Burdurland krallığında atların eğitildiği belirli yerler olurdu. Erkang savaş çıkması durumunda atlı ordularla müdahale edebilmek için seçilen kişilerin sıkı çalışmasına oldukça dikkat ederdi. Kuralları biraz kendi yazdırmıştı. Düzene uymayan kişiler için ceza mahkemesi bile kurmuştu.
Kendisi de Karabaş ile beraber dışarı çıkıp krallığın çevresinde düzenli olarak at sürerdi. Belirli tarihlerdeki at yarışlarına katılıp birinci olduğunu zamanlar olmuştu. Ödüllerini odasının olduğunu en üst kattaki koridorda boylu boyunca sergilerdi. Atçılık onun için hazine değerinde bir gelenekti.
Ama Erkang hayatında atı daha asil süren birini hiç görmemişti.
Hemen yanında durup düşmemesi için onu destekleyen Kaan'ın adamına tutunurken genç adamın kudreti karşısında tekrar düşmek üzere olduğunu hissetti. Kendisi bir zavallı gibi dururken Hürkan bir kaç metre öteden Gümüşbaş'ın üzerinde tüm zerafetiyle yanlarına doğru yaklaşıyordu. Uzun ceketi atın yelesini kapatırken her bir hareketinde kendi siyah saçları rüzgarın ters yönüne doğru uçuşuyordu.
Eve bir kaç metre kala atı durdurup üzerinde atladı. Koşarak kralın yanına gelirken, Erkang da yanındaki hizmetkara tutunmayı bırakıp bir kaç adım topallayarak ona doğru ilerledi. Ortada buluştuklarında Hürkan dizlerini kırıp Erkang'ın sarılması için kolaylık sağlarken mırıldandığı dualarla Kutsal bir isimmişçesine kralın adını sayıklıyordu. Ellerini atıp kıvırcık saçları okşarken Erkang dünden beri yaşadığı tüm gerginliği unuttu. Hürkan omzunu öpüp geri çekildi ve Erkang'ın yüzünü elleri arasına aldı.
"Erkang! Şükürler olsun iyisin"
"Sana birbirimizi bulacağımızı söylemiştim"
Genç adam mutlulukla başını sallayıp onayladığında kralı geride bırakıp başından beri onları izleyen Kaan'a da sarıldı minnetle. Aralarında küçük bir diyalog geçti ama Erkang tekrar yüzeye çıkan ağrıları yüzünden dikkat kesilmedi. Tekrar hizmetkârın koluna girerken Kaan'la ikisi ayrılmıştı.
"Bak ne diyorum. Şu planladığınız tarihe kadar benim evimde kalın. Size bir oda verebilirim. Antrenmanlar için de bir yer ayarlayabiliriz"
Hürkan önceki gün yediği azarı hatırlattığında kaşlarını çattı.
"Kaan sen?"
"Erkang'ın tahtını geri kazanması lazım. İstiyor musunuz istemiyor musunuz?"
Genç adam tekrar krala bakıp onun da onayladığını gördüğünde başını salladı.
"Zaten eve dönmek pek güvenli olmaz. Buraya gelirken izimi kaybettirmek için yolu uzatmak zorunda kaldım"
Kaan adamlarına işaret verirken Hürkan Erkang'a doğru adımlayıp pratik bir hareketle onu kucağına aldı. Hep beraber içeriye geçerlerken Erkang aradığı huzuru tekrar bulmuş gibi hissediyordu.
•
Kendisi için ayrılan alana uzanmış şekilde çorbasını yudumlarken ayak ucunda oturan Hürkan ve Kaan'ın muhabbetini dinliyordu sessizce. Akşam üst kattaki odada yerleri hazırdı. Kaan akşamüstü biraz şarap içmeleri için onları davet etmişti.
"Yani şimdi birinin ayağı sakat olmak üzere iki kişi koca saraya baskın yapmayı mi düşünüyorsunuz?" diyerek sordu lord anlamak amaçlı. Hürkan masum bir şekilde başını salladığında kahkaha patlattı.
"Kanka siz salak mısınız? İçinizden geçerler"
"Öyle mi diyorsun ya"
"Kraliyet korumalarından bi haber misiniz? Hepsi üstünüze çullanır"
Kaan lafının arkasından Mert'e bakarken Hürkan da gözlerini kralda gezdirdi. Planının hiç bi aşamasında bu ihtimali düşünmemişti. Kendi salaklığına gülerken Kaan ona bir teklif sundu.
"Adamlarımdan bir kaç sizinle gelsin"
"Kaan olmaz. Kanlı kılıçlı kavgaya girmeyeceğiz ki. Fark ettirmeden halletmeye çalışacağız. Kendimizi açık etmeye gerek yok"
"Emin misin?"
Hürkan başını sallayıp onayladı. Aslında ortada dört dörtlük bir plan yoktu. Kendi aralarında da konuşmamışlardı. Genç adam gizlice kralın odasına sızıp işini halletmeyi düşünüyordu ama ters gidebilecek çok şey vardı.
"Tamam, şimdi öyle kafanıza takmayın. Kral iyileşsin. Oturup güzel bir plan yaparız"
Erkang tam zamanı olduğunu düşünerek üzerindeki yorganı atıp doğruldu. "Ben dinlensem iyi olur. Biraz halsiz hissediyorum"
"Tabi, odanız merdivenlerin sonunda. İyi akşamlar"
Hürkan arkadaşıyla vakit geçirmek istese de Erkang'ın bu halde herhangi bir konuda yardım isteme olasılığı olduğu için koluna girerek odaya doğru giden yolu çıktı. Odanın kapısını açmak üzereyken şaşırtıcı bir şekilde Erkang tükenmiş gibi görünen halinden çıkıp Hürkan'ı çatıya çıkan merdivenlere doğru çekiştirmeye başladı. Genç adam ne olduğunu anlamazken çoktan yukardaydılar.
Kaan burayı dinlenme alanı gibi dekore ettirmişti. Üstte çatının yarısını kapatan çadır varken diğer taraf karanlık gökyüzüne bakıyordu. Erkang başından beri planladığı gibi küçük tabureye yerleşirken Hürkan da karşısına oturdu. Gergin bir şekilde parmaklarıyla oynarken konuyu kendi başlatması gerektiğini düşündü.
"Bana söylemek istediğiniz-"
"Korktun mu?"
Hürkan kendisine yöneltilen soru karşısında ne diyeceğini bilemezken Erkang daha da açtı. "O adamı gördüğünde korktun mu?"
O anlar tekrar gözünün önüne gelirken kıyafetinin üstünden çoktan morarmaya başlamış bileğini tuttu.
"Korkutucuydu. Bani tehdit ederken sesindeki nefreti çok iyi duyabiliyordum"
Gözlerini yukarı dikip havada parlayan yıldızlara bakarken Erkang uzanıp elini kavradı. Onun da hastalıktan dolayı kızarmış gözlerinde yaşlar vardı.
"Bunu yaşadığın için özür dilerim"
Hürkan onu umursamadan kalbinden geçenleri söyledi.
"Ama sizi onunla tek başınıza bırakmayacağıma emin oldum. O karanlık gözlerin size de aynı şekilde bakmasına yaşadığım takdirde asla izin vermem"
Erkang'dan etkilendiğini gösteren bir söz bekliyordu ama bu kadarını asla tahmin edemezdi. Onun yoğun duygu dolu gözlerine baktı.
"Bende senin aşkından eminim Hürkan. Eğer bunları atlatırsak-"
Genç adam tabureyi biraz yaklaştırıp ellerini onun yanağına yasladı. Burnunu çekip başını eğerek hiç istemese de bir kaç kelime döküldü ağzından.
"Acele etmeyin. Bunları şimdi duymak istemiyorum"
Erkang'ın gözlerindeki yoğun duygudan onu hayal kırıklığına uğrattığını görebiliyordu. Yine de onu teselli edecek şeyler çıkmadı ağzından.
Kralı gördüğü anda şanslarının çok az olduğunu anlamıştı çünkü. Şu an inancını diri tutmaya çalışsa da bir şekilde umutsuzluğa sürükleniyordu. Yine de her daim, sonları ölüm olsa bile Erkang'ın yanında duracağına kendi kendine yemin etmişti.
Umutsuzluğun pençesinden kurtulduları an yapacaklardı bu konuşmayı. Erkang'ın başında tacı varken ve eli onun elini kavrarken.
Yine de gece yan yana uzandıklarında kendisine içi boş gibi gelen lafları söylemeyi bırakmadı.
"Her şey iyi olacak"
Gözlerinde parlayan korku ve yanağından süzülen yaşlar aksini söylese de..
•
BÖLÜM KİSA OLDU AMA GEÇİŞ GİBİ DUSUNUN,
ASK İTİRAFİNİ KESİNLİKLE YAZMAYACAKTİM SPONTANE GELİŞTİ
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kloso, Hürkang. - porgola
General FictionHürkan krallıkta yeni bir güne uyandı. Pirinç tarlasında başıboş gezen siyah bir at buldu. Bunun normal olduğunu kendine kabul ettirmeye çalışırken bu sefer de pirinç sepetinin içinde Kral l. Erkang'ı bulmayı beklemiyordu.