Pim Stones - We have it all
Tüm hayatım boyunca cehenneme doğru ilerliyordum,
Ama hiçbir zaman seni de sürükleyeceğimi düşünmemiştim.•
"Ben bileğiniz yüzünden planın yanlış gitmesinden korkuyorum. Sanırım sonraya erteleyeceğim"
Hürkan utana sıkıla onu şimdilik oyalayacak bahanesini sunarken Erkang bunu beklediğini bilse de kalbinde bir acı hissetti.
Elbette Kaan'ın onun hakkında söylediklerini duymuştu. Arkasında duran tek kişi Hürkan olduğundan güvenini kazanmak için bir plan yapmıştı. İlk aşaması onu mutlu etmekti ama genç adamın neşeli kahkahasını duyduğundan beri bunu zorunlu olarak yapmadığını fark etti. Ortada böyle bir durum olmasa bile Hürkan'ı mutlu etmek için yine aynı şeyleri yaparmış gibi hissediyordu.
"Haklısın" diyerek cevap verdi. Zaten zar zor yürürken üstüne saraya baskın yapmaları tam bir aptallık olurdu. "Yine de antrenmanlara devam ederiz değil mi?"
"Etmek zorundayız. Her yerde sizi arıyorlar. Biraz daha ertelersek ortaya çıkmanız an meselesi. Yarın çalışmaya döneriz, bugün biraz daha dinlenin"
Erkang usulca başını sallasa da aklında çok fazla şey dönüyordu. Hürkan'a kendisine güvenip güvenmediğini sormak üzereyken tahta kapının vurulması ikisinin konuşmasını böldü. Hürkan sanki birini bekliyormuş gibi sakince odadan ayrılırken Erkang Kaan'ın huysuz suratını görmekten korksa da genç çocuk hiç tanımadığı biriyle geri döndü.
Üstünde koyu mor kumaştan bir elbise olan, hafif kambur duran biri girdi içeri. Karnını tam önüne patates çuvalı bağlamıştı. Erkang içinde ne olduğunu merak etti ister istemez. Üzerinden püsküller sarkan hasır şapkasının gölgesi yüzünden yüzünü göremedi. Açıkça söylemek gerekirse Erkang'ın hayatında sadece bir kaç kez gördüğü, sokakta yaşayan dilencilere benziyordu. Geniş omuzları ve iri cüssesi vardı.
Adam denize bakan pencerenin önüne otururken Hürkan hemen yanlarında ayakta dikildi. "Efendim, bu Emre. Böyle durduğuna bakmayın. Elinden her iş gelir. Yılların tecrübesini taşıyor"
Erkang başını sallayıp şüpheci bakışlarla onun neden burda olduğunu çözmeye çalışırken Hürkan bakışlarından anladı.
"Emre tanımınızla sarayın haritasını çıkarmaya geldi. Plan yapmak için her bir köşesini bilmeliyiz"
Emre sırt çantasını çıkarıp yere geçerek halının üzerine çöktü. Çantanın fermuarını açıp ters çevirdi ve içindeki her şey yere döküldü. Erkang'ın en çok dikkatini çeken sayısız bozuk para oldu. "Arkadaşım dilenci mi demiştin?"
Hürkan sorunun kendine yönetildiğini anladı. "Dememiştim ama anlamak zor değil sanırım efendim"
İkisi de bıyık altından karşılıklı gülerken Emre sonunda harita taslağını çıkarıp çantasını topladı.
Hürkan "Ben size biraz süt ısıtayım" diyerek ayrılıp odanın kapısını kapattığında yalnız kaldılar. Emre harita kağıdını hazırlarken Erkang aklında olan soruyu yöneltti.
"Şimdi sen tüm bu parayı dilencilik yaparak mı topladın?"
"Yok abi, bunlar sadece halkın duygularıyla oynayıp kazandıklarım. Bundan başka vezirden aldığım ödeme de var"
Koca Burdurland kralı olarak kendisine abi denmesinin onurunu nasıl kırdığını arka plana atarak sordu. "O nasıl oluyo?"
"İnsanların doğasından anlıyorum işim gereği. Öyle olunca da aralarına sızıp kralı övüyorum. Şunu yaptı bunu yaptı falan. Enayiler de yiyo işte"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kloso, Hürkang. - porgola
General FictionHürkan krallıkta yeni bir güne uyandı. Pirinç tarlasında başıboş gezen siyah bir at buldu. Bunun normal olduğunu kendine kabul ettirmeye çalışırken bu sefer de pirinç sepetinin içinde Kral l. Erkang'ı bulmayı beklemiyordu.