2: |Güz hissi|

389 56 170
                                    

Yorgundum, ellerimin üzerindeki çatlaklıkları seviyordum. Parmaklarım çıkıntılara her değdiğinde, sanki yüreğime dokunuyordu bir şeyler. Ben fark etmeden, hayatımdan bir şeyler kopup gidiyordu. Yıllardır burda yaşayıp, büyüdüğüm bu sokak şimdi çok yabancı ve sessizdi bana. İçerde, birazdan bu evden gidecek ailemin neşeli sesini dinlemek oldukça yakıyordu canımı.

Bazen, yani eskiden bir şeyler hissedebiliyordum. Şimdi ise, göğsümün tam ortasında oluşan siyah bir oyuk vardı. Yıllar geçtikçe büyüdü, büyüdü ve beni içine hapsetti. Eskiden gülerdim, bu mahalleyi kahkahalarım doldururdu. Arkadaşlarım, dostlarım ve yanımda sevdiklerim olurdu. Lakin şimdi, bu yaşlı dünyada yapayalnızdım.

Bir şeyler olmuştu. Bir şeyler değişmişti ve ben yok olmuştum. Kapıyı aralayıp sıcak eve girdiğimde, çoktan bavullarını almış giden aileme daldı gözüm. Bana sıkıca sarılışları, hissiz sevgi sözcükleri, gerçekçi gelmeyen ağlamaları... Bazen sahte sevgiye maruz kalmak, insanı on kat daha yaşlandırıyordu. Kesinlikle böyleydi. Kendi evimde, yalnız kalmak için adeta dakikaları sayıyordum. Çünkü balkona çıkıp, sigaramı içmem gerekiyordu. Benim kendimle baş başa kalmam lazımdı.

Son kez baktım gözlerine. Tahta kapı, yüzüme kapandığında eğdim başımı. Ağlamak istemek ama ağlayamamak, nasıl da ağır geliyordu gözlerime. Derin bir nefes alıp, ayaklarımı süreleyerek balkona doğru ilerledim. Yavaşça duvar dibine çöküp, gözlerimi gökyüzüne kaldırdım. Gecenin karanlığı, çökmüştü yıldızların üzerine. Elimi gömleğimin cebine atıp, buruşuk paketi çıkardım.

Bir süre dışardaki ayak seslerini dinleyip, çakmağı çaktıktan sonra derin bir nefes çektim içime. Değişik duygular içindeydim. Ailemden uzun süredir ayrı yaşıyordum. Yeni mezun olmuştum ve ne yapmam gerektiğini tam olarak bilmiyordum. Hayatım tamamen buz kesmişti. Yalnız başıma, bu evde, bu balkonda her gün saatler harcıyordum. Öyle ki, içimden yaşamak dahi gelmiyordu.

Uyumak istiyordum sürekli. Mesela hep bu evin içinde kalsam, kimse benimle iletişime geçmese, sürekli şarkı dinlesem ve kafam estiğinde uçurum kenarına gidebilsem... Gerçi nankör olmamak gerekirdi. Hayatım çok uzun süredir bu şekilde ilerliyordu. Hafif esen rüzgar saçlarımın tenimde gezmesine neden olurken, gözlerimin üstündeki ince derinin tatlı bir şekilde kaşınmasına neden olmuştu.

Bu duyguyu uçurum kenarına her gittiğimde hissediyordum. Şiddetli rüzgar, kilometrelerce altımda kalan arsız denizin hırslı dalgaları, sürekli döngü halinde uçan kuşlar... Kesinlikle çok özlemiştim. Yarın yine oraya gidip, kendime huzur depolamam gerekiyordu. Gözlerimi kapatıp bir duman daha çektiğimde, gecenin sessizliği dudaklarımın kıvrılmasına neden olmuştu.

Sırtımı daha çok duvara yaslayıp, rahat bir pozisyon aldığımda şiddetli bir ses duydum. Bu ses bedenimin kasılmasına, ayaklarımın hissiz kalmasına neden olmuştu. Titreyen ellerimi demir parmaklıklara atıp, destek alarak ayaklandım. Nedensizce aşağıda ne olduğuna bakmak istemiştim. Garip bir duygu sarmıştı içimi, eskiden olsa asla umursamaz ve içeri girerdim. Işıkları kapatır, hiç umursamazdım. Annem de zaten beni beladan uzak durmam konusunda uyarırdı.

Şimdi neden durmuyordum öylece?

Kafamı aşağı eğdiğimde, birini görmüştüm. Gözlüklerimi düzeltip, iyice seçmek için baktığımda kim olduğunu fark etmiştim. Eli kalbinin üzerinde, dizlerinden destek alarak zor bir şekilde soluklanıyordu. Hemen ilerdeki sokaktan gelen sesler, onun peşinde olduklarını anlamama yetmişti. Garipsemiştim bu durumu. Kim, böylesine sessiz ve zararsız bir adamdan ne isteyebilirdi?

Tekrar kendine gelip, uzaklaştı. Gücünü toplayıp, hızla kaçarken ardından bakakaldım. Kollarım demirlerin üstünde, elimde bitmeye yakın sigaramla öylece gidişini izledim yaşlı adamın. Derin bir nefes aldığımda, sokakta belirdi az önce bağıran adamlar. Tekin bir tip olmadıklarını bildiğimden hemen yere çöküp eski yerime geçtim.

46. Sokak ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin