jinyoung sesli iç çekişlere artık katlanamadığında kaşlarını çatarak kanepede kıvrılmış yatan seunghun'a döndü.
"alt tarafı bulaşıkları yıkadın. büyütmesen mi artık?"
"baejin-ah," dolu gözlerini jinyoung'a çevirdi. "ben cidden kötü biriyim galiba."
afallayan jinyoung'un kaşları daha da çatıldı. sandalyeden kalkıp seunghun'un yanına gitti, koltuğun yanına çöküp dikkatle suratına bakmaya başladı. "aptal ağlıyor musun?" onun yine saçma sapan bir şey için sorun yarattığını düşünmüştü ancak seunghun gerçekten üzgün görünüyordu.
"bilmiyorum." diye geveleyip daha da büzüldü. jinyoung'a olanları anlatmak konusunda kararsızdı. zaten son zamanlarda araları harika sayılmazdı ve şimdi her şeyi öğrenirse birden ondan ayrılma kararı alır diye korkuyordu. bu düşünceyle daha da berbat hissetti.
"birini çok üzmüşüm." diyebildi sonunda. jinyoung'a bakamıyordu.
"fark ettiysen güzel. böyle davranmak yerine gönlünü alman gerekmiyor mu?" seunghun davranışlarının başkaları üzerindeki etkisini düşünen biri olmamıştı hiçbir zaman. en yakını olan jinyoung'a karşı bütün iyi yanlarını göstermesine rağmen bazen bunu bile batırıyordu ama neticede yıllardır birlikteydiler, jinyoung onun aslında nasıl biri olduğunu biliyordu. bazı şeyleri düşünüp tavırlarını düzeltmesi için biraz desteğe ihtiyacı olurdu seunghun'un hep. yani aslında kötü biri değildi. genelde düşüncesiz biri olmak o kişiyi kötü yapar mıydı? jinyoung bunun üzerine düşünmek istemiyordu.
seunghun doğrulup oturduğunda jinyoung kanepeye yanına geçti.
"sence de berbat biri miyim?" dönüp kendine baktığında bir sorun göremiyordu seunghun.
jinyoung onun omzuna vurdu. "kim dedi berbat birisin diye?"
"çok duyuyorum. bazen sen de söylüyorsun."
bir süre birbirlerine baktılar. bu noktada jinyoung dürüstçe "düşüncesiz birisin." dedi. "bu seni kötü biri yapar mı bilmiyorum."
"ama onu düşünmüyor değilim!" diye çıkıştı seunghun. sonra sıkıca kapattı çenesini.
"yazlıktaki çocukla mı ilgili bu?" jinyoung geçmişte seunghun'un bahsettiği bu çocuğu tabii ki hatırlıyordu. normalde kendi dışındaki kimse hakkında konuşmayan seunghun —ailesinden bile konuşmazdı— birilerinden bahsediyorsa cidden önemli olmalıydı. o da bu yüzden unutmamıştı.
kararsızca "onu hatırlıyor musun?" diye soran seunghun'u kafasıyla onayladı.
"geçen sene büyükannesi öldüğünde üzgündün. sana onu ziyarete gitmeni söylemiştim."
bunu duyunca seunghun'un ifadesi yine acınası bir hale büründü.
"hala konuşmuyor musunuz?" jinyoung'un eli omzunda duruyordu destek vermek istiyormuş gibi.
"benden nefret ediyor galiba." dedi seunghun. garip bir şekilde ağlamak istiyordu. "tüm sene orada tek başınaymış. ailesi gelip onu aldı sanmıştım. yazlık grubu öyle söylemişti. ben de üzerine düşünmemiştim."
"peki bu neden canını sıkıyor? sen hiçbir şey üzerine öyle çok düşünmezsin ki." öyle olsa bu kadar sık kavga ediyor olmazlardı ama jinyoung bunu dile getirmedi. seunghun'un başka bir yanıyla tanıştığından onu ürkütmeden kendini açmasına izin vermek istiyordu.
"düşünmüyor değilim sadece bir şeylerin üzerinde durmuyorum."
"söz konusu çocukluk arkadaşınsa biraz üzerinde durmalıydın. belki şimdi bu kadar üzülmezdiniz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
iyi ve güzel erkekler hep ağlar
Fanficthree men, a lot of chaos. tears, secrets and an unexpected bond. who knows, maybe beautiful men really do always cry.