Gözlerimi tanıdık olmayan bir tavana açtım. Yanımda ki kalp monitöründen gelen düzenli ses ile kaşlarımı çattım. Etrafıma bakıp hatırlamaya çalıştım. Şuanda bu hastane odasında tam olarak ne işim vardı?
En son yaşananlar aklıma gelince vücudum şiddetle kasıldı. Babamın gönderdiği mektubu okumuştum. En yakın zamanda geleceğim diyordu. Tanrı aşkına, adresimi nereden öğrendi bu adam.
Kapının açılmasıyla o tarafa döndüm. Lauren gelmişti. Endişeyle konuştu. "Amanda, uyanmışsın. Sen bayılınca o kadar korktum ki." yanımdaki koltuğa oturup yüzümü inceledi. Bende biraz dikleşip konuşmaya başladım.
"Panik atak mı geçirdim?" başını salladı. "Bu sefer çok daha şiddetli. Doktor tehlikeli duygulardan kaçınman gerektiğini söylüyor. Öyle ki, korku filmi bile izlememeliymişsin. Ayrıca..." eliyle kolunu gösterip azarlarcasına devam etti.
"...vücudunda bulunan yaraları daha fazla kontrol etmeliymişim.Çünkü bazı kendine değer vermeyen insanlar kendini kaybedebiliyormuş." suçlulukla başımı eğdim. Keşke bunu yapmak için nedenlerim olmasa.
"Amanda, sen ne yaptığının farkında mısın? Bunu bıraktığını sanıyordum. Biliyorum, bu sana iyi geliyor zannediyorsun, ancak bunu yapmanın tek sebebi başkalarına olan öfkeni kendinden çıkarman. Bunu kendine yapma. Bağır, kır, dök... ama kendine zarar verme." ellerimi tuttu.
"Kendinden nefret etme Amanda. Çünkü bunun için hiçbir nedenin yok." ellerini tutup yüzüne baktım.
"Yani bana kızmadın mı?" anlayışla gülümsedi. "Kızdım, ancak bu hiçbir şey sağlamaz. Bunun üstesinden sadece anlayışla, empatiyle gelebiliriz. Kendini sevmeyi öğrendiğinde her şey düzelecek." başımı iki yana salladım.
"Kendimi sevmek için hiç bir sebebim yokken bunu nasıl başarabilirim?"
"O zaman kendini sevmek için bir neden bulsan çok iyi edersin Amanda." O'na sahip olduğum için çok şanslıyım.
°°°°°°°°°°°°
Hastaneden çıkışımı yaptıktan sonra eve geldik. Lauren marketten bir sürü şeker, cips, kola ve patlamış mısır almıştı. Bugün film gecesi yapmak istiyormuş. Tek sorun ise saat gecenin ikisiydi.
Muhtemelen filmin ilk onuncu dakikasında uyuyakalacaktı. Atıştırmalıkları hazırladık, ardından güzel bir film seçip yastıklarla donattığımız koltuğa yayıldık.
Tahmin ettiğim gibi Lauren çoktan uyumuştu. Üstüne bir battaniye örtüp filmi izlemeye devam ettim.
Harry Potter.
Tanrım, Severus Snape ne kadarda Loki'ye benziyordu. Farkına vardığım gerçekle gülümsedim. Loki gerçektende değişik biriydi. Önceden O'nun hakkında pek de sevecen konuşmazdım, ama şu son günlerde pek de düşündüğüm biri gibi olamadığını fark ettim. Daha çok... iyi birisi gibiydi.
Sonra mektubu düşündüm. O adamın yazdığı mektubu. Her gece kabuslarımda gördüğüm adam. Hayatımı bir kabusa çeviren adam. Gözümden bir gözyaşı düşmesine engel olamazken ne yapacağımı düşündüm.
Ben hayattan yeterince bıkmışken neden hayat ölmek için daha fazla neden sunuyordu? Neden bunca kötülük benim başıma geliyordu? Ağlamanın etkisiyle omuzlarım titrerken hiç ses çıkarmıyordum. Bu babamın ben daha küçükken kendisinin kazandırdığı bir yetenekti. Sessizce ağlamak...
----------------
Loki
----------------Banktan ayrıldıktan sonra direkt olarak Yenilmezler Kulesi'ne ışınlandım. Ancak bu sefer odama. Amanda'nın yaralı boynunu bir türlü unutamıyordum. Tanrılar aşkına, O neler yaşamıştı öyle. Derin bir nefes verip başımı iki yana salladım. Bunu birgün öğrenecektim, elbette Amanda bunu isterse.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık/LOKİ
FanfictionBanka oturup önümdeki deniz manzarasını izledim. Dalgalar kayalara çarptığında yok olan köpüklere özendim. Bende onlar gibi olmak istedim. Bir hiç olmak. Ama ne varki yine buradayım, hayatta. Anlamsız yaşamımı güzelleştirmeye çalışıyorum. »»---->...