10 - Antalya

70 13 24
                                    

P.S: Erkang kapalı bir alanda gücünü kullanamaz.

Bu yeni ben de kim aynada bakıştığım,
Bu yeni ben ben miyim, kendimle tanıştığım?

~

"Mersin'e varmamıza ne kadar kaldı?" diye sordu Kaptan. Güneşin altında durduğundan nemini almak için asker tıraşı kesilmiş saçlarını karıştırdı. Erzak almak için sefere çıkmışlardı. Sorusu cevapsız kaldığında arkasına döndü ama mürettebatın hepsinin dikkatini başka bir şeyin çektiğini gördü. Kayığın kenarına doğru yaklaştığında biraz ileride okyanusun üstünde sürüklenen birini gördü. Hareket etmediğine göre baygın görünüyordu. Orkun hemen acil durum alarmına geçip kayığı oraya doğru sürme emri verdi. Bir yandan da iyi yüzen adamlarından birini görevlendirdi.

Bir kaç dakika sonra adamı kayığın üzerine çıkarmayı başarmışlardı. Yere yatırdıklarında hepsi başına toplandı. En fazla yirmi beşli yaşlarında duran genç hala nefes alıyordu. Orkun onun yüzüne yapışmış kıvırcık saçlarını geri çekti. Üzerindeki kıyafete bakılırsa başarısız bir suikasttan kaçtığı oldukça belliydi.

"Kaç yaşında?" diye sordu adamlarından biri.

"Sağlıklı görünmüyor"

Orkun fark ettiği şeyle onun kolunu kaldırıp uzun uzun baktı.

"Kolunda yara izleri var. Sanırım sivri bir cisimle kazınmış"

"Bu yazılar Burduri dilinde değil mi?" diyerek oraya dikkat çekti bilge olan. Orkun sordu. "Aranızda Burduri dilini bilen var mı?"

"İsim var burada"

"Kimin ismi?"

"....."

"Tanıdık geliyor"

"Sizce ...... olan .... mı?"

"Sabaha karşı onu ..... kıyılarına bırakalım. Şimdilik hepiniz dinlenin" diye emretti Orkun. Önlerinde baygın yatan gencin geçmişini bilmiyordu ama içindeki ses ona yardım etmesini tembihliyordu.

Adamlarından birinin getirdiği halatla ellerini sıkıca bağladı. Durumuna üzüldüğü için onu serbest bırakacak kadar aptal değildi. Genci tekrar yere yatırdığında yanında gevşek bir şekilde duran heybe gözüne çarptı. Daha önce dikkati tamamen onda olduğu için fark etmemişti.

Heybeyi kucağına alıp kendinden biraz uzak tutarak içini açtı. Gördüğü altın rengi taçla tekrar kapatıp kimsenin bakıp bakmadığına emin olmak için göz gezdirdi. Herkesin kendi alanına çekildiğini gördüğünde tacı eline alıp uzun uzun inceledi.

Hangi krallığa ait olduğunu çözemedi ama önünde iki ihtimal vardı. Ya önünde baygın yatan genç bir kraldı. Ya da saraya tacı çalabilmek için gizlice girip yakalanmaktan kılpayı kurtulmuştu.

İki ihtimal de onu meraklandırırken genci kaldırıp uyanması ihtimaline karşı sırtını güverteye yaslandırdı. Heybeyi de hemen yanında bırakıp ayaklanarak dinlenmek için aklındaki düşüncelerle diğerlerinden uzağa çekildi.

~

Erkang kulağına martı sesleri gelirken sahilde gözünü açtı. Uyanır uyanmaz yan tarafına dönüp ciğerlerindeki tüm suyu kustu. Yorgun bir şekilde tekrar kendini bırakırken bir süre halsizce gökyüzünü izledi. Güneşli bir havayı görmeyeli o kadar olmuştu ki.

Aklına Kaan geldiğinde yüreğine tekrar bir acı düştü. Kendisini teselli eden tek şey onun artık Hürkan'ın yanında olduğuydu. Onlar birbirlerine sahip çıkarlarken kendisi bu dünyada tek başına hayatta kalmaya çalışmalıydı. Kaan'ın kendini feda etmesini telafi etmeliydi.

Kloso, Hürkang. - porgolaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin