final - iyi ve güzel erkekler hep ağlar

14 5 8
                                    

yaklaşık bir buçuk sene sonra

"o sunbaenin ikinizi birden idare ettiğiyle ilgili konuşuyor herkes."

masadakilerden biri bunu duyunca aklına yeni gelmiş gibi atıldı: "biliyorsunuzdur, vetten biriyle çıkıyormuş. jin'li bir şeydi çocuğun adı. oradaki tanıdıklarım geçen sene çocuğun okulu bıraktığını söylediler!"

ifadeler gittikçe çirkinleşiyordu. birinci ağızdan duyulmayan şeylerle ilgili fikirleri olan çoktu.

"çocuğa üzüldüm." dedi biri. sonra konunun muhataplarından olan kişinin masada bulunduğunu hatırlayınca ona dönüp gülümsemeye çalıştı. "aslında sen de mağdursun sunbae. ikinizi de parmağında oynatmış."

o sıra kahvesinin bittiğini fark eden 'mağdur' iç geçirdi. karton bardağı köşedeki çöp kutusuna fırlatıp "sırayı karıştırdınız, benim ilişki bozan iğrenç biri olduğumla ilgili konuşmaya başlamanız gerekiyordu." diye söylendi. konuşulanların umurumda olmadığı her halinden belliydi.

kızlardan biri cidden üzgün görünüyordu. "sunbae..."

bu mağdur kişi ona aldırmadı. "hyung mezun olana kadar kimse ağzını dahi açmadı. şimdi bu saçmalıkları kimlerden duyuyorsunuz bilmiyorum ama gerçekten acıları var gibi görünüyor." sırıttı.

"öyleyse haklılar." dedi şansını zorlamak isteyen biri.

anlamsız bir durumdu. suçlanacak biri varsa o da masalarında oturuyordu ancak sırf kötü görünmemek için onun yanındaymış gibi davranıyorlardı. bunun birçok sebebi vardı: bu kişi aynı fakülteden üstleriydi, bazıları onunla aynı bölümdeydi. nüfuzlu birisiydi. popülerdi, zengindi, görünüşü ortalamanın üstündeydi. berbat birisi dahi olsa kimse onunla ters düşmek istemiyordu. öyleyse gerçekte kimin haklı ya da kimin haksız olduğunun ne önemi vardı? tabii ki de onu desteklediklerini göstereceklerdi.

"bu okulda okuduğuna inanamıyorum. itibarımızı zedeliyor..."

mağdur kişinin tek kaşı havalandı. "öyle mi?"

heyecanla kafasını salladı çocuk. "sırf parası var diye bizi kötü gösteremez!"

"hiç sanmıyorum." güldü. "o sunbaeniz fakülte birincisiydi." sonra ekledi: "okulun itibarıyla bu kadar ilgiliyseniz... bence kötü gösteren birileri varsa o da sizsiniz."

"bununla ne demek istiyorsun sunbae? notlarının iyi olması karakterinin de iyi olduğu anlamına gelmez. onu savunmana gerek yok!"

"erkek arkadaşımı niye savunmayayım?" alayla suratlarına baktı. "ayrıca vetteki arkadaşların kim bilmiyorum ama yalan söylüyorlar. bahsettiğin kişi okulu falan bırakmadı."

casur biri "şimdi de çok önemsiyormuş gibi davranıyor." diye mırıldandı.

"erkek arkadaşımı neden önemsemeyeyim?" alay orada dursa da kaşları çatıldı. mırıldanan kişiye küçümseyici bir bakış attı.

ortamın havası birden çökmüştü. herkes gergince ve anlam veremeyerek birbirine bakıyorken masanın sonundaki sandalyesinde yayılmış bir şekilde oturan ve kimsenin orada olduğunu bile fark etmediği kişi kıkır kıkır güldü. masadan 'bu kim' benzeri mırıltılar yükselmeye başladı.

"suk-ah, bu kişilere bir şeyler açıklaman gerçekten çok komik."

mağdur hyunsuk iç geçirdi. "sokrates'in savunması değil sonuçta. aptalca fikirleri dağılır belki diye düşündüm ama imkansız görünüyor."

bakışlar masanın başıyla sonu arasında gidip geldiler. sunbaelerine bu kadar samimi şekilde seslenen kişiyi tanımıyorlardı. içlerinden biri onun yanında oturuyordu. "bizim kulüpte misin?" diye sordu.

iyi ve güzel erkekler hep ağlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin