Hala beni sevecek misin? Acı dolu ruhumdan başka hiç bir şeyim kalmadığında..
•
"Tek kalabilirsin değil mi?"
"Tabi kalırım. Zaten işlerimi halledip yatacağım. Geç oldu"
Hürkan başını salladığında Ömer emniyet kemerini çözdü. İnmeden önce ortada buluşup Hürkan'ın dudağına bir öpücük bıraktı.
"Görüşürüz hayatım"
Garip bir gündü. Gününün tamamını kendisi için yazılan hikâyeyi okuyarak geçirmişti. Bugün bitirmek istiyordu çünkü finale yaklaştığından oldukça emindi. Aslında o kurguya olabildiğince çabuk geri dönmek istiyordu. Hürkan'ı bu yüzden eve göndermişti.
Kaan'ın evine gittiklerinde gencin gerçek olup olmadığını anlamak için omuzlarından sıkıca tutup detaylı bir şekilde incelemişti. Okuduklarından kolayca etkilenen biri olarak bunun bir hata olduğunu çok geç anlamıştı.
Anahtarını çıkarıp içeri girdiğinde bilgisayar çantasını yatağına bıraktı. Banyoda işlerini halledip çıktı. Rahat kıyafetler giyip ışıkları kapattı ve yatağa uzandı. Bilgisayarını da kucağına koyduğunda hikayeye dönmek için hazırdı.
"Erkan?"
Tahtından kalkmış hemen önünde gözleri dolu bir şekilde dikilen Hürkan'a doğru kafasını kaldırdı. Çenesi kilitlenirken bayılacak gibi hissediyordu. Öldüğünü sandığı sevgilisi arkasından görkemli bir pelerin sürüklenirken karşısında duruyordu. Bulmacayı kafasında birleştirirken gözleri daha da büyüdü.
"Hürkan sen-"
Hürkan dizlerinin üstüne çöküp Erkang'a sarıldığında tüm salon onunla beraber eğildi ve büyük bir gürültü oluştu. Erkang'ın elleri havada kalmışken şaşkın bir şekilde etrafındaki tüm bu insanlara baktı. Hepsi onun önünde eğilmişti. Aklına düşen şeyle sebebini anladı.
"Kral şu sıralar taç giyme töreniyle meşgul"
Antalya Kralı.. Sürgün. Nasıl?
Aklında onca soru varken şuan sadece Hürkan'ın varlığından keyif almaya baktı. Ellerini onun sırtına koyup sıkı bir şekilde kendine çekerek Hürkan itiraz etmedi.
Konuşmaları gereken çok şey vardı.
•
Hürkan temiz kumaşı sudan çıkarıp narin hareketlerle sevdiği adamın yüzünü silmeye başladı. Genç adam törenin sonraya ertelenmesi için emir verdikten sonra Erkang'ı da yanına alıp odasına çıkmıştı. İçeri girmeden önce de korumalara kimsenin onları rahatsız etmemesini özellikle tembihlemişti.
Şimdi de yatağında otururken yapılması gereken konuşma için diğer işleri sonraya ertelemişti. Erkang hala büyük bir şaşkınlık içinde ona bakıyordu. Hürkan'ın güzel ve bakımlı yüzü, alnına düşmüş zarif siyah saçları hala gerçek olmayacak kadar garip geliyordu. Başında taç olmasa bile ince belini ortaya çıkaran, omuzlarına doğru genişleyen elbise her şeyi ele veriyordu.
"Antalya Kralı ha?"
Hürkan yüzüne buruk bir gülümseme koydu. Dikkatini Erkang'ın dudağındaki yaraya yönetilmişti.
"Öyle.. Öleceğimi düşünüyorken bir Kral olmak hayal edemeyeceğim kadar üstü bir seviyede"
"Peki nasıl? Nasıl oldu tüm bunlar"
"İnanmayacaksın ama babam ölmemiş" dedi Hürkan bir kahkaha atarak. "Sürgün edildiğinde burayı keşfetmiş. Küllerinden yeniden doğmuş anlayacağın"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kloso, Hürkang. - porgola
Tiểu Thuyết ChungHürkan krallıkta yeni bir güne uyandı. Pirinç tarlasında başıboş gezen siyah bir at buldu. Bunun normal olduğunu kendine kabul ettirmeye çalışırken bu sefer de pirinç sepetinin içinde Kral l. Erkang'ı bulmayı beklemiyordu.