. Hayatımdaki diğer insanlara nazaran ona hiç değer vermiyordum. İlk bakışta kibar sandığınız ama aslında şeytana pabucunu ters giydirebilecek Pablo, benim için göz ardı edilebilecek birisi değildi.
Basit biriydim, kabul ediyorum. Uğruna yaşadığım şey alkışlar ve övgülerdi. Pablo'nun ve onun gibi olan diğer insanların ışığımı çalmasına izin verirsem benliğim tamamıyla kül olurdu ve bende o sıcacık küllerin kuruluğunda boğulurdum.
Ormanın bu kısmında kurt mudur tilki midir ne sikimse, ondan hiçbir sonuç alamayacağımı biliyordum. Güneş alan ve ağaçların daha az olduğu ve saklanacak toprak bölgenin daha fazla olduğu bir yer olmalıydı. Eşyalarımı toplayıp çantama tıkıştırdım ve sırtlandım. Pablo nerede bilmiyordum ama onu aramaya da zamanım yoktu, akşam üstü geçmeden ormandan çıkmamız gerektiği için sadece üç saatimiz vardı. Onun çantasını da bir koluma takıp neredeyse kırk beş dakika önce gittiğim yolun tersine doğru ilerlemeye başladım. Pablo'nun da bu yolda ilerleyip benden önce, benim işime yarayacak hayvanların tam olarak yuvasını bulmuş oluğunu fark etmem oraya vardıktan hemen sonra olmuştu. Alelacele kameralarımı çıkartıp yerleştirdim. Ağacın yanında uyuklayan Pablo'nun omzuna elimi koyduktan sonra samimiyetsizce söylendim.
"Araştırmamı kurtardığın için sağ ol, pislik herif."
Yüzüme takındığım o yapmacık kocaman gülümseme Pablo'yu sarsarak uyandırmaya çalıştığımda kaybolmuştu. Sanki karanlığın içinde kayboluyormuşum gibi daha önce bilmediğim bir bir his ortay çıkmıştı. Diğer elimle de Pablo'yu sıkıca tuttum. Adını bağırdım, onu öyle bir sarsmıştım ki kafasını yaslayıp bebek gibi uyuduğu ağaca sertçe vurmuş bile olabilirdi ama yine de hiçbir şey olmuyordu. Ormanın içinde karanlık bir sis kaplamış gibiydi. Bunu görmüyor, hissediyordum. Refleks olarak etrafıma bakınıyordum bir çıkış ararcasına. Enseme değen soğuk rüzgar hiddetlenmişti ve gözlerimi kapattığımda tamamen karanlığın içine çekilmiştim. Korkumdan mıydı bilinmez, hiçbir şey söyleyememiştim ve ellerim ile bedenim tüy kadar hafif hissediyordu. Öyle hafiftim ki, herhangi bir hafif esintide hemen uçup gidecek gibiydim. Biraz sonra parmaklarımı oynatmaya başlamış ve daha sonra tekrardan kedi görmüş bir fare gibi kaskatı kesilmiş vücudumun kontrolünü elime alabilmiştim. Bu hafiflik hissi neden ve nasıl olduğunu bilmediğim bir şekilde beni az da olsa rahatlatmıştı, sanırım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
♔ Gül Hükümleri 01: Devrimin Külleri
Fantasy♔ The Rose Provisions 01: Ashes of the Revolution ※※※※※※※※※※ Her akşam uyumaya korkuyor, çünkü uyuduğunda kendisini bambaşka bir dünyada buluyordu. İlk başta birilerini öldürmek kolay olsa da karşısına farklı türden sürüngen canavarlar, ejderhala...