*BU KURGU BURDURİ DİLİNDEN YERLEŞTİRMELER İCERMEKTEDİR
Tüm konuşmaları uyarlayamadım, eğer uyarlasaydım kitabın tamamı burduri dili hariç başka bir dile geçiş yapardı.
.
Şiddetle çakan bir şimşek daha Erkang'ı attan düşmekle tehdit etti.
Atın siyah yelesine daha sıkı tutunup belini kamburlaştırırken yağmurdan korunmayı amaçladı. Yüzüne çarpan dallar sayısız çizikle kaplamasına sebep oluyordu.
İçindeki korkuyla daha hızlı gitmeye başladı. Peşindekilerle arasında bir kaç bin metre mesafe koyduğunu düşünse de kalbindeki korku yüzünden durmayı hayal bile etmiyordu.
Atın aniden yalpalayıp dengesini kaybetmesiyle kendisini yerde buldu. Gümüşbaş karanlık ormanda sahibini tek başına bırakıp dolu dizgin gözden kaybolurken Erkang hemen toparlandı. İki eliyle çamura bulanmış kılıcını yeninde tutmaya devam ederken ters yöne doğru koştu.
Yol kenarındaki çitin üzerinden atlayıp yuvarlanırken kalbinin beyninde attığını hissedebiliyordu. Kendini ileri atıp tekrar ayaklanırken başı sert bir kayaya çarptı ve kendini gökyüzüne bakarken buldu. Bulutların arasında bir şimşek daha çakarken gözlerini kapattı.
Sadece bir kaç dakika dinlenip yoluna devam edecekti.
Evet.
Sadece bir kaç dakika.
.
"Burdurland Krallığı kapılarını sadece yüreğinde ağır bir sorumluluk taşıyanlar için açar. Eğer doğarken gerekli kriterleri taşımıyorsanız, Kral l. Erkang sizi uygun koşullar doğrultusunda sürgün eder.
Krallığın içinde belli zamanlarda çakan şimşekler gücün belirtisidir. Bu inanca göre deniz altında yaşayan canlılar göğe doğru haykırdığında tüm gücünü başka bir erkek evladına nakleder"
İçerideki yaşlı madam yanına topladığı çocuklara hikayeler anlatırken Hürkan elindeki fırçayla çiftlere bağladığı siyah atın tüylerini tarıyordu.
"Kralın bir bildiği varsa o da herkesi kapı dışarı etmek. Değil mi güzel atım?"
Gözünün etrafındaki çamurları şefkatle temizlerken arkasından gelen sesle o tarafa döndü. Elinde çalışanlar için su sürahisi taşıyan çiftçi yolun kenarında durmuş atı gözlüyordu.
"Bu kara at nerden çıktı Hürkan?"
"Ha, o mu? Pirinç tarlasında gezinirken gördüm. Soylu birinin atına benziyor. Saraya haber salacağım"
"Saray bu aralar oldukça karışık diyorlar. Benden tavsiye, hitap şekline dikkat et"
"Nolmuş ki?" diye sordu Hürkan. Kraliyet olayları ciddi anlamda kaygısını tetiklemeye başladığından beri olayları takip etmeyi bırakmıştı. Kendisini ilgilendirmeyen meselelerden uzak durmayı tercih ediyordu.
"Erkang saraydan kaçmış diyorlar. Biri ona suikast girişiminde bulunmuş. Geçen gün sarayın arka tarafındaki limandan ordu gelmiş"
"Hiçte haberimiz yok. Umarım yeni gelenler iyi yönetirler"
"Gücü olmayanları krallıktan kapı dışarı etmeyi bırakacaklarmış"
"Tengri'nin dilediği gibi olur umarım"
"Öyle, hadi işin rast gelsin"
Hürkan baş selamı verip çiftçinin ayrılışını izledi.
Erkang garip biriydi. Birilerinin kendisinden daha güçlü olmasını kaldıramıyordu. İğrenç ve hiç bir değeri olmayan güçleri de öyle. En güçsüz olanları 830 günden başlamak üzere krallıktan kovduruyordu. Hürkan onu hayatı boyunca hiç görmemişti ama kişiliğini az çok tanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kloso, Hürkang. - porgola
General FictionHürkan krallıkta yeni bir güne uyandı. Pirinç tarlasında başıboş gezen siyah bir at buldu. Bunun normal olduğunu kendine kabul ettirmeye çalışırken bu sefer de pirinç sepetinin içinde Kral l. Erkang'ı bulmayı beklemiyordu.