Ö-öpücük

155 20 13
                                    

Hayat'ın ağzından;
Yorucu geçen çalışmalarımdan sonra sonunda tatil günüm gelip çatmıştı. Bugün büyük gündü. Sonunda Ecel'in şu çok gizli(!) evini görebilecektim. Dev gibi bir malikane ve etrafında bir sürü adamın olduğu bir yer hayal ediyordum. Bunun sebebi ise o kadar mırın kırın etmişti ki abartılı bir yer olduğu için bunu yaptığını düşünüyordum. Yerini öğrendiğimde ona yapışacağımı düşünüyor olabilirdi. Ya da beni o tehlikeli ortamdan uzak tutmak istiyordu. Aklıma başka mantıklı açıklama gelmiyordu. Öyle de böyle de o eve gidecektim. Kararım kesindi.

Sabah hazırlanıp evimin önünde arabasıyla beni almaya gelen Ecel'e adımladım. Siyah camları tamamen indirip gergince bana sırıttı. "Hazır mıyız cüce? Unuttuğun bir şey olmayasın?" Söylediklerine sadece gözlerimi devirip arabaya bindim. Farid Farjat'ın harika keman sesi kulaklarımı doldururken güzel bir yolculuk geçiriyorduk. Müzik kesilince ortamdaki sessizliği bozmak adına "Uzak mı?" Dedim. "Hayır çok değil." diye cevapladı beni. Ağzım durmayacağını belli eder şekilde tekrar açıldı "Adamlar yok bugün. Aslan bile yok. Neredeler?" Merak etmiştim neden sadece ikimiz gergin bir şekilde arabadaydık. En azından Aslan'a laf atabilirdim. "Onların evi görmeye izinleri yok. Herkesin özel hayatı var, benimde olmalı. Dinlenebileceğim tek alan orası. Daha önce kimseyi eve getirmemiştim. Sen hariç cüce. Sana sözümü tutmalıyım." dedi direksiyonu bir sokaktan dönmek için çevirirken.

Neden onun için beni getirmenin bu kadar zor olduğunu biraz anlayabildim böylece. Ve bir an kendimi suçlu hissettim . Sanki güvenli bölgesini işgal ediyordum. İçimdeki suçluluk duygusuyla "Arabayı durdur." diye fısıldadım. Beni anlamamıştı. Yüzüme bön bön bakarken bu sefer bağırır gibi yüksek sesle "Arabayı durdur." dedim. Bir anda şok olmuş gibi arabayı hızlıca kenarda durdu. Afallamış bir ifadeyle içimi bile görmek ister gibi beni incelerken "İyi misin?" "Bir yerine bir şey mi oldu?" diye merakla soludu. Ne kadar merak etsem de evine gitmek istediğimden emin değildim artık. "Başka bir yere gidelim mi?" dedim. Kahvaltı yapacağımız bir yere de geçebiliriz diye düşündüm içimden. Endişeli suratı kaybolmuş ifadesi sertleşmişti. Kendini sakin tutmaya çalışır bir sesle konuştu "Bak Hayat. Artık gerçeklerden kaçmayalım o zaman. Sana işimle ilgili her detayı veremesem de kafanda bir şeyleri oturttuğunu düşünüyorum. (Tehlikeli işlerinin bir kısmına tanık olmuştum ondan bahsediyor olmalıydı.) Biraz da olsa o hayatı uzak tutmak için o eve kimseyi getirmediğim doğru ama inan konu sen olduğun için benim için hiç önemli değil. Geleceksin diye hazırlık bile yaptım. Şimdi dönmek mi istiyorsun?" sakin bir sesle sorduğunda yüzümde bir gülümseyle hayır anlamında başımı salladım ve arabayı evine gitmek için tekrar çalıştırdı.

Öncelikle evi hiç beklediğim gibi değildi. Dışarıdan bildiğimiz çok katlı apartman daireleri gibi görünüyordu. Devasa değildi, süslü eşyalar yoktu, hizmetçiler yoktu, adamlar zaten yoktu. Ecel çatı katında yaşıyordu. Evin sadece iki odasını gezmiştim. Birinde rahat 2 koltuk ve büyük bir televizyon vardı, gereksiz bir çöp dahi yoktu aşırı sadeydi. Boydan boya cam olan duvarın manzarasını çok beğenmiştim. Diğer oda ise mutfaktı. Gri mutfak malzemeleri ve simsiyah tezgahı vardı. Hiç renk karmaşasına girilmemişti. Modern dizayn edilmişti, yine çok sadeydi ve hiç kullanılmamış görüntüsü sergiliyordu. Evini genel olarak beğenmiştim, doğrusu evin Ecel'in evi olması gerçeği bile evi sevmeme yeterdi bile.

Zaten görecek bir şey olmadığından ve karnımız guruldayarak davul çaldığından mutfağa kahvaltı hazırlamaya geçtik. Ben çaydanlığa çay koyarken o da kahvaltılıkları çıkarıyordu ki bir şey fark ettim. Sabahtan beri giydiği takım elbisenin ceketini ve kravatını çıkarmış, gömleğini de kollarının dirseklerine kadar katlamıştı. Yüzü ve elleri gibi açıkta kalan kollarında da bir sürü yara izi vardı. Odak noktamı değiştirmek adına yüzüne bakarak "Sen hep böyle kasıntı kasıntı gömlekle mi durursun her yerde? Nasıl rahat ediyorsun?" dedim. Onun yerine benim içim sıkılmıştı resmen. Kendine baktığında üzerinde ne olduğunu yeni fark ediyor gibiydi. "Kahvaltı yapalım, değiştiririm." dedi umursamaz bir şekilde. Demek ki içi sıkılan bir tek bendim.

Tuhaflar da Sever (Gay) -TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin