4: |Güz havası|

204 39 27
                                    

O sahil, o ev, o ada, o kırlangıç da mı küs bana?

Evimdeydim, balkonumdaydım, ismini bilmediğim o adam, yine aynı saatte evimde gibiydi.

Burası, bana tam olarak söylediklerimi hissettiriyordu. Soğuk rüzgarı tenimde hissettiğimde, dalgaların sesi içimi eritmişti. Tişörtümün içinden sıcak tenimde gezen rüzgar, gözlerimi kapatmama yetmişti. Denizin dalgaları kulaklarımda dolaşırken, elimi kayaların üzerinde gezdirip, geriye doğru yaslandım. Ayaklarımı uçurumdan sarkıtıyor, yıldızlarla bakışıyordum.

Burası benim evim, balkonumdu ama bu sefer o yoktu. Yavaşça kolumdaki saate baktığımda dudağımın kenarında bir gülücük belirdi. Belki bugün yine yanıma gelirdi. Balkonuma çıkar, gözleri beni arardı. Belki kapımı çalar orda olmadığımı anladığında, benim için endişelenirdi. Aklımdan geçen asılsız düşünceleri zihnimden atmak için derin bir nefes aldım. Ciğerlerimin sızlaması beni biraz yorsa da, yine de denizin kokusunu içime çekmek harika geliyordu.

Üşüyordum, ellerim buz tutmuş hatta ne olursa olsun sıcacık olan avuç içlerim bile soğuktan renk değiştirmişti. Hissizliğin ne olduğunu tam olarak kavrayamamış olsam da, bu gerçeklikti. Geriye doğru yaslanıp, soğuk taşlara uzandığımda gözlerimi kapattım. Biraz hayal alemine dalıp, yorucu dünyadan uzaklaşmak istiyordum.

Ellerimi karnımın üzerine koyup, denizi dinlemeye başladım. Sahil kenarında bir ev hayal ettim. Sessiz, sakin, huzurlu bir alan inşaa ettim kendime. Balkonu geniş, istediğim gibi tasarladığım harika bir ev hayal ettim. Beni güldüren tek şey zihnimde asılsız dönüp duran hayallerimdi. Yavaş yavaş anın büyüsüne kapıldığımda, duyduğum ayak sesleriyle olduğum yerde dikeldim.

Biraz ötemde bana doğru gelen biri vardı. Yıllardır buraya gelirdim ve daha önce kimseyi görmemiş olmak beni şu an için germişti. Yavaş yavaş bana yaklaştığında, ay'ın ışığı sayesinde az bile olsa yüzünü seçebilmiştim. Kalbimin aniden hızlanması, soğumuş ellerime yayılan sıcaklık ve avuç içimde oluşan alev beni gerçeklikten koparmıştı.

22.15

Tam saatinde yanımda olması, tam olarak yine beni bulmuş olması... Yavaşça yanıma oturup, tıpkı benim gibi ayaklarını sarkıttı. "Uçurum kenarlarını çok severim. Dehşet hikayeler barındırıyor." Sadece onu dinledim. Neden burdasın diye sormadım. Hayatıma nasıl dahil olup, benimle böyle gizli bir bağ içine girdiğini bilmiyordum.

Yutkundum. Denizin dalgaları sayesinde sesim duyulmamıştı ama dehşet bir yutkunma yaşamıştım. "Ne gibi hikayeler?" Kafasını bana çevirip, halsizce gülümsedi. Yorgundu. Gözlerinin altının koyuluğu kalbimi kırmıştı. Sanki acı çekmişte, acısı geçince bedeninde o sızı dolu acının izlerini taşıyormuş gibiydi.

"Kırlangıç, denizin kırlangıçla olan bağını biliyor musun ateş parçası?"

Bana sesleniş biçimi dudaklarımı birbirine bastırmama neden oldu. Sakince, olumsuzca salladım başımı. Bilmiyordum. Şu an hiçbir şeyi bilmiyordum. Sadece, sadece bu adam kimdi ve neden bana denk düşmüştü? Kafasından şapkasını çıkartıp, yana doğru koyduğunda derin bir nefes aldı. Kafasını geriye atıp, bıkmışcasına geri verdi nefesini.

"Kırlangıç, denize uzak yerlerde asla uçmaz, suyu sever. Bu yüzden denizciler için umut ifade eder. Denizciler kırlangıcı her gördüğünde kıyıya yaklaştığını anlar. Evine döndüklerini anlarlar."

Denizin uçsuz bucaksız ilerleyişine baktığımda, hikayenin aslında ne kadar yerinde olduğunu anlamıştım. Deniz; uçsuz bucaksız, renksiz, cansız, soluktu. "Lakin unutmamak lazım, kırlangıçlar için bu durumun hiçbir önemi yok." Söylediği son şeyle gözlerimi ona çevirdim. Tam olarak neden böyle bir şey söylemişti anlamıyordum. Bakışlarımı yakalamış olacak ki, dudaklarını nazikçe yaladı.

"Yani ev sandığın, evime geldim sandığın her insan için, o hislerinin hiçbir önemi olmayabilir. Sonuçta seni değil, senin onlara beslediğin duyguları seviyorlar."

Garip bir bakışma geçti aramızda. Belli ki kalp kırıklığı yaşıyordu. Peki bu durum neden mideme balyoz yemişim gibi hissettirmişti? Neden onun başkası tarafından darmadağın olan kalbi, benim kalbimi ezip gezmişti? "Adın ne?" Ortama düşen pürüzlü sesim, denizin dalgasıyla yarıştı. Kasılan omuzları gevşedi, ellerini taşlardan çekip yan tarafından destek aldığı an, gözlerim kolumdaki saate çevrildi.

23.14

Gitme vakti gelmiş gibi duruyordu. Sürekli aynı saatte gelip, aynı saatte yanımdan gidiyor oluşu canımı sıkmıştı. Yetmiyordu, saatlerce konuşsak dahi yetmiyordu. "Bir kırlangıçsın benim için, biliyorum." Aniden çatılan kaşlarımla beraber arkasını döndü. Yerden destek alarak kalktığımda ona neden istediğini soracaktım lakin, elini sol tarafının üzerine yerleştirip bir süre okşadı.

Garip bir yorgunluğu var gibiydi. Biraz eğilmiş, sanki canı yanıyordu. Bir adım atıp, ona bakmak istemiştim ama yapamadım. Durdum, sanki göreceğim veya duyacağım şey beni ölüme sürükleyecek gibiydi. Adımlarımı sabitleyip bana ismini söylemesini bekledim. İlerledi, aniden durup yavaşça bana baktı. O sıra yerdeki şapkasına uzanıp, aldım. Üzerindeki figür noktalama işaretine benziyordu. şapkasını vermek için ona baktığımda göz göze geldik. Uzunca bir süre izledi beni. Sonra ismini söylediğinde, saat tam olarak çeyrek geçiyordu.

23.15

"Sol yanın, Seokjin."

-

Kırlangıç hikayesi "Çağan Şengül," adlı sanatçının şarkısını tanıtmasından alıntılanmıştır.

Girişteki söz Sezen Aksu'nun "Unuttun mu beni," adlı şarkısından alıntıdır.

46. Sokak ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin