3 - Güven Sorunları

55 13 11
                                    

P.S: Burdurland tarihinde kral Erkang'ın saçlarını uzattığı bir dönem olduğu bilinir. Bu dönem onun saraydan kaçtığı zaman dilimiyle aynı tarihtedir.

Dedim ki "gerçek aşk tehlikeyle karşı karşıya geldiğinde hiç korku hissetmemektir.

Erkang tüm gücünü kullanarak mindere vurdu. Pes ettiğini gösterse de onu bir örümcek gibi kollarının arasına hapsetmiş gencin bırakmaya niyeti yok gibiydi. Son çare olarak rütbesini kullanmaya karar verdi.

"Sana beni bırakmanı emrediyorum!"

Hürkan anında geri çekilip ayaklandı. Derin nefesler alarak ellerini dizlerine yaslayıp belini hafif bükerken Erkang hala nakavt edildiği yerde kalbini tutarak yatıyordu.

"Sen hiç yorulmaz mısın?"

Hürkan sırıtarak omuz silkti.
"Sanırım'

"Bu nasıl bir güç be! Tahtımı geri alırsam seni yakın dövüş ekibine alacağım. Canım çıktı"

Aniden doğrulup belini kütleterek söylenmeye devam etti.

"Biz böyle çok iyi ikili olduk bu arada. Kısa zaman içinde saraya saldırabiliriz"

Hürkan onun bu denli hevesli olmasına gülümseyerek onu daha da iyi hissettirecek şeyi açıklamak istedi. Peşinden gelmesini işaret ederek mahzenden çıktı. Merdivenlerin altındaki odaya girip hevesle perdeleri açtığında ortaya çıkan şeyle Erkang yerinde zıplayıp heyecanlı bir çığlık attı.

"Kıyafetlerimiz" diyerek askıda duran siyah kumaşları gösterdi. Dünden beri bunun için uğraşıyordu.

Kıyafet omza atılan iki tane uzun siyah kumaştan oluşuyordu. Onların bittiği yerde aynı renk bir kuşak belde rahat durması için bağlanmayı bekliyordu. Pantalon ise rahat olacak şekilde gayet bolken, siyah kunduralar hareket kabiliyetini arttıracak rahatlıktaydı.

"Şaka yapıyorsun! Bunlar o kadar güzel ki! Denemek için sabırsızlanıyorum"

"Öyleyse sonraki antremanda bunları giyebiliriz. Kılıç kullanmayı öğrenmen gerek"

.

Erkang kanepede uzanıp denizi izlemekten sıkıldığında balkona çıkıp kolunu ahşap korkuluklara dayadı. Tam üstünde uçlarına deniz kabukları takılmış ipler sallanıyordu. Rüzgar kuvvetli estiğinden, sesleri adeta dalga seslerine eşlik ediyordu.

Arka taraftaki pirinç tarlasında baktığında onu gördü. Her zamanki eskimiş kahverengi tulumuyla, bitkilerin arasına eğilmişti. İki eli de dizlerinin hemen üstündeydi. Erkang onun bu tatlı haline gülümserken otların arasında neyi incelediğini merak etti.

Hürkan izlendiğinden habersiz işine devam etti. Elini bitkinin yaprağına dokundurup gözlerini kapattı. Erkang onun duygusal bir bağ kurmaya çalıştığını düşünüp izlemeye devam ederken gözlerinin önünde, pirinç sapı tam anlamıyla bir kaç santim uzadı. Kral hemen eliyle ağzını kapatıp olduğu yerde eğilirken kendini korkuluğa çekerek gizlendi.

"Herif büyücüymüş amk"

Elini başına koyup bir süre düşündü ve akıl yürüttü.

"Hayır, büyücü değil. Sadece gücü bu! Gücü bitki büyütmekmiş"

"Sadece bitki değil"

Yanından gelen sesle irkildiğinde Hürkan'ı dibinde nefes nefese buldu. Sırf hava atmak için iki dakika içinde buraya kadar koştuğu o kadar belliydi ki.

"Herhangi bir canlıyı geliştirebiliyorum"

"Ne? Bana niye hiç söylemedin"

Hürkan tam ağzını açmak üzereydi ki gözleri bir anda büyüdü. Arka tarafa odaklanıp gözleri büyürken elini uzattı.

Kloso, Hürkang. - porgolaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin