Neden bu kadar parlıyorsun Cüce?

116 17 9
                                    

Harika bir sabah geçiriyordum. Güne odamdaki peluş oyuncaklarımı selamlayarak ve sayımlarını yaparak başlamıştım. Yumuş şeylerle kafayı bozmuş olduğum için yatağımın üstü çocuk yuvasına dönmüştü ama bu durum aşırı hoşuma gidiyordu. Hem yalnız da hissetmiyordum. Merak etmeyin henüz tam teşekküllü delirmedim yani. Sadece bazılarını istemeden uçan tekmeyle aşağı gönderiyordum ve küçük olanlar bazanın altına kaçıyorlardı. Bende şu an onları kontrol ediyordum çünkü özellikle şu sıralar çok pahalılardı. Ekonominin gözü kör olsun. Fuck the sistem gerçekten. Sinirlendim yine, neyse ben gayet iyiydim en son ordan devam edeyim.

Kahvaltı için mutfağa sekerek ilerlerken kapı çalma sesi geldi. Muhtemelen gürültü yaptığım için aşağı katımda oturan Semiha Teyze -mendebur karı- uyarı için gelmişti. Kadının tek derdi bendim sanki en ufak hatamı ortaya çıkarmak için özel gözetim yapıyordu. Bu sefer ayaklarımın yönünü değiştirerek ve sürüyerek kapıyı açmaya gittim. Suratım beş karış kapıyı açtığımda Ecel'i görmeyi gerçekten beklemiyordum. Çünkü bir gün öncesinde konuştuğumuzda bana bir-iki gün işten başını kaldıramayacağını söylemişti. Bende hafta içi boyunca olan yorgunluğumu atarım diye bu süre boyunca evden çıkmamaya karar vermiştim. Bir an kapıyı yüzüne kapatmayı içimden geçirsem de onu içeri buyur etmiştim. Haber verme şeysini niye öğrenmiyordu?

Karşısında sarı pijamalarla dikilen beni görünce Ecel'in yüzündeki sırıtmayla şimdi sana laf sokacağım suratı belirmişti. Çok geç kalmadan üstümü işaret ederek "Cüce falan diyorum sana ama bundan sonra sarı civik demeliyim herhalde. Cikle bakalım sesin nasıl?" dedi kafasını bana uzatmıştı bir yandan. Bende parmağımla onu hafif dürterek "O civik değil tatlım; civciv bu bir. İkincisi de bilirsin ben sarı giymiyorum normalde, bu öyle bi kereliğine." dedim. Yalan sayılmazdı aslında sarıyı kendime yakıştırıyordum ama insanlardan dolayı dışarıda giymezdim. Daha çok içeride kimseyi görmeyeceğimde giyerdim. Küçük bir gülümseme yapıp " İyi, sesi de güzelmiş bizimkinin." dedi. Yanağımdan hızlı bir makas alıp mutfağa ilerledi.

Bizimki dedi diye geçirdim içimden. Goblin izlemeyi bırakmalıydım. Kaç milyon kere izlediysem artık repliklerini ezbere biliyordum. Ecelle kahvaltı sofrası hazırlayıp karşılıklı oturduk.  Çayımdan bir yudum alıp merakımı gidermek için ağzımı açtım. "Hani seni göremeyecektim çok meşguldün? Hasretime dayanamıyorsun bakıyorum?" Alayla karışık söylediğim için hesap soruyormuş gibi olmayacaktı. En azından ben öyle düşündüm. "Cüce hasretine dayanamadım demeyi isterdim ama maalesef. Biri bir yamuk yaptı, işi berbat etti. Bizde en kısa yoldan çözdük." dedi. Ses tınısı korkutucu bir hava yayıyordu. Canı sıkkın gibiydi. O gerizekalı karekterler gibi işin içine burnumu sokmak yerine iş meselelerini es geçerek onun da moralini biraz düzeltebilmek adına keyifli bir sesle cıvıldadım "O zaman tüm gün bizim? Birlikte zaman geçireceğiz?". Sıkıntılı halinin gevşediğini görünce bende içimden bir oh çektim. Bilmemi istemiyorsa sormayacaktım. Çok önemli değildi.

"Akşama kadar kalır mıyım bilmiyorum. Akşam bir arkadaşın barına uğramam lazım. Doğum günü var, en azından bir tebrik edip dönmem gerekiyor. O süreye kadar birlikte zaman geçirebiliriz." dedi. Şu sıralarda gerçekten açıklamalarını uzun ve düzgün yapması iyi olsa da moralim bozulmuştu. Tehlikeli işler yapmasına üzülmeyen ben, onu bara göndereceğim için üzülüyordum. Kafamı duvara sürtüp kıvılcım çıkartasım vardı çünkü anca öyle akıllanırdım. "Hhmm" diye bir ses çıkardım sadece. Beni de götür demek istedim ama söyleyeceklerimi yuttum. Hangi sıfatla gidecektim ki? Moralimin bozulduğunu anlayan Ecel karşımdaki sandalyesinden kalmış ve suratını bana yaklaştırmıştı. "Üzülmen gereken bir durum yok cüce. Seni oraya götüremem, tehlikeli. Ayrıca küçük çocuklar barda oynamamalı." dedi işaret parmağıyla burnuma dokunarak. Bu adamın burnumla alıp veremediği neydi sürekli burnuma dokunup duruyordu. Söyledikleri bir arkadaşımın yazdığı bir sözü getirdi aklıma fütursuzca mırıldandım. "Burada oynama çocuk dedi biri. Buralar kirli. Ne biliyim kiri pası oynadım inadına." Sözü cidden aklıma kaşıyacak kadar sevmiştim.  Ecel bana dikkatle bakıyordu. "Ne dedin?" diye sordu. Sözü dışımdan bu sefer yüksek sesle ona söyledim.

Tuhaflar da Sever (Gay) -TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin