∆~Kraliçenin Son Yükselişi

103 11 11
                                    

bir daha asla
kan mührü varolmayacak
bu son ve en güzelleri'

Krobak
It's snowing like it's the end of the world


Elimde tuttuğum ve asla elime alacağımı tahmin etmediğim taca bakmaya devam ederken kalbimin göğüs kafesimi zorlayan sesini duyuyordum. Sadece saatler kalmıştı. Birkaç saat sonra bu taç başıma yerleşecek ve binlerce insanın karşısında yer alacaktım. Bu hala beni korkutmaya devam etse de heyecanımı asla kaybetmiyordum.

Douglas taht odasında Lord Oren ile birlikte törenin güvenliğini konuşurken ben onların biraz ilerisinde ki tahminimce savaşları planladıkları masanın yanındaydım. Onlarca tahta piyonun bulunduğu masanın üzerine elimde ki tacı bırakmış ve yeniden gözlerimi Douglas'a çevirmiştim.

Gece onun dedikleri olmuş, her geçen dakikada acım katlanmıştı. Fakat ona dediğim gibi dayanıyordum. Hem heyecanım tüm her şeyi baskılayabiliyordu.

"Kralım." Amelia'nın sesi büyük odada ki tüm sesleri bastırdığında ona dönmüş ve büyük kapının ardında bekleyen insanları görmüştüm. Bunlar kimdi?

"Kralım, Karanlığın soylu lordları teşrif ettiler." Başını eğerek konuşmaya devam eden Amelia'ya kaşlarımı çatarak bakarken neden bu kadar çekindiğini anlamamıştım. O hep Douglas'ın gözleri içine bakarak konuşurdu. Bu sefer bakışlarımı Douglas'a çevirdiğimde öfkeli gözlerini Amelia'da gezdirdiğini daha sonrasında ise arkasını dönerek tahtına oturduğunu görmüştüm.

"Onları içeri al." Amelia onu onaylayarak arkasını döndüğünde Douglas'ın dikkati bu sefer bana kaymıştı.

"Oren, Imera'nın sağ salim odaya vardığından emin ol. Fatah onun yanına varana kadar da yanından ayrılma. Son anda çıkacak herhangi bir sorunda soluğunu kesmekten sakınmam." Douglas'ın içimi ürperten katı sesiyle yumruklarımı sıkmış ve onun kara gözlerini bakmıştım. Amelia'ya baktığı şekilde Lord Oren'a bakarken Lord Oren reverans yapmış ve bir adım gerilemişti.

"Emredersiniz, Kralım." Lord Oren'ın, Douglas'a ismi dışında karşılık vermesi şaşırdığım kaçıncı şoktu bilmiyordum. Fakat Douglas'ın bana dönen bakışları bir anda yumuşamış yerini samimiyete bırakmıştı. Bir bakışı bile tüm her şeyi unutmama neden olabiliyordu. Üzerimde bu kadar yetkiye sahip olması iyi miydi yoksa kötü mü anlayamıyordum.

Lord Oren'ın geçmem için uzattığı kolunu gördüğümde insanları kapatan bedeni arasından arkaya bakmaya çalışmıştım. Bir kız çocuğu gözlerime çarptığında Lord Oren bir adım daha yaklaşıp onların benimle olan temasını tamamıyla kesmişti.

Birlikte taht odasının arka kapısından çıktığımızda hiçbir şekilde konuşmayan Lord Oren'a yan gözle bakmıştım ve yutkunmuştum. Neden bu kadar soğuk duruyordu ki? Ona karşı bir hatam mı olmuştu?

"Lord Oren?" Koridorun ortasında durduğumda benimle birlikte o da durmuş ve meraklı gözlerini üzerime sabitlemişti. Birkaç saniye bedenimi süzerek bir sorun olup olmadığını kontrol ederken parmaklarımı elbisemin eteklerine bastırmıştım. O böyle endişeli bakarken kendimi kötü hissediyordum.

"Size karşı bir hatam mı oldu, Lordum?" Elimde olmadan sesim titrediğinde onun şaşkınlıkla yerinde kıpırdadığını görmüştüm. Buraya geldiğim andan beri bir kez olsun kötü bir sözü ya da davranışı olmamıştı bana karşı. Her seferinde gülmüş, gülüşü de yavaş yavaş işlemişti kalbime. Bir abi gibi görmüştüm onu.

"Asla, Kraliçem. Ne hatanız olabilir?" Belinde ki kılıcına tutunup bir adım yaklaştığında başımı iki yana sallamış ve dudaklarımı ısırmıştım. Bana öyle seslenmesini istemiyordum. Aramıza bir sınır çiziyor hissiyatı veriyordu. Hoşuma gitmiyordu bu durum.

ONSRA /Ara Verildi/Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin