11. Bölüm

50 9 12
                                    

Saat 06.00

Sabahın köründe Hazar'ın öksürüğü ile kalktık. "Destur!" diye bağırdı Mustafa. "Ne oluyor ya?" diye sordu Rüya. "Kim öldü?" diye sorduğumda herkesin gözleri bana döndü ve Hazar "Kimse ya alt tarafı öksürdüm." dedi. Benim uykum hâlâ vardı ama yatmak istemiyorum.

Çünkü sabah uykularını sevmiyordum.

"Ya ben yatıyorum." dedi Rüya, Mustafa Rüya'ya ters ters baktı ve "Ya kızım sende amma uykucusun he" dedi ve Rüya'nın esneyen hali soldu.

"Ne yani koltuğun rahat ve yumuşacık olması benim suçum mu?" Mustafa ilk güldü ve konuşmaya başladı.

"Mesela diyorum ki güzelim koltuk yerine benim bacağımı seçebilirsin?" diye sordu, Rüya utandı. "Saçmalama ya." Rüya aşırı derece de utangaç bir kızdı.

"Ne ya utanma kızım sen benim sevgilimsin sev gi lim." heceleyerek konuştu. İkisi öyle tatlıydı ki Hazar ile küçüklüğüm aklıma gelmişti...

Saklambaç macerası...

"Dilan hatırlıyor musun?" diye sordu bana Hazar. Bence o da benim düşündüğümü düşünüyordu. "Neyi sevgilim?" diye sordum. "Yaşımız yediydi saklambaç oynarken senin üstüne düştüğüm anı..." İlk soluklandım ve geçmişe döndüm. Geçmiş geçmiş ola... "Bu da soru mu sevgilim... Tabii ki de hatırlıyorum. Hatırlanmaz mı bu an." dedim

"Ya ben meraklandım bana da anlatın lütfen." dedi Mustafa.

"Bir şeyi de merak etmezsen şaşarım aşkım" dedi Rüya.

Mustafa, Rüya'ya güldü ve yanağına busecik kondurdu.

Anlatmaya başladım.

"Saklambaç Macerası"

Yüksek sesle söyledim ve anlatmaya devam ettim.

"Yaşlar o zaman yedi. Daha ne kavga ne kaos ne kan ne de bıçak vardı. Hazar benden biraz da büyük olduğu için ona hep abim veya abi derdim. Ama o gıcık bey bana hep kardeşim derdi. Ve bu benim sinirlenmeme neden oluyordu. Neyse direk anlatayım olayı. Akşam saat 20.00 iki aşiret arası yemekler yeniliyordu, Kozan ve Berivan. Ailenin en küçüğü olduğum için en sevileni de bendim. Hazar'ın babası Veysel amca bize 'hadi gidin oyun oynayın' demişti. Diğer çocuklar ebelemeç, evcilik veya doktorculuk falan oynamışlardı ama Hazar benim yanıma gelip bana 'Benim ile saklambaç oynar mısın kelebek kız?' diye sormuştu. 'Bilmem oynar mıyım Hazar abi' Demiştim utangaçlığımın içinden. 'Oynarsın oynarsın' demişti ama ben daha saklambacın kökünü çözememiştim. Ve yanın da ezik kalmamak için 'oynarım abi' demiştim. Yemek yediğimiz bahçenin arka bahçesine yani konağın en güzel ve en özel yerine geçmiştik. Bizim gibi çocuklar da oradaydı. 'Şimdi ne yapacağımızı biliyorsun değil mi Dilan?' diye sormuştu o küçük dili ile. Ne yapacağımızı tam bilmiyordum ve bu yüzden sallayarak konuştum. 'Ee şey mi yapacağız?' diye sordum Hazar abiciğimin kafasını karıştırarak. 'Ne mi yapacağız?' diye sordu. 'Bilmiyor musun ne yapacağımızı?' Ne diyeceğimi de bilmiyordum ki. Bak korkmuyorum ama utanıyorum. Ben kimseden korkmamak üzere büyütülen bir kızım ama utangaç kısmı darmadağın. 'Hayır' dediğim de etraftaki çocuklar çok aşırı güldü. Hazar tabi dayanamayıp hepsinin peşinden koştu ve çocuklar 'anne öcü!' diye bağırıyorlardı üstelik koskoca bahçede ikimiz kalmıştık. Hazar yanıma nefes nefese gelmişti ve bana hızlı hızlı anlatmaya başladı ben ise anlamaya çalıştım. 'Bak kızım şimdi ilk başta taş kağıt makas yapacağız tamam mı? Bunu biliyorsun değil mi?' diye sorduğunda ağzım bir karış havadaydı ama nedenini bilmiyordum. Çocuk aklım ile hep onu dinliyordum. 'Hey kime diyorum Dilan' dedi. 'Evet abi biliyorum' dedim ve bana gülmüştü. Hazar'ın bana ilk kahkaha atarak güldüğü o gündü. 18 Ekim. 'İyimiş kardeşim.' demişti. 'Neyse taş kağıt makas oyunu yapacağız daha sonra 3 olan kişi duvara iki kolunu koyup 10'a kadar sayacak. Sonra ebe olmayan yani senden kaçan kişiyi bulduğun zaman sayıyı saydığın yere geri dönüp misal Hazar ebe! , Dilan ebe! Diye bağıracak ve ebeleyecek. Ha duvara da dokunmayı unutmayacak. Bu kadar.' Ben oyunu aslında biliyorum ama Hazar küçükken olmayan dişleri ile konuştuğunda çok tatlı oluyordu. 'Tamam abi anladım.' demiştim. Daha sonra ilk Hazar ebe oldu daha sonra ben oldum. Bunu üç defa tekrarladık ve son eli oynuyorduk sıra bana gelmişti ben ebeydim Hazar'ı arıyordum. Yaklaşık yirmi dakika boyunca Hazar'ı görmemiştim ve korkmuştum başına bir iş gelir diye. 'Abiciğim neredesin!' keşke o gün ağzıma vurulsaydı da Hazar'a abiciğim değil de Hazar deseydim. Çünkü çok içten demiştim. Hazar'ı buldum ve ikinci katta buldum. Merdivenden koşarak iniyorduk ve babalarımız 'Yavaş olun' diye bağırıyorlardı ama biz dinliyor muyduk? Hayır. Daha da hızlı koşuyorduk ve daha da hızlı koşuyorduk. En sonunda sonuncu merdivene ayağım takıldı ve yer ile bedenim bir oldu, yere düştüm. Hazar ise iki adım arkamda durduğu için o da beni görmedi ve benim ters bakan ayağıma basıp üzerime düştü. Hazar o zaman azıcık kilolu olduğu için kendimi ölüyor gibi hissetmiştim. Hatta öldüğümü düşünmüştüm." dedim. Boğazım yırtıldı. Su içtim ve dışarıdaki oksijeni içime aldım ve verdim.

ÖLÜMSÜZLER AŞKIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin